*bölüm şarkısı: Karakol- Mabel Matiz
Ali gözlerini araladığında hala o dar sokakta yerde yatıyordu. Yanında onun gibi yatan bedeni görünce en son yorulup ikisinin de yere devrildiğini hatırlamıştı. Yerde serilen kolunun biri alnına yaslı uzanan Yavuz'a dönünce sert bir soluk verdi. İkisi de birbirini öldüresiye dövmüştü. Hırslarını alamayınca saçlarını bile çekiştirmişlerdi liseli kızlar gibi. Yanındaki Yavuz'dan art arda duyduğu öksürüklerle zorlansa da inleyerek kalktı yerden. Yerdeki esmer oğlanın yanına giderken bacağını tutuyordu bir yandan da çocuk bacağına bir sürü tekme atmıştı. Ezildiğinden adı kadar emindi Ali.
Yavuz'un yanına varınca direkt onu kaldırmaya çalışmıştı beline saplanan ağrıyı umursamadan. "Bırak ulan!" Yavuz boğuk sesiyle söylense bile Ali onu dinlemedi. Ayağa kalktıklarında Ali onun bir kolunu omzuna atıp dükkanın önüne kadar sürükledi. Yavuz'un söylenecek hali bile kalmamıştı artık. Ali bir yandan kendine de sinirleniyordu. Kavgayı bu kez gerçekten başlatmak istememişti. Sadece onun durumları hakkında bilgi almak istemişti ama onu da becerememişti.
Dükkanın önüne geldiklerinde Ali anahtarı çıkarıp hemen dükkanı açmıştı. Beline kolunu sardığı en az onun kadar olan adamı taşımak biraz zorlasa da sürüye sürüye onu kenardaki sedirlere yatırmıştı. Bu sediri yaptırmak Cevo'nun fikriydi. İlk kez alnından öpesi gelmişti arkadaşını. Yavuz uzun boyuyla ölü gibi sedire serilirken Ali belini oynatmıştı. Ne ağır herifti bu adam. Boyu Ali'den birkaç santim uzundu. Vücudu fitti Ali'nin aksine. Ali kalıplı olsa da spor salonlarına hayatında uğramamıştı. Ama Yavuz'un spor yapmaya çok önem verdiğini biliyordu mahalleden. Spor salonun daimi müşterisiydi. biraz öylece bekledikten sonra lavaboya gidip aynadan yüzünün haline bakmıştı. Tam da beklediği gibiydi yüzü. Yavuz'un yüzünden bir farkı yoktu. İlk yardım çantasını alıp lavabodan çıkarken içerdeki adamı halledip kendi yüzüne bakmayı sonraya erteledi.
Sedirde hala öylece uzanan adama yaklaşırken derin bir nefes aldı. Gece gece iş almıştı başına durduk yere. Şimdi sıcacık yatağında sevgilisiyle telefonda mutlu mutlu konuşuyor olabilirdi. Oğlanın yüzündeki kanları yavaş yavaş temizlerken narinliğine şaşırdı. Kendi yüzünü yapsa anca bu kadar kibar davranırdı. Canını daha fazla yakmak istememişti. Düşüncesine yüzünü buruşturdu. Sanki az önce birbirlerinin ağzını burnunu kırmamış gibi davranması bir an saçma gelmişti.
Ali, Yavuz'un yüzüne pansuman da yaptıktan sonra esmer oğlanın yüzünü incelemeye başlamıştı. Yakışıklıydı Yavuz. Kara kaşlı kara gözlü esmer bir oğlandı. Dudakları biçimliydi. Burnunda küçücük bir çıkıntı vardı ama tuhaf bir şekilde bu oğlana çok yakışıyordu bu şekil. Yavuz'un mahallede çok sevdalısı vardı. Kendi baldızı bile Yavuz'a yanıktı. Ama hiç duymamıştı biriyle yakın olduğunu bu oğlanın. Ne biriyle görmüştü ne de adını duymuştu. Saçlarına baktı sonra Ali oğlanın. Ne kısa ne de uzundu saçları. Şekilli kapkara saçları vardı. Bir an ellerini parlak yumuşacık görünen saçlara daldırmak istese de son anda tuttu kendini.
"Baka baka yüzümü eskittin amına koyayım."
Ali bir anda irkilirken Yavuz da gözlerini yavaş yavaş aralamıştı. Yüzünü buruştururken kolunu tutuyordu bir yandan da. Ali kolunu ayağıyla ezdiğini hatırlayınca bir an duraksadı. Yine de oğlana laf vermekten çekinmedi. "Ne bakacağım lan senin yüzüne? Eserim nasıl olmuş diye kontrol ettim sadece."
Yavuz onu umursamazken doğrulmaya çalıştıysa da beceremedi ağzından kaçan inlemeyle Ali onu durdurmuştu. "Bir yerinde kal şerefsiz. Dinlen bir adam yemiyorum."
Yavuz onun bu haline alayla sırıttı. "Ne oldu lan? Alındın mı?" Ali burnundan nefes alırken sandalyenin birine oturdu. Kendi yüzünü sonra da halledebilirdi. Yavuz bir süre kısık gözlerle onun yüzünü incelerken Ali yerinde rahatsızca kıpırdadı. "İyi sikmişim yüzünü."
Ali bir süre tepkisizce baktıktan sonra sırıtıp " Sen bir de karşı tarafı gör." dedi. İkisi de bir anda gülmeye başlayınca duraksadılar. Ali'nin aklına eski anılar gelince bir anda sıcacık hissetmişti. Sanki hala o küçük oğlan karşısında ona bakıyordu. Sonra birden sinirlendi Yavuz'a bok var gibi her şeyi mahvetmişti.
"Ben de senin yüzünü temizleyim."
Ali bir an şaşırıp kalmıştı. Karşındaki oğlandan asla böyle bir şey beklemiyordu. Bir süre onun bu tuhaf davranışına bakınca Yavuz kendini açıklama ihtiyacı hissetmişti. "Ne bakıyon oğlum öyle melül melül? Benden sana borç kalmaz. Sen benimkini temizlemişsin. Sana eyvallahım olmaz benim."
Ali yan yan ona bakarken "Yok borç morç hadi iyileştiysen ikile." demişti. Yavuz bir süre baktıktan sonra yerinde doğrulmuştu. Ali tam gidiyor diye düşünürken tam yanındaki sandalyeyi çekip oturmuştu Yavuz. Masadaki malzemeleri alırken Ali gibi yavaş değildi. Ali her seferinde kurtulmak içini yüzünü çekse de Yavuz küfür savurup onu durdurmuştu. Yüzü donuk işini yaparken Ali pür dikkat onu izliyordu. Terlemeye başlarken içinden ne oluyor amına koyayım diyordu. Yavuz ona sert davranmasına, canı acımasına rağmen hiçbir tepki veremiyordu.
Yavuz işini bitirip ayaklanırken "Ben sana minnet etmem Ali. Bizim senle aramızda akşamına hesap kalmaz." diyip arkasını dönerken Ali kaşlarını çatmıştı. Tam kapıdan adımını atarken Ali'nin sesiyle duraklamıştı Yavuz.
"Bizim seninle kapanmamış çok hesabımız var mektepli."
Yavuz arkasını dönüp yaklaşırken "Ne hesabı ulan?" diye sesini yükseltmişti. Ali tam ağzını açmıştı ki geri kapatmıştı. Ne diyecekti? Beni yalnız bıraktın mı? Bir şey demeden benle konuşmadın mı? Bunca senenin hesabını mı soracaktı? Başını geçiştirir gibi salladı.
"Hadi git Yavuz. Daha ne olduğunu bile bilmediğin bir şeyi sana anlatmam ben."
Yavuz onun bu haline kaşlarını çatsa da bir şey demedi. Bir süre bekledi sadece. Koluna giren sancıyla dişlerini sıkarken tekrar kinle doldu içi. Bu mekandan da sahibinden de nefret ediyordu. Burada bu durumda olmak midesini bulandırıyordu. "Hayatımın içine sıçtın."
Ali'nin yüzü duyduğu şeyle kasılırken bir an bu lafın ağırlığının altında ezildi. Ama bir süre sonra bu duygu geçti. Kimsenin hayatını karartmamıştı. O sadece ona nasıl gelindiyse öyle karşılık vermişti.
"Senden çok şey yapmışım gibi konuşma."
Ali dişlerinin arasından tıslarken Yavuz daha fazla bir şey demedi. Haklı olduğunu biliyordu Ali'nin. Yine de Ali onun farkında olarak ya da olmayarak hayatını mahvetmişti. Yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla.
Meyhaneden topallayarak çıkan oğlana bakarken içi acıdı bir an Ali'nin. Söylediği cümlenin ağırlığını hala bir yerlerde hissediyordu. Ali sadece Yavuz'a karşılık veriyordu. Ne kadar birbirlerini ölesiye dövseler de Ali'nin içinde bir yerlerde o küçük çocuğa beslediği merhamet vardı. Korkuyordu bir gün o merhamet de kaybolacak diye. Yavuz'a karşı hiçbir güzel duygu kalmamıştı çünkü içinde.
![](https://img.wattpad.com/cover/319233275-288-k878975.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Novela Juvenil'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.