ÜZÜCÜ ŞEYLER BİR DAHA YAŞAMAMAK ÜMİDİYLE...
KEYİFLİ OKUMALAR...
Karakoldan çıkarken Minseok, bizi beklemeden araçlara doğru ilerlemişti. Şuan hepimizin üzgün olduğu yüzlerimizden belli olurken, Minseok daha çok acı çekiyor gibiydi. Yaşadığı çaresizliği ise sessizliğinden anlıyorduk.
Nihayet araçların yanına geldiğimizde Drew, daha fazla sessiz kalmaya dayanamamış ve '' acı çektiğini biliyorum kardeşim ama bizden uzak durmaya çalışmanı kabullenemiyorum '' diyerek seslenmişti.
Olduğu yerde duran Minseok bir süre hareket etmemiş ve başını eğerek öylece beklemişti. Minseok'un konuşmayacağını anlayan Drew, yanına doğru yürümüş ve arkadan boynuna sarılmıştı. Drew'in sarılmasıyla birlikte gözyaşlarına boğulan Minseok '' yapamadım... O pisliği gebertemedim. Rex'in hesabını soramadım. '' diye fısıldamıştı.
Tıpkı onun gibi gözyaşlarına boğulan Drew, '' o pislik ölmeyi hak etmiyordu. Sen çok daha iyisini yaptın kardeşim, o pislik senin sayende yakalandı. '' demişti.
Drew'in söyledikleriyle sinirlenen Minseok, onu kendisinden uzaklaştırarak bize doğru dönmüş ve ona şaşkınlıkla bakan Drew' e çevirmişti bakışlarını, kısa bir süre bakmaya devam eden Minseok, öfkeyle '' o pislik çok daha fazlasını hak ediyordu. Genç bir kadına yapmaya çalıştığı şey, Rex'e yaptıkları... Peki siz ne yaptınız bana engel oldunuz. Onula aynı havayı solumak midemi bulandırıyor '' demişti. Minseok'un omuzuna dokunan Drew '' bu hepimizin midesini bulandırıyor dostum ama ellini o pisliğin kanına bulamana izin veremezdik '' demişti.
Öfkeyle Drew'in yakasına yapışan Minseok, '' ne kanından bahsediyorsun sen heee.... Ben elimi çoktan bulaştırdım kana... Bak, bak dedim sana ( Pho'ya bakmasını işaret ederek ) Ben kardeşimin kanına buladım ellerimi, sadece bunun için bile o pisliğin bedel ödemesi gerekirken siz bana engel oldunuz. '' demiş ve ellerini kaldırarak '' ellerimdeki kanı görüyor musun dostum ? Bu kardeşimin kanı, onu bu hale ben getirdim. Üstelik bana engel olabilecek gücü varken bile karşı koymadı. Beni durdurabilecek tek bir insan varsa bu hayatta o da Pho'ydu ama yapmadı. Karşımda bir kere bile direnmedi, karşı koymadı...ona bunu yaptığım ve bana engel olduğunuz için kendimi asla affetmeyeceğim kardeşim '' diyerek haykırmıştı.
Pho, gözyaşları arasında '' bunun bir önemi yok abi '' diye seslense de Minseok, Pho'yu duymazdan gelerek Drew'in yakasını bırakmış ve '' beni rahat bırakın '' demişti.
Geriye çekildiğinde güçlükle nefeslenmiş ve boş olan taksiye binerek yanımızdan uzaklaşmıştı. Hepimiz arkasından öylece bakarken Drew, öfkeyle bağırmış ve tek bir şey söylemeden araca binmişti.
Onu daha fazla bekletmemek ve Rex'i de hastanede daha fazla yalnız bırakmamak için hızlıca araçlarımıza binmiş ve oradan ayrılmıştık.
Yaklaşık yirmi dakika sonra hastaneye geldiğimizde adımlarımızı Rex'in bulunduğu kata çevirmiştik. Asansörden indiğimizde Rex'in bulunduğu odanın kapısında boş olan koltuklardan biride genç kadının oturduğunu biraz ileride ise Minseok'un pencereden Rex' e baktığını görmüştük.
Yanlarına ilerlerken bizi ilk fark eden genç kadın olmuş ve geldiğimizi görünce gülümsemişti. Bizde ona gülümsemeye çalışsak da içimizdeki huzursuzluğu bastırdığımızı pek söyleyemezdim.
Hepimiz Rex'i görmek için pencereye gittiğimizde, Minseok bakışlarını bizden kaçırarak yanımızdan çekilmiş ve biraz uzakta olan boş koltuklardan birine oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 YABANCI
Teen Fiction''Güvenliğinizden endişe ediyorum, aynı şehirde oturuyoruz ve eğer izin verirseniz size yardım edebilirim.Amacım size zarar vermek değil, yardım etmek... Bayım,size yardım etmeme lütfen izin verin.'' ...