KEYİFLİ OKUMALAR.
LİAR' S CANDLE ( YALANCININ MUMU )...
* İHANET... *
Yine şirkette olmam gereken bir gündü. Sabah erken saatte gelmiş Frank' a durum değerlendirmesi yapmıştım. Toplantı sonrası eski odama gitmiş ve elimdeki dosyayı çekmeceye koyup hala anahtarı bende olduğu için kilitlemiş ve hotele gitmek için yola çıkmıştım.
Rex, hastaneden taburcu olalı tam bir hafta olmuştu. O günden sonra onu ve diğerlerini sadece iki gün görebilmiştim. Bu yüzden hepsini kelimenin tam anlamıyla çok fazla özlemiştim. Tabi ki özlemim sadece onlara değildi.
Hoteli de çok özlemiştim. Orası benim evimdi. İçinde ailemin olduğu, güzel evim...
Yolda ilerlemeye devam ederken, bir pastanenin önünde durmuş ve hepsinin sevdiği tatlılardan almıştım. Özelliklede Rex' in sevdiği tatlılardan almıştım. Dükkan sahibi aldıklarımı paketleyip verdiğinde bende ödememi yapmış ve dışarı çıkmıştım.
Yeniden yola çıktıktan dakikalar sonra telefonum çalmış ve Hector' ın aradığını görüp cevaplamıştım.
'' Efendim Hector ''
'' Müsait misin prenses ? ''
'' Müsaidim Hector, hotele gidiyorum ''
Verdiğim cevaba fazlasıyla sevinen Hector, '' harika, ama öncesinde çiçekçiye uğrayabilir misin ? '' diye sormuştu. Sorduğu soruya tam cevap veriyordum ki arkadan seslenen Drew, '' Tokyo' yu rahat bırak Hector, hotele dönünce konuşuruz. '' demişti.
Drew'in susmasıyla '' asıl sen beni rahat bırak koca oğlan, ben Tokyo' yu sadece konuşmak için çağırmıyorum. Onu çok özledim. Akşama kadar sabredemem... '' diye cevap veren Hector, tam yeniden konuşacaktı ki buna izin vermeyerek '' beyler atışmayı bırakın. Birazdan orada olurum. '' demiş ve '' hoş çakalın'' diyerek telefonu kapatmış yönümü de çiçekçiye çevirmiştim.
Yaklaşık on beş dakika sonra çiçekçiye varmış ve araçtan inerek beni dışarıda karşılayan Hector'ın yanına gidip sıkıca sarılmıştım.
Sıcak ve uzun bir sarılmadan sonra aynı anda '' özledim '' demiş ve geriye çekilerek seli bir şekilde gülüşmüştük. Gözlerimin içine bakan Hector, alnımdan öperek koluna girmemi sağlamış ve birlikte içeriye girmiştik.
İçeri girdiğimizi gören Drew, elindeki toprağı iyice temizlemiş ve gelip sıkca sarılıp saçlarımın arasına minik bir öpücük bırakmıştı. Geriye çekilirken gülen gözleriyle karşılaşmış ve aynı sıcaklıkla gülümsemiştim.
Saniyeler içinde gözlerimle etrafı taramış ve Yoko'yu göremeyince '' Yoko nerede beyler ? '' diye sormuştum. Boş sandalyelerden birine oturan Drew, '' serada '' diye karşılık verdiğinde Hector, '' o yüzden Yoko gelmeden hemen konuşmalıyız '' demiş ve oturmam için sandalyemi geriye çekmişti.
Ne konuşacağımızı ciddi anlamda merak ederek yerime otururken, heyecanla bakmıştım gözlerine...
Nihayet yerine oturan Hector, cebinden çıkardığı telefonunu bana uzatmış ve ekrandaki haberi okumamı istemişti. Telefonu elime alıp yazılanları hızla okumuş ve '' bu canice '' diye söylenmiştim.
Bakışlarım ikisini bulduğunda ikisinin de fazlasıyla sinirlendiğini görmüştüm. Öfkeyle '' Bu gerçek mi beyler ? Gerçekten barınaktaki hayvanlara işkence edilip zavallı hayvanları öldürüyorlar mı ? '' diye sormuştum.
Drew, yutkunarak gözlerini kaçırırken Hector, '' araştırdık ve maalesef hepsi doğru Tokyo, bir hayvan sever durumu fark etmiş ama ispatlayamadığı için elinden hiçbir şey gelmemiş... Sonrasında diğer hayvan severler de ses çıkarınca, barınakta ki güvenlik kameraları incelenmiş ve gel gör ki ne tesadüfse tüm kameraların bozulacağı tutmuş '' dediğinde öfkeyle '' zalimler '' diye haykırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 YABANCI
Teen Fiction''Güvenliğinizden endişe ediyorum, aynı şehirde oturuyoruz ve eğer izin verirseniz size yardım edebilirim.Amacım size zarar vermek değil, yardım etmek... Bayım,size yardım etmeme lütfen izin verin.'' ...