31 (IZDIRAP)

146 10 11
                                    

BÖLÜM 31:
'IZDIRAP'

Jessie Murph - If I Died Last Night

Yazgı'cığım,

Senden haber aldığımıza çok sevindik. Mektubu hep beraber okuduk, senin adına çok mutlu olduk. Hepimiz seni merak ediyorduk. Bizi merak etme ama sen, herkes gayet iyi. Zehra hâlâ bildiğin gibi ama sorun değil, artık kimse ona susmuyor. Sık sık tartışma çıkıyor bu yüzden ama en azından artık sefasını süremiyor koğuşta. Ona iyi bir ders verdin. Gökmen'le birlikteliğinize o kadar çok mutlu olduk ki anlatamam. Zaten belliydi her şey, birbirinize açılmanız çok iyi olmuş. İnşallah çok güzel gider ilişkiniz. Abin konusunda da seninle birlikte üzüldük. Dualarımız, iyi dileklerimiz hep seninle. Elbet adalet yerini bulacak. Daima inancın olsun. Senden bir gün abinin çıktığı haberini alacağız, bekliyoruz. Yeni işin hayırlı olsun. Yeni bir iş, yeni bir hayat gibidir. İlerleyeceğini ve başarılı olacağını biliyoruz. Bizi habersiz bırakma. Kendine çok dikkat et ve lütfen umudunu kaybetme. Bizi her zaman yanındayız. Herkesin çok selamı var. Görüşmek üzere. Allah'a emanet ol.

İkinci kez okuduğum ve biraz olsun yüzümü gülümseten mektubu çantama geri yerleştirirken alnımı ovaladım. Başım ağrıyordu. Bildiğim en kuvvetli ağrı kesiciyi ikinci kez içmeme rağmen geçmiyordu. Girdiğim toplantıda her kafadan bir ses çıkmıştı, ben konuşamamıştım bile. Çok yorgundum, keyifsizdim. Abim yüzünden gergindim, gergin olduğum için dün akşam Gökmen'le tartışmıştık. Zaten apar topar evden ayrıldığım için inanılmaz bozulmuştu. Bir süre de bu konuda söylenmeye devam edecekti. Bu şekilde arada kalmaktan nefret ediyordum.

Başımı ovalayıp bilgisayarı kapatırken masanın üzerindeki fotoğrafa baktım. Aşık olunca böyle oluyordu herhalde, onunla iyiysem mutlu, değilsem mutsuzdum. Ayrıca Gökmen'in benim tarafımdan kırılmasına da tahammülüm yoktu. Üzgün mü uyumuştu, tartışmamızı düşünüp durmuş muydu diye dert ediniyordum. Her zaman her şey güllük gülistanlık olamazdı elbette ama ben onunla arama girecek herhangi bir soğukluğa dayanacak gibi değildim. Her şeye sabrederken Gökmen'le uzaklığa sabredemiyordum. Bir de alışmıştım her sabah ve her akşam onu görmeye, şimdi kötü hissediyordum.

Bugünkü mesaim bittiğinden başımı ovuşturarak ayağa kalktım ve üzerimdeki gömlekle eteği düzelttim. Eve gidip uyusam belki daha iyi gelirdi ama bir yandan Gökmen'i arayıp konuşmak istiyordum. Buluşsak, en azından biraz vakit geçirsek kendime gelirdim.

Asansörle zemin kata inip şirketten çıkmadan gördüğüm birkaç kişiyle vedalaştım. Çantamın sapını kavrayıp saçımı kulağımın arkasına atarken az ileride hararetli bir konuşmanın ortasında olan ikiliyi görünce adımlarım durdu. Gökmen ve abim tartışıyordu. Gökmen ve abim, şirketin önünde neden tartışıyordu? Ve ellerinde çiçeklerle.

'Beyler!' diye seslendiğimde ikisi de dönüp bana baktı. İki çatık kaşın yanına yürüdüğümde önce Gökmen konuştu.

'Seni almaya gelmiştim Yazgı'm.'

'Hayırdır oğlum Yazgı'm falan?' diyerek araya girdi abim.

'Ne hayırdır?' dedi Gökmen, 'Yazgı'm o benim.'

'Bak benim yanımda şöyle şeyler deme, kötü olacak.'

'Ne olacakmış?'

'Ya siz ne yapıyorsunuz?' diyerek birbirine bilenen ikilinin arasına girdim tekrar. 'Manyak mısınız?'

'Gülüm asıl ben seni almaya geldim.' dedi abim. 'Hadi beraber yemek yiyelim.'

'Yazgı bizim konuşmamız lazım.' diyen Gökmen elindeki çiçek buketini bana uzattı.

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin