KEYİFLİ OKUMALAR...
CRY OF VICTORY (ZAFER ÇIĞLIĞI) ...
Duyduklarım karşısında yaşadığım çaresizlik ve şokun etkisiyle ne yapacağımı bilmeyerek beklerken beni kendime getiren tek şey Angel' ın kolumdan çekiştirerek '' kendine gel Tokyo... Lütfen kendine gel '' demesiydi.
Bakışlarım yeniden Angel'a kayarken kendime gelmem gerektiğinin farkındaydım ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Ben zor zamanlardan geçerken Frank'ın bu planı yapabileceğini kestirememiştim. Frank, tam anlamıyla beni faka bastırmıştı.
Dolan gözlerimi yere sabitlerken yaşadığım korkunun sadece onları kaybetmek olduğunu biliyordum.
'' Onları sonsuza dek kaybedeceğim. ''
Kendi kendime mırıldandığımı cümleler Angel' ın sinirlerini bozmuş olacaktı ki beni tüm gücüyle sarsarak '' kendine gel Tokyo, şuan pes edemezsin. '' diye bağırmıştı.
Haklıydı...
Frank beni yenmiş olabilirdi ama henüz ben hamlemi gerçekleştirmemiştim. İyi düşünmeliydim. Sıra bendeydi. Hazırladığım B planının düğmesine basma vakti gelmişti.
Bakışlarım yeniden Angel' ı bulduğunda kararlılıkla bakmış ve hızla içeri girip anahtarımı ve telefonumu almış ve geriye döndüğümde '' gidelim '' demiştim.
Hızla araca binip hotele doğru yola çıkmıştık. Gözlerimde yanan intikam ateşini gören Angel, '' yavaşla Tokyo '' diye mırıldanmıştı. Onu duymazdan gelerek gaza basmaya devam ederken Angel, yeniden ''yavaşla '' diye bağırmıştı.
'' Duramam...''
Duramazdım. Her zaman bir saate süren yolu nerdeyse yarım saat içinde gelmiş ve hotelin önündeki kalabalık ilk dikkatimizi çeken şeydi. Gördüklerim kalbimin sızlamasına sebep oluken gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım.
Nefes alışlarım bile anormal düzeyde seyrederken Angel, koluma dokunarak '' O, da burada... Çok üzgünüm Tokyo '' demişti. Aracı hızla park edip aşağıya inmiş ve güçlükle nefeslenmiştim.
Keşke şuan her şey dursa yada biri beni bu kabustan uyandırsa diye geçirdim içimden, gördüklerimin gerçek olduğunu Minseok' un sesiyle anlamış ve hızla kalabalığı yararak yanlarına gitmiştim.
Minseok, olayları anlamaya çalışırken Frank, elindeki gazeteyi onlara doğru sallayarak kahkahalar savuruyordu.
Yanlarına gitmeye çalışırken polislerle aramda çıkan arbededen sonra tüm bakışlar beni bulmuştu. Hepsi hayal kırıklığıyla suratıma bakarken Frank, güçlü bir kahkaha atmış ve polislere '' izin verin gelsinler. Onlar gerçekleri ortaya çıkaran gazeteci arkadaşlarım '' diye seslenmişti.
Polislerle sarı şeridi kaldırıp geçmemize izin verirken Frank' keyifle sırıtarak suratıma bakmıştı. Şuan onun canını okumayı o kadar çok istiyordum ki ama şuan buna vakit yoktu.
Hızla bizimkilerin yanına gidip karşılarına dikildiğimde polisler konuşmama izin vermemiş ve onları tutuklayarak araçlara bindirmek için yürütmeye başlamışlardı.
Ellerinde gördüğüm kelepçeler aslında kalbime vurulan pranganın ta kendisiydi...
Hiçbiri suratıma bakmadan yanımdan geçip giderken arkalarından '' hiçbiri doğru değil. Size ihanet etmedim. Açıklayacaktım...Söyledikleri doğru değil. '' diye bağırırken Rex, ile göz göze gelmiştik. Acıyla suratıma bakan Rex, '' ailemden uzak dur '' demiş ve araca binmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 YABANCI
Teen Fiction''Güvenliğinizden endişe ediyorum, aynı şehirde oturuyoruz ve eğer izin verirseniz size yardım edebilirim.Amacım size zarar vermek değil, yardım etmek... Bayım,size yardım etmeme lütfen izin verin.'' ...