Bölüm 28 ❝ AŞK YANMAKTIR ❞

31.2K 1.8K 1.4K
                                    

Aşk Yanmaktır
━━━━━━━━━━━━━━━

Hayatımda varlığından yeni haberdar olduğum bir boşluk yavaş yavaş Yamanla dolmaya başlamıştı. Ve ben, duygularım alt üst olmuş vaziyetteyken, kaybolmuş kelimeleri bulabileceğimi sanmıyordum. Onu kıskandığımı duymak, ona karşı bir şeyler hissettiğimi öğrenmek için deli gibi bir istek duyduğunu biliyordum, fakat bunu henüz kendime bile zor itiraf etmişken onunla paylaşmam çok zordu.

Benzersiz bir heyecanla ağzımın içi kurumaya başlarken zorlukla yutkundum. Ne zamandır bu haldeydim ben? Damarlarımda ki tüm kan yanaklarıma basınç yapmış gibi yanmaya başlamıştı. Yaman ise yüzümdeki değişikliği fark etmiş gibi gülümsediğinde, "Hadi inelim." dedi ve elini yüzümden çekip yanağımı usulca öptü. "Şu herifin işini halledip kendi işimize bakalım."

Yanağımın üzerinde kıpırdanan dudakları kelimelerini tamamladığında, tenimden derin bir nefesi ciğerlerine doldurarak geriye çekildi. Verdiği nefes ise derin inleme olarak dökülmüştü dudaklarından. "Bir an önce gitsek iyi olacak."

Gözlerini tekrar bana uğratmadan kapının kulpuna asılıp bacağını dışarı sarkıttığında silkelendim ve kapıyı açıp onunla birlikte araçtan çıktım. Bacaklarım beni taşımayı reddeder gibi boşalmıştı adeta. Küçük bir dokunuşu kanımı çılgınlar gibi damarlarında hızla dolandırırken, beni girdabına sürükleyen bu adamın bakışları karşısında elim ayağım nasılsa titriyordu.

Kafeye doğru adımlamaya başladığımda, Yaman'ın kemikli parmakları elime sarılırken bu durumu artık garipsemediğimi fark ettim. Garip bir huzur veriyordu. Bizi karşılamaya gelen garsonla kısa bir konuşma yapan Yaman, Sezgin'in yukarıda olduğunu öğrenince merdivenlere yöneldi. Onunla senkronize olan adımlarım onu takip ederken bir yandan etrafı süzüyordum. Masa ve koltuklarından tut, tüm aksesuarlarına varana kadar ben pahalıyım diye bağırıyordu, kafe.

Duvarları çeşitli tablolarla döşenmiş merdivenleri çıkıp teras kata ulaştığımızda, yüzüme vuran ılık rüzgarla biraz olsun ferahladım. Buranın farklı olan tek yönü terasın etrafını saran korkulukların çiçek ve sarmaşıklarla bezenmiş olmasıydı. Farkında olmadan huzurla iç çektiğimde adımlamaya devam ediyorduk.

Sonunda bir masanın yanına vardığımızda gördüğüm ikiliyle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Yaman'ın da şaşırdığına emindim, zira bir süre bizi izleyen ikiliyi seyredip, "Senin ne işin var burada?" diye sordu İnci'ye. Ardından oturmam için koltuğu çekti ve yanıma oturdu. "Birbirinizi öldürmeden önce vasiyet falan mı bırakacaksınız?"

İnci, kısa bir an gözlerini Sezgin'e çevirip ardından Yaman'a baktığında dudağının kenarını ısırdı. Yanaklarının kızardığını görebiliyordum ve bunu havanın sıcaklığına bağlamaktan başka bir şey gelmedi aklıma.

"Sana da selam." dedi, Sezgin. Sesi gayet keyifli çıkmıştı.

Yaman, oturduğu koltuğa iyice yayılıp tek bacağını diğerinin üzerine çaprazlama attığında, "Seni görünce aklıma gelen şey selam vermek değil yumruk atmaktı ama İnci'ye dua et." dedi ciddi bir ifadeyle. "Ne arayıp duruyorsun lan dakika başı?"

Sezgin cevap vermek için ağzını açtığında yanımıza gelen garsonla susmak zorunda kaldı. Genç bir delikanlı önümüze menüyü bıraktığında Yaman, bir çay istediyip bana baktı.

Menüye bakma gereksinimi duymadan, "Limonata istiyorum." dedim. Hava fazlasıyla ısınmaya başlamış, sıcak içecek görmek istemiyordum.

"Sen ne içersin, güzelim?"

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin