*bölüm şarkısı: Sevda Değil- Zülfü Livaneli
"Oğlum yavaş ye lan boğulacaksın."
Tarık, Cevo'ya hayretle bakıp söylenirken genç oğlan duymazdan gelip daha da bir hırsla ağzına atmıştı önündeki kebabı.
Acıkınca öğlen yemeği için hep beraber mahallenin kebapçısı Rıfat Ustaya gelmişlerdi. Anası dışarıda yemek yemesini pek sevmese de arada böyle yapıyorlardı çocukları da kırmak istemiyordu Ali.
"Valla Tarık üç gündür mideme doğru düzgün bir şey girmedi. Peder görecek diye odamdan adım atamıyorum."
Hepsi onun bu haline gülmüştü. Cevo her zaman babasını kızdıracak bir şey yapardı. Babasının mobilya dükkanında çalışıyordu. Dört gün önce iki siparişi birbirine karıştırınca babası gözüme gözükme it demiş diye üç gündür odasından adım atmıyordu.
"Ulan Cevo, nasıl karıştırdın oğlum siparişi?"
Ali olayı duyunca şaşırmıştı. Bu kadarı Cevo'ya bile fazlaydı. Gozlerini tabağına indirirken son kalan eti de ağzına atıp arkasına yaslanmıştı Cevo.
"Ya abi adamların adı aynı birinin soyadı Deve birininki de Deveci olunca işte tutamadım aklımda."
Cevo kısık sesle anlatırken diğerleri tekrar hayvan gibi gülmüştü. Alışmışlardı bu hallerine. Tarık arkasına yaslanırken gördüğü bedenle Ali'ye bakmıştı. Birkaç gün önce gelmiş 'Artık Yavuzlarla olayımız kalmadı.' demişti. Ne olduğunu anlatmamış sadece bunu demişti. Hepsi bu haberle rahatlamışlardı. Tarık sabahları Semih'le karşılaşınca selamı eksik etmiyordu. Bu duruma en çok sevinenlerden biriydi Tarık. Olaylar başlamadan önce Semih'le yakınlardı. Kavga olunca konuşmayı kesmek zorunda kalmışlardı. Yine de bir kez olsun eli kalkmamıştı ona.
"Selamınaleyküm."
Semih, Tarık'a bakıp selam verirken diğerleri de selamlaşmıştı. Yavuz, Esat ve Semih vardı kapıda. Ali esmer gencin yüzüne kaçamak bakışlarını gönderirken tuhaf hissediyordu. O gün onu onaylamamıştı ama yolda görünce yavaşça başını sallıyordu artık. Ali bu duruma içten içe çok seviniyor sanki olan bütün derdi buymuş da bitmiş gibi hissediyordu. Tuğba'yla bile aralarını düzeltmişlerdi iki günde. İyi gelmişti bu kavgasız gürültüsüz hayat ona.
"Bizim masaya buyursak mı?"
Tarık istekle bakarken Ali bir an düşündü. Bu kadarı fazla olur mu diye ama sonra arkasını dönüp direkt esmer gence baktı.
"Gelin buyrun bizim masaya geçin."
Esat arkadaşına sırıtıp başını sallarken Yavuz ifadesiz bir yüzle bakıyordu. Bu duruma alışmak zordu onun için. Üç hafta önce yumruk yumruğa kavga ettiği adamla aynı sofraya oturmak normal hissettirmiyordu. Yine de bir şey demeden kuzeninin arkasından ilerledi. Ali'nin karşısına otururken "Eyvallah." dedi. En azından bu kadarının söylenmesi gerektiğini düşündü.
"Nasılsınız gençler?"
Esat ortaya soru atarken Tarık "İyiyiz abi sen nasılsın?" dedi. Esat başını sallarken "İdare ediyoruz koçum. Valla askerlikten gelince her güne gözlerimi şükrederek açıyorum. Ev gibisi yok." dedi.
Yavuz alayla kuzenine bakıp "Hani rahattı lan ne yakınıyorsun." dedi. Hepsi kahkaha atarken Esat yüzünü buruşturdu. Rahat geçmişti zaten. Askerlik yapmak başı başına zordu sadece. Konfor alanından çıkıp altı ay bilmediğin bir yerde kalıyordun bir kere. Ayrıca kişisel alan denen hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Novela Juvenil'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.