KEYİFLİ OKUMALAR... 💜💜
Yaşadığımız duygular o kadar yoğundu ki hepimiz hissettiklerimizi fazlasıyla belli ediyorduk. Günlerdir burada olduğumuzdan dolayı doktor ve hemşirelerle fazla yakınlaşmıştık. Haliyle onlarda bizimle birlikte gülmüşler birlikte gözyaşı dökmüşlerdi.
İki hemşirede sonunda dışarı çıktıklarında gülen gözlerle bize bakmış ve heyecanla bizi tebrik etmişlerdi. Onlarla da kucaklaştıktan sonra içeri girmemize izin verdiklerini fakat fazla kalabalık olduğumuz için içeri şimdilik sadece üç kişinin girmesini söylemişler ve Rex'i çok yormamamızın altını çizmişlerdi.
Hemşireler yanımızdan giderken, bizler bakışlarımızı Jin' e çevirmiştik. Diğerleri de tıpkı benim gibi içeri girmesi gereken ilk kişinin Jin olduğunu düşünmüşlerdi.
Jin, dolan gözlerle bize bakarak teşekkür etmiş ve içeri girmişti. O kapıdan girdiği andan itibaren bizlerde pencereden onları izlemiştik. Jin, kapıyı kapatıp bir kaç saniye ağlamasının yatışmasını beklemişti.
Nihayet kendini hazır hissettiğinde Rex'in yanına gitmiş ve elini tutarak yan tarafındaki boşluğa oturmuştu. Ne konuştuklarını bilmesek de konuşmanın fazla duygusal olduğunu ikisinin de ağlamasından anlamıştık.
Rex, Jin'in ağlamasına daha fazla dayanamayarak güçlükle elini kaldırmış ve Jin'in yanağından süzülen yaşları yavaşça silmişti. Jin, Rex'in elini sıkıca tutup yavaşça yere indirirken dostunun gözyaşlarını silmeyi ihmal etmemişti.
İkisi bir süre daha konuştuktan sonra Jin, Rex'in elini havaya kaldırıp öpmüş ve ayaklanarak son kez omuzuna dokunup gülümsemişti. Saniyeler sonra yanımıza gelen Jin, hıçkırıklarla olduğu yere çökmüş ve bir yandan ağlamış bir yandan da sesli bir şekilde şükretmeye devam etmişti.
Biz Jin'in toparlanması için ona müsaade verirken bir yandan da içeri kimin gireceğine karar vermeye çalışıyorduk.
Seth, Minseok'un omuzuna dokunarak '' hadi sıra sende '' demişti. Gözlerini bizden kaçırarak yere çeviren Minseok küçüklerin girmesini istemişti.
Diğerleri kendi arasında seçim yaparken Minseok, pencereye yaklaşıp Rex'i izlemeye devam etmişti. Onun içeri neden girmek istemediğini kimse göremezken ben görebiliyordum. Minseok, hala kendini affedememişti. Hem Pho için hem de Rex'in intikamını alamadığı için...
Bu yüzden kendisinin hak etmediğini düşünüyordu muhtemelen, aslında öyle olduğuna emindim. Onu tanıyordum. Biz şuan mutluluktan uçuyorken, o hala vicdan azabı çekiyordu.
Bakışlarımı Minseok'tan güçlükle çektiğimde Pho'nun da ara ara ona baktığını görmüştüm. Anlaşılan hala acı çeken bir tek Minseok değildi. Jin' de toparlanıp yanımıza geldiğinde içeri Drew'in girmesini teklif etmişti. Diğerlerinden itiraz gelmeyince içeri ikinci giren kişi Drew, olmuştu.
İçeri giren Drew, yüzündeki kocaman gülümsemeyle Rex'in yanına gittiğinde eğilip anlından öpmüş ve karşısındaki sandalyeye oturmuştu. Dakikalarca sohbet etmeye devam ederlerken Drew, Rex'in tavanı izlemeye başladığını gördüğünde eliyle dolan gözlerini siliyor ve Rex'in yeniden baktığını gördüğünde sıcacık gülümsüyordu.
Nihayet dışarı çıkmak için hareketlenen Drew, Rex'in omuzuna dokunup bir şeyler söylemiş ve odadan çıkmıştı. Yanımıza doğru yürürken elini kalbinin üzerine koyup dolan gözlerle bize bakarak '' şükürler olsun... Rex iyi çocuklar...Hepinizi çok sevdiğini ve özlediğini söyledi. '' demişti. Söyledikleriyle hepimiz o kadar duygulanmıştık ki içten içe yeniden şükretmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 YABANCI
Novela Juvenil''Güvenliğinizden endişe ediyorum, aynı şehirde oturuyoruz ve eğer izin verirseniz size yardım edebilirim.Amacım size zarar vermek değil, yardım etmek... Bayım,size yardım etmeme lütfen izin verin.'' ...