17 (ACILARI OMUZLAMAK)

206 15 4
                                    

BÖLÜM 17:
'ACILARI OMUZLAMAK'

CLANN - I Hold You

Bazı zamanlar kalabalık bana oldukça can sıkıcı gelirdi. İnsanlar, onların sesleri beni boğardı ve uzaklaşmak isteyip de uzaklaşamadığım zaman sessizce bir köşeye çekilirdim.

Tıpkı şu an olduğu gibi.

Bir saat önce Kardelen'le telefonda görüşmüştüm, sürekli ağlayıp durduğu için fazla konuşamamış olsak da onu iyi olduğuma ikna etmeye çalışmıştım. Hiç iyi olmadığım halde.

Zehra'nın yüzündeki yaralara bakmak istemesem de gözüm sürekli ona gidiyordu. Tamamen suçlu olduğumu düşünmüyordum fakat bu denli gözümün dönmesi beni korkutmuştu. Kötü biri değildim ve olmaktan da korkardım.

'Yazgı, yemekhanede de bir şey yemedin, gel çay içelim beraber.' diyen Zuhal'e baktım. Kısa süreliğine tanıdığı birisi için elinden geleni yapıyordu, ben onun kadar çabalar mıydım bilmiyorum. Buradakiler buna kader yoldaşlığı diyordu, birbiriyle öyle bir bağ kuruyordu. Bense o bağı reddediyordum çünkü kabul edersem alışırdım, alışırsam kabul ederdim. Oysa İlk günden beri buraya ait olmadığımı ve en kısa zamanda gideceğimi söylüyordum.

'Üzülüyor bizimkiler, iki gündür kimseyle konuşmuyorsun bile doğru dürüst.' dediğinde bakışlarım masanın etrafındaki kadınlara kaydı. Hepsi bana bakıyordu. Haklıydı Zuhal, kabuğuma çekilmiştim ve diğerleri benimle konuşmak istiyordu. Üstelik onların beni birazcık bile suçlamadığını biliyordum, neredeyse hepsi Zehra'nın bunu hak ettiğini söylemişti. Bu ortamda bu durum normal sayılabilirdi fakat ben kendi içimde normalleştiremiyordum.

'Tamam.' dedim düşük enerjili sesimle. Bacaklarımı ranzadan sarkıtıp aşağı atladığımda Zuhal'in gülen yüzünü gördüm. Tuhaftı, Kardelen de bana hemen alışmıştı fakat ben ne sevecen bir insandım ne fazla samimi.

Hayriye abla yanındaki sandalyeyi gösterdiğinde oraya oturdum. Suzan kolunu omzuma atıp tek gözünü kırptığında aslında onların da kavgadan beri ne kadar gergin ve durgun olduğunu fark ediyordum.

'Çay her derde devadır derdi anneannem.' diyen Elif önüme bir bardak açık çay koyduğunda Suzan güldü.

'O doğru olsaydı ben pamuk gibi olurdum güzelim.'

Suzan doğru söylüyordu çünkü hayatımda onun kadar fazla çay içen bir insan tanımamıştım ben.

'Nasıl hissediyorsun?' diye sordu Feraye abla. Yüzünde kocaman bir yara vardı ve bunu ona yapan annesiydi.

'Hissediyor muyum ki?' dedim iç çekerek.

'Yazgı,' dedi Suzan bana eğilerek, 'sen kötü bir şey yapmadın güzelim, o bunu çoktan hak etmişti.'

'Yaptığım fazlaydı,' dedim, 'haklıyken haksız duruma düştüm. Kadının yüzüne baksana, perşembe pazarı.'

Bu söylediğime güldü Hayriye abla. Hiçbiri benim gibi umursamıyordu. Zehra'dan nefret ettiklerini biliyordum fakat ben nefret edecek kadar çok tanımamıştım onu.

'Allah aşkına,' dedi Zuhal, 'sen yapmasan biri yapacaktı zaten, son zamanlarda iyice azıtmıştı. Fazla hassas davranıyorsun. Ayrıca burası dışarıdaki hayat gibi değil, burada zaten hepimiz suçluyuz.'

Suçlu olmak, suçlu sıfatı yemek istemiyordum işte.

'Ayrıca sesini kesti,' dedi Suzan, 'eline sağlık.'

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin