Hayatımda yaşadığım bir ilki daha bu yedi adam sayesinde yaşıyordum. Daha önce bu kadar zevkle kahvaltı yaptığımı hatırlamıyordum. Hepsi o kadar tatlı ve kusursuz görünüyorlardı ki birbirlerine duydukları sevginin sıcaklığı kilometrelerce uzaklıktan bile fark edilebilirdi. Harika geçen kahvaltıdan sonra o kadar çok yemiştim ki şişkinlikten nefes almakta bile zorlanıyordum.
Kahvaltıdan sonra herkes bir şeyler yapmak için sofradan kalktı. Phoneix sofrayı ve bulaşıkları toplamak için hazırlanıyorken ona yardım etmek için ayağa kalkıp masadan bir iki parça bir şeyler aldığım anda bize yardım eden Seth ve Hector'ı da gördüğümde yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Bu yedi adam birlikte çok iyilerdi. Hepsi birbirini oldukça seviyordu ama bazılarının aralarında daha özel ve güçlü bir bağ vardı. Mesala Rex ve Jin bu ailenin iskeleti gibiydiler.
İlk kez birbirlerini onlar bulmuş bu ailenin temellerini bir kitap sayesinde atmışlardı. Drew ve Minseok kendi aralarında özel bir bağa sahipti. Minseok yapı olarak her ne kadar soğuk görünse de aile kavramı en yüksek olan kişiydi ve Drew ile çok fazla ortak noktaları vardı.
Bu da onların arasındaki bu bağı daha da kuvvetlendiriyordu. Benim favorimse ailenin en küçüklerinin oluşturduğu bu özel bağdı. Phoneix, Seth ve Hector...Ailenin hiç büyümeyen küçükleri onlar birbirlerine fazla düşkündü özellikle de Phoneix ailesine karşı fazla korumacı ve fazla sahipleniciydi, onları başkasıyla paylaşma fikrine bile tahammülü yoktu en çokta Seth ve Hector a karşı, onları böyle görmek önceleri beni çok imrendiriyordu. Hatta onları seyretmek çok keyifli oluyor ve onlara hayranlık duymamı sağlıyordu. Ama artık bu sevginin dışında duran bir yabancı değil tam ortasında duran biriydim. Bu beni oldukça mutlu ediyordu. Onların iş yaparken bile birbirlerine olan sevgisi ve bunu bile bir eğlenceye çevirmiş olmalarına dalmışken Hector'ın mutfak kapısından bana '' işimiz bittiğinde senin için şarkı söyleyeceğim prenses '' diye bağırmasıyla kendime gelip '' bunun için sabırsızlanıyorum Hector o halde elimi çabuk tutsam iyi olur '' diyerek tebessümle karşılık verdim...
Mutfak işlerimizi halletmemizin ardından herkes hotelin eksikleri için çalışıyordu. Kimisi kapı camlarını siliyor, kimisi çiçekleri suluyor kimisi ufak tefek tamir işlerini yapıyordu. Hector'sa muhteşem güzellikte olan güçlü sesiyle bize adete şarkı şöleni yaşatıyordu. Diğerilerde ona mırıldanarak eşlik ediyordu. Hatta Hector bir ara beni de katılmam için zorlamıştı bende utanarak da olsa ufaktan şarkıya katılıp ona eşlik etmiş utanınca da susup onları dinlemeye devam etmiştim. Hector'ın sesi insanı büyüleyecek kadar güzeldi. Hatta yanlış meslek seçtiğine bile yemin edebilirdim.
Uzaktan Hector'ın sesinin vermiş olduğu huzur ile onları seyretmeye dalmış ve şöyle bir göz ucuyla hepsine bakınırken Pho' nun uzaktan beni izlediğini ona baktığım anda bakışlarını kaçırmasından anlamıştım. Bir kaç dakika onu izledim. Tam bakışlarımı ondan çekiyordum ki tekrar bana baktığını görünce bekledim. Gözlerime bakıp tebessüm ettiğinde bana, nefes alışımın yine hızlandığını fark ettim. Hatta o kadar hızlı nefes alıyordum ki bir an panik atak geçirdiğimi bile düşündüm. Acilen gözlerimi Pho dan çekip arkamı dönüp kalbimi tutarak ''sakin ol Tokyo...sakin ol her şey yolunda '' diye kendimi telkin ederken koluma bir elin dokunduğunu hissettiğim an tam arkamda duran Pho beni kendisine çevirerek ''iyi misin Tokyo?'' dediğinde güzel gözlerine bakarak gergin bir halde önce elimi kalbimin üzerinden çektim sonra da güçlükle yutkunarak sadece ''evet '' diyebildim...
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 YABANCI
Teen Fiction''Güvenliğinizden endişe ediyorum, aynı şehirde oturuyoruz ve eğer izin verirseniz size yardım edebilirim.Amacım size zarar vermek değil, yardım etmek... Bayım,size yardım etmeme lütfen izin verin.'' ...