29 (ZAFER)

159 11 4
                                    

BÖLÜM 29:
'ZAFER'

Sertap Erener - İncelikler

Geçmiş kelimesi bende hiçbir zaman iyi anlamlar uyandırmamıştı. Kendi yaptıklarım açısından baktığımda temiz bir geçmiş olsa da bana yapılanlar tarafından baktığımda kirliydi. O kir ne kadar yıkarsam yıkayayım temizlenmeyecekti ve ben bir süre önce onu kendi haline bırakmıştım. Artık düşünmek istemediğim anılar vardı mesela, kafa yorup yaşayamadığım ya da yaşamamam gerektiği halde yaşadığım şeyleri zihnim anmak istemiyordu. Beni sevmeyen, bana zarar veren herkesten uzaklaşmış olarak yeni bir hayata başladığım andan beri o şeyler artık bana çok uzaktı. Peki öyleyse burada ne yapıyordum ben? Kaçtığım, kurtulduğum kötülüğün kucağına nasıl, neden gelmiştim? Gökmen bir soru sormuştu bana, geçmişimle yüzleşmek ister miydim? İstemezdim ki. Öyleyse İstanbul'dan kalkıp Yozgat'a kadar gelip, bu gecekondu mahallesinde, çoğu zaman bana zindan hissettiren evin biraz ötesinde ne yapıyordum?

Küçükken abimin arkasına saklanırdım hep, gelecek olan kötülükler böylece engellenmiş olurdu. Şimdi de Gökmen'in arkasına saklanmıştım. Sanki göreceklerimden veya duyacaklarımdan beni bu şekilde koruyacaktı. Sahiden cesaretim var mıydı annem ve babamla yüzleşmeye? Dahası, onlar benimle yüzleşir miydi? Kaçıp gitmiştim yıllar önce. Beni sevip sevmediklerini bile bilmiyordum ki, özleyip özlemediklerini hiç bilemezdim. Belki de beni görünce çok sinirlenip üzerime yürüyeceklerdi. Kötü sözleri duymaya hazır değildim.

'Gökmen,' dedim tişörtünün eteğini tutup sıkarken, 'buraya neden geldiğimi bile bilmiyorum. Hazır değilim ki onların karşısına çıkmaya.'

'Yazgı'm,' dedi bana doğru dönüp kollarımı tutarken. Yüzünde yine o düşünceli ifade vardı ama neyden kaynaklandığını bilmiyordum. 'Yapmalısın, senin için iyi olacak olan bu.'

'Neden beni buraya getirdin?' diye sordum, 'Neden istiyorsun onları görmemi? Bana söylemediğin bir şey mi var?'

Gökmen derin bir nefes çekti içine. Tereddütte olduğunu fark edebiliyordum. İçinde bir şeyler vardı, bence bana bir şeyleri söylemiyordu. Gökmen elimi tutarken tekrar eve doğru baktım. Evin kapısı aralandığında gerilerek bir adım geriye gittim ve Gökmen'in elini sıktım. İnsanlar hafızamızda nasıl kalırdı bilmiyorum ama annem garip bir şekilde netti. Belki o evden çıkmadan önce yüzüne çok dikkatli ve korkuyla baktığım içindi. Ama onu çok iyi kazımıştım zihnime. Belki de ona olan kırgınlığım ve ondan beklentilerim o kadar fazlaydı ki içimde bir yara olduğu için yüzü de hep taze kalmıştı.

Annem güzel bir kadındı, uzun saçlarını hep ensesinde at kuyruğu yapardı. Şu an hâlâ öyleydi ama daha yıpranmış bir haldeydi. Kahverengi gözlerinde bana karşı hiç şefkat görmemiştim ve o gözler hiçbir zaman canlı bakmazdı. Babamı seviyor muydu bilmiyorum ama onunla anlaşırlardı, yine de ikisinin de bu hayattan zevk alıp almadığını bilmiyordum.

Annem elindeki süpürgeyle kapıyı süpürmeye başladığında içimde bu yüzleşme için azıcık bile heves olmadığını anladım. Burada olmam yanlıştı. Kaçtığım yere geri dönmememin ne anlamı vardı ki? Bir şey de beklemiyordum, hiçbir söz geçmişi değiştiremezdi çünkü. Zaten ne annemin ne de babamın geçmişten pişmanlık duyduğuna inanıyordum.

'Gökmen,' dedim yutkunurken, 'ben istemiyorum. Gidelim buradan.'

'Yazgı'm, bugün bunu yapmalısın.' dediğinde ona baktım. Israr ediyordu. Normalde benim rahat olmadığım bir yerde o da durmazdı ama bu sefer ısrarcıydı.

'Hazır hissetmiyorum.' dedim başımı iki yana sallarken.

'Hiçbir zaman hazır olmayacaksın ki.' dedi, 'Bugün yapmazsan buraya bir daha gelemeyeceksin de.'

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin