2. Bölüm

12.8K 696 284
                                    

*bölüm şarkısı: Neredesin Sen- Neşet Ertaş

O günden sonra Ali, Yavuz'u akşamları karşıdaki kahvehane hariç görmemişti. Gündüz artık yolları kesişmiyor birbirleriyle dalaşa da girmiyorlardı. İkisi de birbirlerini görmezden geliyordu. Tuhaftı bu durum Ali için. Yavuz'la kavga etmeden üç gün duramazlarken bir haftadır gelen bu sakinlik tuhaf hissettiriyordu. Biten zararlı bir alışkanlık gibiydi.

"Ne oldu Ali? Karadeniz'de gemilerin mi battı hayırdır?"

Ali elindeki tepsiyi arkadaşının önüne bırakırken kafasını yok bir şey anlamında salladı. Yanındaki Cevo gözlerini kısıp "Yengeyle alakalı bir durum mu?" diyince Ali'nin canı daha da sıkıldı. İki senelik sevgilisi Tuğba son zamanlarda onu çok boşlamaya başladığını söyleyip bir kavga başlatmıştı. Bundan dolayı da canı sıkkındı. Ama Ali'nin canını sıkan şey başkaydı. Bir haftadır böyleydi. Yavuz babasından tokat yediği günden beri kendini tuhaf hissediyordu. Kendini bilmese üzülecekti düşmanına.

"Yok bir şey abi uğraşmayın benle. Kürşat hadi sazı al sen de. Bugün kulaklarımızın pası silinsin bir."

Kürşat arkadaşını dinleyip ayaklanırken duvardaki sazı aldı. Oturup birkaç teli düzelttikten sonra boğazını temizledi.

Şu garip halimden bilen, işveli nazlı
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?

Arkadaşı Neşet Ertaş'tan çalarken bardağına doldurduğu rakısından bir yudum aldı. Dudakları yana kıvrılırken aklına sevgilisi geldi. Evleneceklerdi. Yakında gidip isteyecekti Tuğba'yı. Küçüklük aşkıydı onun Tuğba. Senelerce peşinden koşmuş en sonunda çalmıştı gönlünü de.

Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Yanındaki Cevo, Tarık'a Ali'yi işaret edip "Bak bak yengeyi düşünüyor." dediğinde küçük bir tebessüm kondu dudaklarına. Kürşat yanık yanık söylemeye devam ediyordu.

Ben ağlarsam ağlayıp, gülersem gülen
Bütün dertlerim' anlayıp, gönlümü bilen
Sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?
Sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Bir anda kulaklarına dolan başka bir sesle kaşları çatıldı Ali'nin. Yavuz'un sesi uzakta olduğundan kulağına doluyordu kısık da olsa.

"Oğlum sizin yapacağınız işin aslını astarını üstünü altını sikeyim ben ya. Ulan ben size hiç mi güvenemeyeceğim göt herifler."

Arkadaşları onun bu haline gülerken neyden bahsettiklerini anlamamıştı Ali.   Çok da takılmıyordu gerçi. Yaşları küçüktü Ali'nin takımından. Arada dörder beşer yas farkı vardı. Yavuz'la arasında dört yaş vardı. Kendisi yirmi altısına girmişti. Gerçi babası öldüğünden beri kendisini daha yaşlı hissediyordu. Okula gitmemişti. Okul, defter kitap işlerini bırakmıştı. O erkenden hayata atılmak zorunda kalmıştı.
Yavuz ise bitiremediği okulunda üçüncü sınıfa gidiyordu. Mühendislik okuduğunu biliyordu ama ne olduğu hakkında pek bilgisi yoktu. Annesi arada anlatınca duyuyordu. Anneleri çok yakın olmasa bile arkadaşlardı. Görüşüyorlardı.

Kürşat şarkıyı bitirince sesleri daha net duymaya başladı.
"Oğlum ne saf adamsın sen Yavuz lan."

Yanındaki Şimşirik Emre bağıra çağıra gülerken Yavuz öne atılıp kafasına vurup susturmuştu onu. Ali dikkatle önündeki manzarayı izliyordu.

"Abi şu simşiriğe katılacağım aklıma gelmezdi la. Her seferinde aynı şeye kanıyorsun, bu deyyuslar da her seferinde taş çalıyor."

Semih ve Sezgin de gülerken Yavuz'un da suratında tebessüm olmuştu. Ali hala tepkisizce onları izliyordu. Yanındaki arkadaşları Kürşat'ın söylediği türküyü konuşuyordu.

"Bilmediğimden mi sanki oğlum? Biliyorum hepsini. Sizi dövmek hoşuma gidiyor tekrar tekrar."

Ali yüzünde anlamsız tebessüm belirince kendine küfredip önüne döndü. Yavuz'u izleyince her seferinde aynı şekilde dumura uğruyordu. Öfkeliydi ona. Çocukluktan beri öfkeliydi.

Küçükken Ali'nin ilk oyun arkadaşlarından biriydi Yavuz. Annesi küçük diye dışarı salmasa bile Ali ondan büyük olduğu için gönderirdi dışarı. Çok eğlenirdi Yavuz'la o zamanlar. Ama küçük çocuk bir süre sonra Ali gelse bile dışarı çıkmaz olmuştu. Ali yakın arkadaşının bu tavırları karşısında üzülmüştü. Hayal kırıklığı hissetmişti. Lisede aynı okula düşmüşlerdi Ali son sınıfken Yavuz'un dokuzuncu sınıf olduğu zamanlar. Yavuz ona laf atmaya başlayınca aralarında kalan son güzel şey de gitmişti. Bir süre sonra yumruk yumruğa kavga etmeye başlamışlardı.

Ali ne kadar düşünürse düşünsün bir türlü oyun arkadaşıyla bu şekilde kanlı bıçaklı olmasını yediremiyordu. Yavuz ona hiçbir açıklama yapmadan aradaki bütün bağı silip atmıştı.

"Siz Orhan Abi'nin Yavuz'a yaptığını duydunuz mu?"

Kaşları çatılırken arkadaşına döndü Ali. Günlerdir merak ettiği şeyi duyacaktı sonunda. Tarık Cevo'ya bakarken başını iki yana salladı. Cevo masaya eğilip konuşmaya devam etti.

"Teyzem duymuş kapıdan valla. Babası adam olana kadar bu evden içeri girmeyecek diye bağırmış annesine ablasına falan. Okul bitecek istediğim kızla evlenecek hır gür etmeyecek kabul ederse bu kapıdan girer anca demiş."

Ali'nin kaşları çatılırken aklı direkt 'istediğim kız ile evlenecek' kısmına takılmıştı. Yavuz'u böyle bir şeye zorlayacağını düşünmezdi. Bu kadarını beklemiyordu. Kürşat "Ee sonra?" demişti. Merakla o da bekliyordu.

"Abi işte şimdi araları bozukmuş. Sezgin'de kalıyormuş bir haftadır. Evlenmeyeceğim falan demiş. Bilmiyorum artık gerisini teyzem bu kadar anlattı."

Ali'nin kaşları daha ne kadar çatılabilirdi bilmiyordu. Tarık onun yüzüne bakarken burnundan bir nefes verdi. "Abi kusura bakma da dedim ben sana."

Ali sinirle bakarken yumruklarını sıktı. Sanki tek taraflı yapıyordu her şeyi. Kürşat kaşlarını çatıp Tarık'a baktı.

"Tarık Abi sanki bütün suç Ali'de gibi davranma. Gayet Yavuz iti de karşılık veriyor."

Bunun üzerine daha fazla konuşulmazken bir süre daha oturup dağıldılar. Ali onların arkasından dükkanı toplayıp çıkarken kahvehanden çıkan Yavuz'la duraksadı. Bir sey de diyemiyordu. Birbirlerinde bir şey diyecek yüz bırakmamışlardı. Yavuz yine o yokmuş gibi davranırken dişlerini sıktı. Şerefsiz her türlü canını sıkmayı başarıyordu. Kendini sakinliğe telkin edip konuştu.

"Hayırdır yalnızsın."

Açtığı muhabbete içinden küfür savururken Yavuz bir duraksadı yoluna devam edecekken Ali hırsla "Sana diyorum Yavuz Efendi." diye bağırdı. Yavuz anında arkasını dönüp hızlıca üzerine gelirken her şey bir anda oldu. Ali'nin yakalarını toplarken "Daha ne istiyorsun it herif? Şimdi senin ağzını yüzünü şurada siksem yine ben mu suçlu olacağım. Siktir git bulaşma bana." dedi.

Yakalarını tuttuğu gibi sertçe bırakırken Ali sinirle yutkundu. Kanı kaynıyordu.

"Ne sikeceksin lan gel ben sana göstereyim nasıl ağzınla burnun yer değiştiriyor?"

O saatten sonra ikisi de birbirine dalarken bu kez durduracak da kimse yoktu. Yorulana kadar birbirlerini meyhanenin arkasındaki duvarda dövdüler.

Metrisin Önü (b×b)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin