46. Bölüm

4.8K 310 103
                                    

bölüm şarkısı: gözler kalbin aynasıdır- kıraç

Yavuz hissiz ama bir o kadar da acılı hissediyordu. Sanki bütün çektiği acılar boşuna gibiydi. Sanki Ali onu hiç sevmemiş gibiydi. Rüzgardan, fırtınadan sağ çıkmış ama sonra birden yere düşmüş bir yaprak parçası gibiydi. Anlam veremiyordu. 

Ali'nin bakışlarını üzerinde hissetse de konuşmuyor öylece yanan sobanın çıtırtısını dinliyordu. Bu suskunluğun hayra alamet olmadığının ikisi de son derece farkındaydı. Fakat bu kez kelimeler de son derece isteksizdi etrafta dolaşmak için. 

"Ben seni çok seviyorum."

Ali kuru ve muhtaç bir sesle fısıldarken aralarında sadece sobanın kızıl ışığı vardı. Elektrikler bir anda kesilmişti ama ikisi de umursamamıştı bu durumu. Küçük ayrıntılara takılamayacak kadar dolulardı o an. 

"Ben sana aşığım Yavuz."

Yavuz yine ses etmezken Ali daha da üstelemek istese de ses çıkarmadı. İçinden defalarca kez aynı şeyleri tekrarlarken yaptığı hatanın son derece farkında ve utanç içindeydi. Kirlenmiş gibi hissediyordu. Yine de Ali kirlenmeyi hiç istememişti. Kayıp bir hal içindeyken beline doladığı ipler birden boynuna urgan olurken de kendini hayatın kurbanı gibi hissediyordu. Oysa sadece başa çıkmaya çalışmıştı. Hasret olduğu gözlere bir an bile ulaşma düşüncesi zehir gibi sarmıştı etrafını, kararı verdiği anda gelen pişmanlık ise cabasıydı. Beceriksizdi. Ali zaten kendisi için yaptığı her işte acemiydi. Sevdalıkta bile acemiydi. Yavuz'dan öncesi koca bir karanlıkken kendini yeni bulmuş berduş gibiydi ama onu bile becerememişti. Şimdi sevdiği çocuk, zamanında saçlarına yüzlerce öpücükler kondurduğu insan karşısında ona hayal kırıklığı dolu bakarken bir şeyleri daha iyi anlıyordu. 

Yavaşça ayağa kalkıp yatakların olduğu kısımdan yorgan ve iki yastık alırken aklında olan tek şey sarılıp uyumaktı. Kendisini bunu yapmaktan bile aciz hissederken karşıdaki kanepenin birini yatak haline getirip yastıkları yan yana koyarken Yavuz'un bakışlarını tam sırtında hissediyordu. Yine de işini yapmaya devam ederken konuşmaya da mecali yoktu aynı zamanda. Az önce sırtında taşıdığı yorgan on bin kilo demir olmuş binmişti sırtına.

Yavuz ses çıkarmazken Ali de yaptığı yatağın üzerine öylece oturup onun gibi sobayı izlemeye başlamıştı. "Ben seni hep sevdim Yavuz. Bir kez bile şüpheye düşmedim sevgimden. Başa çıkamadığım zamanlar köpek gibi ağladım . Bende bir resmin vardı bir gece yatarken çekmişim. Günlerce o resme bakıp yalvardım Allah'a. Hep başa sarıyordu ama. Ben arabaya binip gelmek için niyetleniyordum hep gözümün önüne o sokak lambasındaki anılar geliyordu."

Yavuz, Ali'nin tekrar tekrar söylediği şeyleri tekrar tekrar dinlerken her seferinde boğazından kızgın bir mil geçiyor gibi yakıyordu. Ali ise uslanmadan kendinde olmadan aynı şeyleri tekrar ediyor ama farkına varmıyordu.

"Hiç kimseydi o Yavuz. Hiçbir şey olmadı. Yapma bize bunu."

Yavuz yine ses etmezken yavaşça kalkıp Ali'nin yaptığı yatağa ona dokunmadan yatmıştı. Üzerinde gömlek ve pantolonla en köşeye doğru kayarken Ali onun her hareketini izliyordu. Yavuz gözlerini kapatırken Ali de ağır ağır yanına uzanmıştı. Kendisini anlatamıyor gibi hissediyordu. Bir şeyler çıkıyordu dilinden ama yeterli gelmiyordu sanki. Kendisini Yavuz'un yerine koyuyor ne kadar kahrolacağını hissediyordu ama bir türlü kelimelere dökemiyordu. Kelimeleri kullanmakta ilk kez böylesine aciz kalmıştı. 

Düzensiz nefeslerinden bile uyumadığı belli olan oğlana bakıp iç çekerken gözleri her seferinde daha da doluyordu. Ölmek istedim demişti. Yavuz'un anlatmadığı daha birçok şey vardı emindi. Sormaya korkarken başına ne geldiyse bu korkudan olduğunun bilincindeydi. Dinlemeye takati var mıydı kaldırabilir miydi bilmiyordu. Sonra bunların hepsinin yanında yatan oğlanın yaşadığını bilip kendinden yine nefret ediyordu. Her şey gerçekti ve Ali fazlası ile korkaktı. 

Metrisin Önü (b×b)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin