Bölüm 45 ❝ ALDIĞIM NEFESTEN FARKIN YOK ❞

29.4K 1.6K 2.2K
                                    

Merhaba aşklarım, bölüm sınırımız yine 1200 oy ve 2k yorum. Lütfen yorumlarınızı satır aralarına yapın okumayı çok seviyorum, ayrıca düşüncelerinizi bilmek beni çok mutlu ediyor. Sizleri sevdiğimi söyleyip bölüm ile başbaşa bırakıyorum.

Keyifli okumalar ♥️


Aldığım nefesten farkın yok
━━━━━━━━━━━━━━━

Mekânın arka kısmına doğru el ele ilerlerken buraya daha önce hiç gelmediğimi fark ettim. Ön taraftaki kocaman park yerinin iki katı büyüklüğündeki alan ağaçlar ile kaplanmış etraftaki uzun duvarlar olmasa dağlık alanla iç içe olduğunu düşündürecek kadar büyüktü.

Usul usul yürümeye devam ederken, daha doğrusu ben bahçenin ücra bir köşesine gideceğimizi zannederken büyük spot lambalarının aydınlattığı alanı birazcık geride bırakıp oturma alanına benzeyen bir yere geldik. Şık bir çatısı olan ahşap oturma bankına yerleşen Yaman, bana oturmam için bakıyor bense ayakta kalmış ağzım açık bir şekilde öylece onu izliyordum.

Bacaklarını ayırıp yayvan bir şekilde oturarak arkasına yaslandığında, "Gel yanıma." diye fısıldadı. "Otur hadi."

Kaşlarım çatılıp etrafa alık alık bakınırken mekândan çok da uzaklaşmadığımızı fark ettim. Ormanlık alana gitmeyecek miydik? Şöyle çamların altına falan...

Bakışlarımı etrafta gezdirip tekrar ona çevirdiğimde bulanık gören bakışlarım odağını bulmaya çalıştı. "Burada mı yani? Emin misin?"

Uzanıp elimi tuttuğunda parmaklarının ucunu öpüp yanına çekti beni. "Beğenmedin mi?"

Ahşap banka oturup bedenine yaslanırken, "Bayıldım." dedim dalga geçerek. Mekândan dışarıya müzik sesi yansımıyor, yeşilliklerin arasından gelen börtü böcek sesleri ve esen yelin hafif uğultusu kulağıma ninni gibi geliyordu. "Burası ön tarafa göre daha dulda. Yani azıcık esiyor ama olsun içince ısınırız."

Aklıma yeni geldiği için yaslandığım bedenden ayrılıp başımı kaldırarak Yaman'a baktım. Loş ışıkta iki kara bilye gibi parlayan gözleri ise zaten gözlerime değmeye yer arıyor gibi hazır ol da bekliyordu. Gözlerinin büyüsüne kapılıp söyleyeceğim şeyi unutmadan, "Sahi içkilerimiz nerede?" diye sordum. "Gelirken niye almadın ki?"

Beni kolunun altına çekerken, "Getirecekler birazdan." dedi ve güldüğünü duydum. "Yeni içen birine göre çok heveslisin. Tadı hoşuna mı gitti?"

Beni benden alan kokusunu içime çekip başımı boyun girintisine yasladığımda sert bedenine sarılarak nefesimi tenine doğru verdim. "İğrenç bir tadı var aslında ama nedense şu an gayet cazip geliyor."

Bedeni kollarımın arasında kasıldı ama duruşunu bozup beni öpmeye yeltenmedi. İçeride ki o vahşi görünümlü kaplan nereye kaybolmuştu ki bir an da? Sanırım açık hava benden önce onu çarpmıştı.

Ona sarılmış uslu uslu otururken gözlerimi kısıp geldiğimiz yöne baktım. Karşımızda bize doğru gelen biri vardı ama ışığı arkasına aldığı için kim olduğunu göremiyordum.

Karaltı bize yaklaşıp yanımıza kadar geldiğinde ise, "Buyurun Yaman Bey." dedi ve elindeki tepsiyi ona doğru uzattı. "Başka bir arzunuz var mı?"

Yaman, beni kendinden usulca ayırıp tepsinin içindeki iki bardağı da aldı ve birini yanındaki boşluğa bırakıp, "Eyvallah." dedi tok bir sesle. "Gidebilirsin." Adam arkasını dönüp ilerlemeye başladığında ise geride bıraktığı parfümün kokusu acı kahveyi andırıyordu.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin