12 (KURŞUN)

257 12 3
                                    

BÖLÜM 12:
'KURŞUN'

Feridun Düzağaç - Kül

Rafın en üst kısmına ürünü yerleştirdikten sonra dikkatlice indim sandalyeden. Kardelen hemen dibimdeydi. Anksiyetesi olan bir kızdı, en ufak şeylerde endişe edebiliyordu. Sandalyeden düşerim diye on kez uyarmıştı beni.

'Tamam Kardelen, indim bak. Düşmedim, yaralanmadım, işine geri dönebilirsin.'

Bana göz devirdi. Bazen hareketlerini abartılı bulduğumuzda bize, 'beni kimse anlamıyor' diye kızardı. Haklıydı, bazı takıntıları bize abartı geliyordu ama bu keyfi bir şey değildi, korkularını ve zihnini kuşatan düşünceleri biz anlayamazdık.

İşe başlayalı bir hafta olmuştu. Burada iyi insanlar vardı, hepsiyle arkadaş olmuştuk. Ama özellikle Kardelen'le. Masumdu, neşeliydi. Onu Nilperi'ye benzetiyordum. Ben neşeli değildim, iletişimim de iyi değildi. Mutsuzdum, huzursuzdum. Güler yüzlü de değildim, beni neden bir haftada bu kadar çok sevmişti bilmiyorum ama bana çok güvenilir olduğumu söylüyordu. Halbuki güveneceği bir şey de yapmamıştım. Ama bu yalnızlığın içinde bana iyi geliyordu.

'Bir gün düşersen görürsün, o zaman da ben sana hava atacağım.'

'Kızım biraz sal,' dedi Vural abi, 'kafayı yersin bak.'

'Aman ya,' diyen Kardelen bizden uzaklaşmaya başladı. Gülümser gibi olup başımı iki yana salladım. Bir ara ona yemek ısmarlardım, yemeğe dayanamazdı çünkü.

Bugün dükkan biraz boştu, çok yorulmamıştık. Aslında yorulmak sorun değildi, yorulduğum zaman eve gidince hemen uyuyordum. Düşünmek istemediğim şeyleri düşünmeye vaktim kalmıyor, duş alıp yatağa giriyordum. Son bir haftadır daha iyiydim. Etrafımda insanlar vardı, burada çalışan çok kişi olduğu için hiç yalnız kalmıyordum. Üstelik herkesle anlaşmıştım, iyi hissediyordum.

'Bugün ekstra mesaim var,' dedi omuzlarını düşüren Ferit, 'bir yaşında çocuğum var benim ulan, evime gitmek istiyorum.'

'Bebek bezi şurada olmuş kaç lira, bence sen çalışabildiğin kadar çalış.' dedi Vural abi.

'Ulan bizim oğlanın da maşallahı var, günde kaç bez değiştiriyor saymıyoruz.'

'Babasına benzemiş,' dedi yeri süpüren Hayri, 'tuvalete girince beş saatten önce çıkmıyorsun.'

'Pisleşmeyin.' dedi Vural abi, 'Kesin hadi muhabbeti, herkes işinin başına.'

Gökmen'e minnettardım, buradaki işi sadece maddi olarak zor durumda kalmayayım diye istemiştim ama şimdi farklıydı, buradaki insanlar benim arkadaşımdı. Çok fazla arkadaş edinmemiştim bu hayatta, insanlar soğuk ifademden çekinirdi çünkü. İçimi gören sadece Nilperi olmuştu. Belki de beni asla yargılamayan, içimdeki kötü yanları bile kabul eden birinin varlığı bana hediyeyken şimdi yokluğu, ceza gibiydi.

'Bugün de o komiser gelecek mi seni almaya?' dedi bana yanaşan Hande. Gökmen'den bahsediyordu. Gökmen'i onlara ev sahibim ve arkadaşım diye tanıtmıştım. Şu an dava hakkında konuşmak istemiyordum. Üç gün önce işten geç saatte çıkmıştım. Gökmen de dışarıda olduğunu söyleyip beni almaya gelmişti. O günden beri dillerine düşmüştüm hepsinin. Gökmen'i biraz sert bulsalar da çok beğenmişlerdi. Böyle şeyler beni utandırıyordu, Gökmen duysa belki de sinirlenecekti.

'Saçmalama Hande, neden gelsin? Söyledim sana arkadaşız diye, ikide bir ima edip durma.'

'Kız ne dedim ki sanki?' derken anlamazlıktan geliyordu.

Yıldızlara BakalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin