25 (YENİDEN)

176 11 11
                                    

BÖLÜM 25:
'YENİDEN'

Johnny Cash - Hurt

İşyerinden çıkar çıkmaz kendime kokina almıştım ve şimdi eve doğru yürüyordum. Saçlarımı perma yaptırmıştım ve kıvır kıvır geziyordum. Üzerimde yeşil, kolsuz, diz üstü bir elbise vardı. İnce, bej bir ceket giymiştim üzerine. Beyaz, kısa topuklu ayakkabılarım zeminde ses çıkarıyordu. Canlı bir makyaj yapmıştım, biraz simli bir far sürüp dudaklarımı da pembeye boyamıştım.

Farklı görünüyordum, farklılık iyiydi. Geçirmek zorunda olduğum bir süreç vardı ve bunu kendime zehir etmek yerine mutlu olmaya çalışıyordum. Bu yaşlarım geri gelmeyecekti. Ben her şey için yeterince mücadele veriyordum, pişmanlığım yoktu. Şunu iyi yapmadım, şuna yeterince uğraşmadım demeyecektim. Gülümsemem kimseye ayıp etmek anlamına gelmiyordu ama gülümsememek kendime haksızlık oluyordu.

Apartmanın önüne geldiğimde Gökmen'in aracından çıkıyor olduğunu gördüm. Göz göze geldik ve kısaca gülümseyip yoluma devam ettim, apartmandan içeri girdim. Muhtemelen şaşırmıştı çünkü dün yüzüne bile bakmamıştım. Beni en zor zamanımda yalnız bıraktığını hissediyordum ama şimdi verdiğim kararla kimseye küslük de yapmayacaktım. Sadece kendime odaklanıyordum.

Evden içeri girdikten sonra yeni aldığım oda kokusunu içime çekip gülümsedim. Kokinaları mutfak masasının üzerine bıraktıktan sonra ceketimi çıkardım ve ellerimi yıkadım.

Yemek yapmayı severdim, bana iyi gelirdi. Tıpkı temizlik yapmak gibi. O yüzden bir şeyler yapmaya karar verdim. Gelirken aldığım palamudu fırında soğan ve patatesle bir de limonla çok güzel yapabilirdim. Balık yemeyi çok severdim ne de olsa. Önlüğü üzerime giydikten sonra balıkları bir güzel temizleyip iki balığı birkaç parçaya ayırdım. Bir tane patatesi de soyduktan sonra ince ince dilimlemeye başladım. Aslında abim de balığı çok severdi. Bazen o balık yapar ben yanına salata yapardım, bazen de ben balık yapardım o da yanına salata yapardı.

Dudaklarım buruk bir şekilde kıvrılacakken birden nasıl olduğunu anlamadım ama sanırım dalgınlığıma geldi ve keskin bıçak baş parmağımla işaret parmağımın arasını derince kesti. 'Ah!' diyerek elimi tuttuğumda anında kan damlamaya başladı. Hissettiğim acıyla midem bulanmaya başlamışken derin bir nefes alıp elimi suyun altına tuttum ve daha çok acı çektim. Kendimi fazlasıyla kötü hissetmeye başlamışken koşturarak ecza dolabından aldığım gazlı bezi kestiğim yere bastırdım ve üzerimdeki önlüğü aceleyle çıkarıp çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. Arayarak acil bir şekilde çağırdığım taksi geldiğinde acıyla inliyordum. Derin kesmiştim çünkü acıyıp duruyordu. Acıya dayanıklı bir yapım olmasına rağmen şu an çok hassastım. Taksici abi halimi gördüğünden hızlıca sürüp kısa sürede en yakın hastanede indirmişti. Ben de acil kısmından giriş yaptığımda sarı alana alınıp pansuman yapılmaya başlanmıştı. Dikiş atılması gerektiği için bir iğne yapılacaktı. Hemşire iğneyi batıracakken gözlerimin dolduğunu fark ettim. Kendimi bir anda öylesine yalnız hissetmiştim ki kalbimden bir his boğazıma kadar yükselmişti. İğne battığı yeri yaktığında gözlerimi yumdum ve iki damla yaş yanaklarımdan süzüldü. Nilperi yoktu, abim yoktu, Gökmen yoktu ve ben yapayalnız kalmıştım. Eksik hissediyordum, tamamıyla eksiktim şimdi. Elim uyuşmuştu ve dikişin acısını hissetmiyordum ama birden öyle bir ağlamaya başlamıştım ki hemşire irkilmişti.

'Uyuşmadı mı?' dediğinde ona cevap veremedim, başımı eğip sesli bir şekilde ağlamayı sürdürdüm. Her şeyi ben yaşamak zorundaydım sanki. Neden bu yükleri taşıyordum, ne günah işlemiştim bilmiyordum bile. Doğduğum günden beri sınav veriyordum ben. Ne çocukluğumu yaşayabilmiştim ne de gençliğimi. Bazen ne yaparsam yapayım kimseye yaranamadığımı hissediyordum. Öyle olmaya da devam edecek gibiydi. Umudumu gün geçtikçe kaybediyordum ve ne kadar mutlu olmaya çalışsam da içime attıklarım bir yerde patlak veriyordu.

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin