5 (KARANLIK TARAF)

255 16 2
                                    

BÖLÜM 5:
'KARANLIK TARAF'

Billie Eilish - Everything I Wanted

Biz mükemmel bir ailede doğmamıştık. Mükemmelden çok uzaktık. Babam inşaat işçisiydi. Devamlı çalışmazdı, iş geldiği zamanlar giderdi. O zamanlar biraz daha iyi olurdu, yüzü gülerdi fakat iş olmadığı zamanlar tam bir kabustu. Kabus kötü olurdu, bu kötünün de kötüsüydü. Annem ev hanımıydı, bana göre bu hayattan hiçbir zevk almıyordu. Sebebi neydi bilmiyorum ama bizi sevmiyorlardı, hiç sevmemişlerdi. Başımın okşanmasına ihtiyaç duyduğum her an abim vardı yanımda, annemin veya babamın başımı bir kez okşadığını bilmezdim. Abime kızarlardı, sürekli kavga ederlerdi onunla. Eve para getirsin diyeydi tüm bunlar. On beş yaşından beri aynı şeyleri yaşatıyorlardı ona. Annem bana çok fazla iş yaptırırdı, kendisi otururdu hep. Temizliği ben yapardım, kalan işleri ve yemeği de. Sorun etmezdim, annem rahat etsin isterdim ben ama yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi, sürekli eleştirir, aşağılardı. Başkalarının yanında da yapardı bunu.

Biz çocuk olmamıştık. Abim onların gözünde hep evi geçindirmek zorundaydı, bense köle gibiydim. Biz birbirimize tutundukça onlar bizi parçalamaya çalışırdı. Susardım, konuşamazdım onların karşısında çünkü ikisinden de korkardım ama abim korkmazdı, hep karşı çıkardı. O dayak yerdi, ben ağlardım. Bir keresinde babam, abime çok kızmıştı, dövmeye başlamıştı onu. Abimin ilk kez ağladığını görmüştüm, dayanamayıp müdahale etmek istemiştim. O gün ben de abimle birlikte çok dayak yemiştim. Saçlarım çok acımıştı, abim okşayarak geçirmeye çalışmıştı acısını ama benim saç diplerim bugün hâlâ sızlıyordu.

Bir gün babam eve gelmişti, bana demişti ki senin evlenme yaşın geldi artık. On yedi yaşındaydım ve liseyi henüz bitirmiştim. Artık daha asiydim, aileme karşı gelmiştim ve o gün de sağlam bir dayak yemiştim. Anneme yalvarmıştım, babamı ikna etsin diye çok ağlamıştım ama o beni dinlememişti, her zaman yaptığı gibi kendi kaderime terk etmişti. O gece ben uyurken, huzursuz rüyalar görürken abim beni dürtmüştü. Gözlerimi zar zor araladığımda tedirgin bir şekilde başucumda duruyordu.

'Kalk, gidiyoruz.' demişti bana. Nereye diye sormamıştım. İnsan sormaz mıydı hiç? Ben sormamıştım. Sanki bu planı beraber yapmışız gibi kalkmış, üzerimi değiştirmiş, birkaç parça eşyayı sırt çantama tıkmış ve abimin elini tutmuştum. Sessiz adımlarla kapıya varıp dışarı çıkacağımız sırada o bizi görmüştü. Annem bizi görmüştü. Bağırıp babamı uyandırmasını ya da bize hesap sormasını beklemiştim ama o hiçbir şey yapmamıştı. Bize o 'kurtuluyorum' bakışını attıktan sonra odasına geri dönmüştü. O bakış benim gözlerimin önünden bir an olsun gitmiyordu.

Yarı açık gözlerimle hastane tavanına baktığım saniyelerde bana ne olduğunu düşüneceğine bunları düşünüyordum. Yalnızdım, yalnızlığımı paylaşacak tek kişi şu an yanımda yoktu. Aniden dudağım titredi, baygın bakan gözlerim kapandı ve ağlamaya başladım.

'Yazgı,' dendiğini duydum aynı anda. Derin bir nefesle gözlerimi araladım. Gökmen komiser başımdaydı. Doğru, onun kolları arasında bayılmıştım. Bizim gidecek kimsemiz yoktu, bizi savunacak kimse yoktu. İyi bir avukat tutacak param da yoktu. Gökmen komiser bana güven vermişti, ona gelebilmiştim. İnanıyordu bana, bize. Yardım edecekti, etmeliydi. Tek çarem oydu.

'Abimi götürdüler,' dedim burnumu çekip. 'Komiserim, abimi hapse götürdüler.'

'Biliyorum.' dedi sakince.

'Ne yapacağım?' diye sordum. Bu gerçek bir soruydu, ne yapacağımı bilmiyordum çünkü.

'Dava henüz sonuçlanmadı,' dedi ellerini beline yerleştirerek, 'tekrar mahkeme olacak.'

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin