Bölüm 33 ❝ UMUDUN EN KARANLIK HÂLİ ❞

27.9K 1.9K 1.8K
                                    


Umudun En Karanlık Hâli
━━━━━━━━━━━━━━━

Sancıyan elimin acısıyla uyandığımda yatakta doğruldum ve kaslarımın dayanılmaz ağrısıyla yüzümü buruşturdum. Tüm eklem yerlerim deli gibi ağrıyor, her yutkunduğumda boğazım zımpara gibi sürtünüyordu.

Boğazımdaki kuruluğu gidermek adına su içmek için yataktan çıktığımda başım hafifçe döndü ve tekrar yatağa oturdum. Dünden bu yana iki bisküvi dışında mideme bir şey girmemiş, açlıktan başım dönüyordu. Yeniden ayaklandığımda ise mutfağa doğru ilerlerken sanki üzerimde tonlarca yük taşıyormuşum gibi bedenimi hareket ettirmekte zorlanıyordum. Zaten aldığım boş nefesleri saymazsak yürüyen bir ölüden farkım yoktu.

Mutfağa vardığımda pencerenin önüne geçip perdeyi hafifçe araladım. Haziran ayına girmemize rağmen son günlerdeki sıcaklık yerini kara bulutlara bırakmış dünden bu yana sürekli yağmur yağıyordu. Dışarısı ne kadar soğuktu bilmiyorum ama dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamıyordum. Hatta yatarken bile üzerimdeki kalın hırkayı çıkarmamış onunla yatmıştım fakat bacaklarımdaki kısacık şortun bana hiçbir faydası yoktu.

Bir bardağa su doldurup zorlukla birkaç yudum aldım. Sadece boğazım değil bedenim sanki göçük altında kalmış gibi eziliyor, ağrı içindeydi. Kolumu kaldıracak dahi gücüm yoktu, fakat açtım ve bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Tek elle yapabileceğim fazla bir şey olmadığı için dolaptan aldığım hazır çorbayı tencereye boşaltıp su ekleyerek ocağa koydum ve karıştırmaya başladım.

Hava neredeyse kararmak üzereydi fakat ışığı bile yakmak içimden gelmiyordu. Öğleye doğru pansuman yapmak için birisi gelmiş, işini hallettikten sonra gitmişti. Bense yapacak daha iyi bir şey olmadığı için kendimi yatağa atmış bu saate kadar uyumayı başarmıştım. Gerçi bir şey yapacak durumda da değildim zaten, orası ayrıydı. Benimki fiziksel acıdan ziyade ruhsal çöküştü ve kendimi toparlamam için öncelikle ona ihtiyacım vardı. Ve o yoktu. Bir daha gelir miydi, orası ise muammaydı...

Çorba beş dakika içinde kaynamaya başlayınca elimi çektim ve bir kase alıp tezgahın üzerine koydum. Evde ekmek bile yoktu ve ben aşağıya inip markete gidecek gücü kendimde bulamıyordum. Çorba kaynamaya devam ederken güçsüz adımlarla odaya doğru ilerleyip birbirine giren dağılmış saçlarımı toplamaya çalıştım. Dikişli elimi oynattıkça canım yanıyordu fakat tek elle toplamam çok zordu. Dişlerimi sıkıp biraz uğraş verdikten sonra toplamayı başarmıştım ama avucum biber dökmüş gibi yanmaya başlamıştı.

Mutfağa tekrar vardığımda ışığı yakıp ocağın altını söndürdükten sonra kaseye biraz çorba koydum ve boğazımın ağrısına rağmen güçlükle içmeye başladım. Ağzımın tadı bile kalmamış, tek hissettiğim boğazımdan geçen sıcaklıktı, o kadar...

Zor güç çorbayı bitirdiğimde ise zonklayan başımı ellerimin arasına alıp kulak çınlatan sessizliği dinledim. Yaman'ın yokluğuyla, içimde sürekli büyüyen bir acı vardı ve ben hiçbir çıkar yol bulamadığım için düşünmekten kafayı yiyecektim.

Ağlamamak için dişlerimi sıkıp yavaşça ayağa kalktığımda tekrar odaya geçtim ve yatağın içine girip pikeyi boynuma kadar çektim. Tam göğüs kafesimin altında ızdırap verici bir ağrı vardı. Kendimi ifade edememenin verdiği ağırlıkla acım giderek büyüyor, içimde bir şeyler kopuyordu. Şimdi yanımda olsa bana sıkıca sarılsa sanki hepsi geçecek gibiydi ama yoktu işte, gelmeyecekti. Ve ben paslanmış umudun en karanlık, en koyu halindeyim.

Kendimi öyle bitkin, öyle tükenmiş hissediyordum ki, gözlerimi kapamak ve bir daha hiç açmamak istiyordum. Can çekişen hasta ruhum daralıyor, nefes aldıkça içim acıyordu.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin