bölüm şarkısı: ver o güzel gözlerinden birini- umut kaya
İnsan evi bildiği yerden uzaklaşırken arkasına dönmenin nasıl bir hasretlik olduğunu iyi bilirdi Ali. Giderken aslında yüreğinde hep hasret çekeceğini oraya yerleşeceğini ve oradan gitmeyeceğini iyi bilirdi. Her kokuda, her bir rüzgar dalgasında evine dönmenin nasıl bir his olduğunu çok iyi bilirdi. Geçtiği her sokakta tanıdık izler görmek istemenin içinde yıktığı duvarları iyi bilirdi.
Hatalar yapmıştı. Bilmediği yollara dizleri kanaya kanaya sapmıştı. Gözlerinde yaşlarla gecelerce bitti diye sayıklarken her gün daha şiddetli bir kalp çarpıntısı ile uyanırken daha çok ağlamıştı. Defalarca pes etmiş defalarca yenilmişti. İçinden hep aynı senaryoları tekrar tekrar geçirirken aslında hepsinin nasıl da bayat olduğunu ağzında küf tadıyla daha iyi anlıyordu. Az mı sevmişti Ali? Yüreğindeki bir ton demir hiç de az sevmiş gibi değildi. Canını önüne katarcasına, içi gide gide Yavuz'a bakarken hiç de az sevmiş gibi değildi. Şimdi o kollarında, aldığı nefesleri sayarken hiç de az sevmiş gibi değildi.
Çok sevmişti Ali. Bin tane yolu olsa ucunda bir sürü gül olsa dikensiz yine de Yavuz'un dikenden elini yüzünü parçalayan yolunu bulur seçerdi. Hayıflanmazdı. Ağzını açıp en ufak bir söz söylemezdi. Yürürdü o yolları. Ali yanlış yerde yanlış zamanda yanlış bir şey istemişti. Eline yüzüne bulaştırmıştı göğsünde sevdiği ile bir yaşam kurma planını. Oysa her şey hazırdı. Evleri bile hazırdı. Ali yollarına ışıklar döşeyecek, bahçelerine bir sürü çiçek ekecekti. Bütün hayalleri üzerine yıkılırken bocalamıştı. Gözleri kapanmış, yüreği şizofren olan bir insan gibi saçma sapan şeylere inandırmaya çalışmıştı onu. Ali ona baktıkça kendinden utanıyordu. Onun affediciliği altında eziliyor unufak olmak istiyordu. Onu kırdığı her an için, yanında olamadığı her an için kendisini yok etmek istiyordu.
"Yavuz, hadi bebeğim uyan üzerini giydirelim artık. Hastalanacaksın."
Elinden de daha fazlası gelmiyordu işte. Kulağına tatlı homurtular bırakan oğlanı izledikçe boğazına bir yumru otururken dolan gözlerini daha net hissediyordu, gözünün önü bulanıklaşmıştı.
"Hadi yavrum uyan."
Bir kere daha fısıldarken Yavuz, Ali'nin göğsüne daha çok sokulurken Ali iç çekip onu iyice kendine çekmişti. Koskoca iki adamın arabanın arka koltuğuna sıkışması biraz acı vericiydi tabii ki. Ali en az onun kadar iri olan oğlanı üzerine almış üst üste yatmışlardı şehvetli anlarından sonra. Ali kalçasındaki sızıyla hareket ettikçe canı acısa da son derece huzurlu hissediyordu. Sevdiğini başka bir boyutta hissetmek ona inanılmaz bir huzur sağlamıştı.
Yavuz yavaş yavaş kıpırdanmaya başlarken Ali sırtını okşuyordu esmer oğlanın. Arabanın klimasını açmıştı son ayar ama yine de Yavuz üşür diye kıyafetleri zor bela üzerlerine atmıştı. Anadan üryan çıplaktı ikisi de. Ali düşüncelerinin altındaki organı hareket ettireceğini anlayınca hafif kıpırdanan ve kendi aletine temas eden ereksiyon halindeki aletle put gibi kesilmişti.
"Ali."
Yavuz'un yeni uyanmış uyuşuk sesi ile içi bir anda huzur dolarken "Efendim birtanem?" diye fısıldadı. Sahi bir tanesiydi Ali'nin. Tek tanesiydi.
Yavuz biraz Ali'den uzaklaşıp derin nefes verirken kendine gelmeye çalışıyordu. Ali ise sadece onu izliyordu. "Beş dakika diye yattık amına koyayım. Saat kaç?" Ali öne attığı telefonuna uzun kolu sayesinde efor sarf etmeden uzanırken "Sabahın dördü." diye mırıldandı. Yavuz şaşkınca "Yuh ebesinin amı fosur fosur uyumuşuz." derken üzerine Ali'nin üzerine örttüğü kıyafetleri kenara koyup derin derin nefesler almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Novela Juvenil'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.