6 (ESİR KALP)

221 13 0
                                    

BÖLÜM ALTI:
'ESİR KALP'

mor ve ötesi - Bir Derdim Var

Bir şubat ayıydı, ben beş yaşındaydım, abimse on. İkimiz oyun oynuyorduk. Ben futbolu severdim, abim hep bana yetenekli olduğumu söylerdi. Bazen o kaleye geçerdi, bazen ben. Ben hep onun attığı topları tutmaya çalışırdım ama o bilerek tutmazdı, benim sevinmeme izin verirdi. Yine izin vermişti ve ben topu evde iki iskemleden yaptığımız kaleye göndermiştim. Fakat başka bir şey daha olmuştu, top fazla yüksek ve hızlıydı, masanın üzerindeki sürahiye çarpmış ve onu yere düşürerek kırılmasına sebep olmuştu. Ben yapmıştım, ben kırmıştım o sürahiyi fakat abim üstlenmişti. Annem sesi duyup geldiğinde, ateş saçan gözleriyle bize hesap sorduğunda yaşlı gözlerle abimin arkasına saklanmıştım. Ben yaptım, demişti anneme, ben kırdım sürahiyi. Annem beni sevmezdi ama sanırım abimi daha çok sevmezdi. Çünkü ona karşı her zaman geçmeyen bir kini var gibiydi.

Abimi kolundan tuttu, peşinden sürüklemeye başladı. Abimin sesi çıkmıyordu ama ben ağlıyordum, yalvarıyordum anneme. Sonunda onu dışarıdaki odunluğa kilitlediğinde abim bağırdı, çıkar beni diye bağırdı ama annem izin vermedi. Beni de aldı, eve girdi. Akşam olmuştu, dışarıda köpekler vardı ve havlıyorlardı. Dayanamadım daha fazla, oraya kapatılmaktan ne kadar korksam da gidip itiraf ettim benim yaptığımı. Annem beni de oraya kilitledi. Abimi gördüm, ne kadar korktuğunu karanlıkta parlayan yaşlı gözlerinden gördüm. O günden sonra, hiçbir şeyden korkmayan abim sadece karanlıktan, karanlıkta yalnız kalmaktan korktu.

Hücreye kapatılmıştı, avukattan öğrenmiştim. Üç gün orada, o karanlık delikte kalacaktı. Taşkınlık çıkarmış, birileriyle kavga etmiş yine. O kadar ağrıma gitmişti ki öğrendiğim andan beri çökmüş durumdaydım. Elektrikler kesildiğinde ona mumla koşacak bir kardeşi yoktu yanında, yapayalnızdı şimdi. Biz sahipsiz kalmıştık, ne acıydı bu.

İşe gitmek için zar zor hazırlandıktan sonra otobüse binmiş ve işe gelmiştim. Aklım dağınık olsa da sorumluluklarım vardı ve yerine getirmek zorundaydım. Ezgi ve Tayfun bana yardımcı oluyordu, dağıttığım yerden toparlamaya çalışıyordu ama ben onlara da yük olmak istemiyordum. Bir tek abime dayanmıştım bu hayatta, bir tek ona izin vermiştim acımı benimle birlikte sırtlanmasına. O şimdi ne acılar sırtlanıyordu kim bilir.

'İyi misin?' dedi yanıma yanaşan Ezgi. Uzun bir süredir iyi değildim.

'Merak etme.' dedim kolunu okşayarak. Beni düşünen herkese minnet duyardım. Ona da duyuyordum ama ona her baktığımda Nilperi'yi yanımda istiyordum. Çok ihtiyacım vardı ona, çok özlemiştim onu.

'Masa sekize bak, Yazgı.' diye seslendi patron. Hemen oraya baktım ve görmeye pek hevesli olmadığım bir manzarayla karşılaştım. Aleyna ve Bilal gelmişti. Aslında buraya gelirlerdi ara sıra, Bilal bayılırdı buranın çikolatalı pastasına. Tabii ben çalışıyorum diye geliyordu çoğunlukla.

Derin bir nefes aldım ve menüleri alarak masaya doğru yürüdüm.

'Hoş geldiniz,' derken menüleri önlerine bıraktım.

'Yazgı, canım.' diyerek ayağa kalktı Aleyna. Onun sarılışına karşılık verdim çünkü samimi olduğunu biliyordum. 'Başın sağ olsun, çok üzüldüm gerçekten. Geçmiş olsun ayrıca, ben de inanmıyorum Doğukan abinin yaptığına.'

'Sağ ol,' dedim sırtını patpatlayarak, 'eksik olma.'

'Nasılsın?' diye sordu Bilal. Yüzünde bana acıyormuş gibi bir ifade görmek canımı sıkıyordu.

'Sağ olun,' dedim kötüyüm dememek için. 'Siparişinizi alayım, patron kızmasın.'

'Tamam,' dedi Bilal, 'ben çikolatalı pasta ve çay alayım.'

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin