18. Bölüm

8.8K 515 134
                                    

*bölüm şarkısı: söyleyemedim- eylem aktaş

Ali karşısındaki adama bütün öfkeli bakışlarını atarken düşünüyordu. Nasıl böyle biri var olabilirdi diye? İnsan kendi evladının varlığından neden rahatsız olurdu? Neden ona böylesi bir hayatı reva görürdü. Yavuz'un izlerini görmüştü her bir yerinde. Belki o yaralar kapanırdı. Peki oğlanın kalbinde, ruhunda açtığı yaralar nasıl kapanırdı?

"Selamın aleyküm Ali."

Ali başını sallarken selamını bile almayıp onu kapıda bir güzel benzetip göndermek istese de dişlerini sıkmakla yetinmişti. Ellerini yumruk yapıp sıkmıştı. İllaki doğru bir zamanı vardı bunun da.

"Yavuz buradaymış. Şerefsizin sizin kapınıza geleceğini bilemedim. Rahatsız etti sizi de kusura bakmayın. Söyle de geliversin kapıya."

Ali dişlerini sıkarken "Bir de evde döversin değil mi?" diye tıslamıştı. Adam Ali'nin bu halini farklı anlayıp başını sallamıştı.
"Adam olmayanın hakkı kötektir oğlum. Olacak ama öyle ya da böyle. Sizin gibi ekmeğinde suyunda olamadı senelerdir."

Ali ani gelen bir patlamayla "Bir de gevşek gevşek anlatıyorsun ulan? Yüzünü sikmişsin. Topallıyor çocuk." diye bağırırken Orhan Bey kaşlarını çatmış gerilemişti bir adım. Ali her ne kadar oğluyla aynı boylarda olsa da daha iriydi. Bakışları daha da korkutucuydu.

"Ne oluyoruz Ali?"

Ali burnundan bir nefes verip kendini sakinleştirmeye çalışırken "Derdin ne abi senin? Niye dövüyorsun böyle bu oğlanı?" diye gürlemişti tekrar.

Adam kaşlarını çatıp "Sarhoş gelmiş eve." derken Ali birden sinir bozukluğu ile kahkaha atmıştı.
"Ulan sen geçen hafta bizim mekanda bayılana kadar içtin. Ne anlatıyorsun?"

Adam bir şey diyemeden bozulurken bakışlarını etrafta gezdirmişti.
"Hayırdır sizi arka sokaklardan yumruk yumruğa topluyorduk şimdi ne oldu? Böyle savunuyorsun onu."

Ali elini cebine koyarken başını kaldırmıştı. Buz gibi gözlerle bakıyordu şimdi.
"Karşılıklı yapıyorduk. Senin gibi hak etmediğin saygıyı kullanıp tek taraflı ağzını yüzünü dağıtmıyordum."

Orhan Bey burnundan soluk verirken "Ali sen iyisin diye kandırmış seni bu it. Sen çağır hele gelsin. Yavuz gel lan buraya." bağırmıştı sonlara doğru.

Ali kapının önüne gerilirken arkasından sırtına dokunan elle bütün kasları gerilmişti birden. Yavuz tam arkasındaydı.

"Abi beni dinden imandan çıkarma. Git şuradan gelmeyecek Yavuz."

Adamın gözleri artık Ali'ye değil de arkasındaki oğluna degerken ucube görmüş gibi yüzünü buruşturmuştu.

"Gel lan buraya. Rezil ettin bizi zaten. Sığınma kapı köşelerine."

Ali birden adamı göğsünden ittirirken "Git diyorum ulan sana." diye bağırmıştı. Yavuz öne atılıp Ali'yi kolundan yakalarken babasına dağılmış yüzü ile bakıyordu ifadesiz gözleriyle. Yüzünde biraz bile olsa pişmanlık arıyordu ama yoktu. Yavuz'un canını yakmıyordu artık bu görüntü. Her dayak sonrası arardı umduğu ifadeyi ama göremezdi.

"Kimi arkana aldığına dikkat et Ali. Sen akıllı bir adamsın itle köpekle işin olmaz."

Adam arkasını dönüp giderken Ali "Orospu çocuğu." diye tükürür gibi konuşmuştu. Yavuz tuttuğu kolu bırakırken derin bir soluk vermişti.

Metrisin Önü (b×b)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin