13 (KAYBOLUŞ)

232 14 4
                                    

BÖLÜM 13:
'KAYBOLUŞ'

Sena Şener - Ölsem

Yazgı, hastanelerden korkardı. Bu hayatta sevdiğim dediği çok az insan vardı çünkü onu seven çok az insan vardı. Bir gün, bir hastane koridorunda sevdiği birisi için ağlayacak diye ödü kopardı. Hastane koridorlarının şahit olduğu şeylere şahit olsaydı kimsenin psikolojisi kaldıramazdı. Yazgı istemiyordu, sevdiği kimsenin tırnağına zarar gelsin istemiyordu.

Göğsünden vurulmuştu, kurşun göğsünü delip geçmişti ve yaşam mücadelesi veriyordu. Katille yüzleşirken ölüm korkusu yoktu, öleceğini de düşünmüyordu. Bu yüzleşmenin kendi lehine olacağını düşünmüştü fakat her şey son bulabilirdi. Olabilecek en ağır şekilde.

Çok şey yaşamıştı, çok şeye şahit olmuştu ve sevgi görmemiş bir çocuk olarak gayet iyi idare etmişti bu hayatı. Kendini her zaman güçlü görürdü fakat şu an belki de olabileceği en güçsüz halindeydi.

Gökmen, yaşadığı hayat boyunca birilerine uzanmak, insanların güvenliğini sağlamak için uğraşmıştı. Polis olmayı deli gibi isteyen çocuktan adaletli bir polise dönüşmüştü ve yaşadığı hayattan memnundu. İyi bir polisti, bazen sertti ve her zaman cesurdu. Gökmen katilin gözünün içine bakarken asla titremezdi, hiçbir suçlunun karşısında geri adım atmazdı. Kimler gelip geçmişti, kimlerle karşı karşıya kalmış, ne tehditler almıştı.

Çete liderlerinin, mafya babalarının sorgularına girmişti. Kendi adaleti için eline silah alanı aptal olarak görürdü Gökmen, vatan savunması yapmıyorsan, ülkenin, halkının güvenliğini sağlamıyorsan birine sıktığın kurşun seni katil yapardı. Gözlerinin içine bakan, kendini nimetten sayan o tehlikeli adamlara daha tehlikeli bir gülümseme sunardı. Çünkü hepsi kötüydü, kanunsuz iş yapan, çalıp çırpan, kara para aklayan, suçlu suçsuz birini öldüren herkes kötüydü ve bu inkar edilemez bir gerçekti.

Yazgı hayatına girdiğinde ona inanmayı seçmişti çünkü aklına kurt düşüren her davada mutlaka bir şeyler görünenden farklı oluyordu. Gökmen çok kadın tanımamıştı belki fakat tanıdıkları arasında en farklı insandı Yazgı. Gökmen onda kendi yansımasını görüyordu ve bu inanılmaz bir şeydi.

Kendi bildiğini okuyordu, bir katile kafa tutuyordu. Cesur olması iyiydi ama bu deli cesareti ona zarar verip duruyordu, Gökmen bunu engelleyemiyordu.

Nasıl tanımlaması gerektiğini bilmiyordu, Yazgı'ya bakmak bile tuhaf hissettiriyordu Gökmen'i. Kumral, uzun boylu, çok basit hatları olan bir kadındı. Neredeyse siyah olan gözleri en az Gökmen kadar deli bakıyordu fakat o bakışın altındaki yaralı çocuk kendini o kadar belli ediyordu ki, Gökmen onun ne kadar masum olduğunu anlayabiliyordu.

Dikkat çekecek birisi değildi, ortalama bir güzelliği vardı. Yüzü küçüktü, dudakları kalp şeklindeydi ama bunlar değildi Gökmen'in dikkatini çeken. Sol gözünün altında minik, siyah bir ben vardı, Gökmen sanki hiçbir kadında göremeyeceği, sadece Yazgı'ya ait bir şeymiş gibi bakıyordu o bene. Yazgı'ya o kadar yakışıyordu ki, Gökmen sürekli o noktayı okşamak istiyordu. Büyü gibiydi, belki de Yazgı'nın büyüsü de buydu. Her insanın bir büyüsü vardı çünkü.

Uyuyor olmaları, uyanık olmalarından iyiydi belki de. İkisinden biri uyanık olsa diğerinin bu durumuna dayanabilecek güçte değildi şu an. Bu olaydan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı çünkü. Yazgı için çok şey değişecekti, Gökmen farklı adımlar atacaktı.

'Kızın kimsesi yok muymuş?' diye sordu Emin, ağrıyan başını ovuyordu. Birkaç gündür uyumamıştı, tıpkı diğer arkadaşları gibi.

'Hüsniye teyzeye sordum, kimsesi yok dedi. Abisi var bir tek, o da hapiste işte.' dedi Süleyman.

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin