*bölüm şarkısı: tatlı dile güler yüze- neşet ertaş
Yavuz şaşkındı. Kendisini ensesinden tutup kafasını göğsüne bastıran oğlan az önce kendisine seni seviyorum demişti. Birisi ilk defa Yavuz'a onu sevdiğini söylüyordu. Yavuz'a kimse onu sevdiğini söylememişti. Çok küçükken annesinden beklemişti ilk bu cümleyi. Ödev yaptıktan sonra, ona bahçeden aldığı bir dal papatyayı verdikten sonra, ona anneler gününde ilk defa mektup yazıp verdiğinde seni seviyorum demesi için koca kara gözleriyle annesinin gözlerine bakmıştı. Annesi ise verdiği her şeyi şöyle bir inceler sonra başını okşar örgüsünü örmeye devam ederdi. Yavuz çok sonraları annesinin hissiz bir kadın olduğunu kabullendiğinde yedi yaşındayken ondan bu cümleyi beklediği için bir gece ansızın ağlamıştı.
Yavuz biri ona seni seviyorum diyince ne demesi gerektiğini de bilmiyordu. Ben de seni seviyorum demeliydi. Yavuz seviyorum cümlesini kimseye söylemediğini fark edince kafasını onu sarmalayan göğüse daha fazla gömdü. Kemikli elleri saçlarının arasında hissederken yumru yine oradaydı. Kimseden görmediği şefkatti onu oraya koyan. Ali'nin şefkatli kollarını seneler sonra hissetmekti. Şimdi kayıp senelere üzülüyordu onsuz geçen. Yavuz uzaklaşırsa belki Ali'den kurtulurum sanmıştı. Onun başarısından, onun hayallerinden, onun becerikliliğinden, onun çalışkanlığından kurtulurum sanmıştı.
"Meyhanecinin oğlu kadar olamadın."
"Senden bir bok olmaz."
"Biraz şu çocuktan örnek al."
Babasının sesi kulaklarında çınlarken kollarını ihtiyaçla Ali'nin sırtına götürdü. Kokuyu derin derin solurken gevşekti tutuşu. Yavuz zaten istediği şeyleri hiç güvenle sıkı sıkı tutamazdı. Hepsi ondan giderdi çünkü.
Ali ise ellerini önce onun ensesinde sonra saçlarında gezdirirken içinde inanılmaz bir huzur vardı. Seni seviyorum cümlesi onun için ilk kez bu kadar anlamlı olmuştu. Dolu doluydu. Ali çok seviyordu ve bu bugün olan bir şey değildi. Dün olan bir şey de değildi. Ali, Yavuz'u her zaman derin bir bağ ile sevmişti. O yüzden hiçbir şey söylemeden Yavuz onu küçücükken bırakıp gidince en çok ona kırılmıştı. Ali en çok Yavuz'a kırılmıştı hayatında.
Ellerini yavaş yavaş oğlanın kulaklarına götürürken aralarındaki vitesin oturuşlarını rahatsız etmesi umurlarında bile değildi. Ali muzipçe gülümserken ellerini hafif ısınmış kulaklarda gezdirdi.
"Yine mi utandın mektepli?"
Yavuz kafasını çekmeye çalışırken "Utanmıyorum amına koyayım genetik." diyip sinirle homurdanırken Ali gülerek onu daha fazla bastırmıştı göğsüne. Kollarını sıkı sıkı kafasına dolamıştı Ali'nin.
"Oyy kızma koca bebek."
Yavuz yine küfürler savurup kendini geri çekmeye çalışsa da Ali izin vermemişti. Bir süre öylece bekledikten sonra Ali derince bir nefes almıştı.
"Seni sevmek en güzel şarkıları dilsiz bir çocuğun seslendirmesi gibidir
Duyulmaz tınıların içinde küçük bir nota aramaktır göğsümde biriken
Susuz kalmış bir bedevinin bir yudum su içmesidir dudaklarından
Seni sevmek açlık kadar ihtiyaç tokluk kadar rehavettir şu kimsesiz benliğimde
Kör gozlerin bütün günebakanlara gözbebeklerinde bir yeminle bakmasıdır
Seni seviyorum yeminleri vermektir seni sevmek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Novela Juvenil'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.