Bölüm 27 ❝ GÖZLERİNDE KAYBOLURUM ❞

33.1K 1.8K 1.4K
                                    


Gözlerinde Kayboluyorum
━━━━━━━━━━━━━━━

Yeniden uyumak için direnen gözlerimi zorlukla açıp, komodinin üzerindeki saatin on ikiyi geçtiğini görünce, güneşin içeriye dolan ışınlarıyla kirpiklerimi tekrar kapadım. Dün gece Yaman'la birlikte mekân kapanana kadar orada kalmıştık ve sabaha karşı yattığımız için hâlâ gözümden uyku akıyordu. Sezgin ise İnci'nin yanına gittikten sonra bir daha gelmemiş, bir haber bile vermemişti. Gerçi verdiyse bile benim bilgim yoktu.

Sabaha doğru mekândan ayrıldığımızda uyuklayarak eve gelmiştim ve şimdi uyandığımda vakit neredeyse öğlen olmuştu. Hâlâ uykum olmasına rağmen, belime dolanan kolların arasından kendimi usulca sıyırıp yataktan çıktım. Aslında önceliğim duş almaktı fakat aklıma kızartma fikri geldiğinde bu eylemi sonraya erteledim. Nasıl olsa yeniden duşa ihtiyacım olacaktı ve aynı işlemi iki kere yapmayı gözüm kesmiyordu. Banyodaki ufak işlerimi halledip mutfağa geçtiğimde el çabukluğu ile masayı hazırladıktan sonra soyup doğradığım patatesleri ocağa attım. Çay demlenip bunlar kızarana kadar Yaman'da uyanmış olurdu.

Hava öyle güzeldi ki mutfağın penceresini açtıktan sonra salonu da havalandırmak için içeriye geçtim. Gündüzleri yanmayan kalorifer geceleri kısık ayarda olsa da muhakkak yanıyor, sabaha doğru kapanıyordu. Ancak pencereleri açıp sıcağı dağıtmadığım sürece içerinin ısısı gün boyu evden çıkmıyordu.

Pencerenin önündeki tekli koltuğun üzerinde duran bebeği gördüğümde ise içimdeki tüm huzur, balona batırılan bir iğneden sızan hava gibi içimden uçup gitti.

Lanet olasıca adamın yanına gitmekle en büyük yanlışı yapmıştım ve şuan deliler gibi pişmanlık duyuyorum. Koltuğa oturup bebeği kucağıma aldığımda, bu bebeği artık sevmediğimi fark ettim. Artık bana çocukluğumu değil yaptığım en büyük hatayı anımsatmaktan başka bir halta yaramıyordu.

Hırsla onu koltuğun arkasına attığımda, başımı ellerimin arasına alıp sakince düşünmeye çalıştım. Yaman bana aşıktı değil mi? Beni incitmemek için elinden gelenin fazlasını yapıyor, benden birazcık sevgi görebilmek adına fazlasıyla ilgi gösteriyordu. Belki onun bu hâlinden yararlanıp tüm gerçekleri anlatırsam en az hasarla kurtulabilirdim. Elbette bana kızacak belki de zor bir ihtimal bile olsa beni anlayacaktı. Çünkü bu hamleyi yaptığımda, kaçmak istediğim adamın duygularının sadece gelip geçici bir heves olduğunu düşünüyordum.

Saçlarımı yolar gibi çekiştirip ayağa kalktım. Evet, ona bunların hepsini tüm detaylarıyla anlatıp bir şekilde bana inanmasını sağlamam gerekiyordu. Yoksa bir şekilde kendi öğrenecek ve her şey tepetaklak olacaktı. Şuan bana aşık olabilirdi, ama bana olan hislerinden önce gerçek yüzünün altındaki tehlikeyi bizzat görmüştüm. Ve ben o saatten sonra Yaman'ın eski hâline dönmesini kaldırabileceğimi sanmıyordum.

Kalbim endişeyle kasılırken, içime çöreklenen huzursuzlukla tekrar mutfağa geçtim. Kızaran patatesleri büyük servis tabağına aldıktan sonra Yaman'ın uyumasını fırsat bilerek doğru banyoya geçtiğimde ise fazla oyalanmadan kendimi duş başlığının altına attım. Saçlarımı yıkayıp vücuduma su tutarak tamamladığım duş üç beş dakikadan fazla sürmemiş, içimi kaplayan huzursuzluğa rağmen bir nebze ferahlamamı sağlamıştı. Dolaptan aldığım geniş havluyu bedenime sarıp tedirgin bir hâlde odaya geçtiğimde ise Yaman'ı sırt üstü bir şekilde uyurken buldum.

Uyurken kaşları çatık değildi ve katı görünmüyordu. Ancak çehresinde alışık olduğum sert görüntü yerli yerindeydi. Yüzünü bırakıp gözlerimi biraz daha aşağı indirdim. İnce pike, belinin alt tarafını örtmüş vücudunun üst kısmını açıkta bırakmıştı. Akrep dövmesi olan kolunu ise başının altına aldığı için kolu kabarmış, yatakta olmasına rağmen heybetli bir görüntü oluşturmuştu. Sadece bu görüntü bile içimi usulca çekmeme neden olduğunda gözlerimi yumdum ve saçlarımdan yere düşen damlalar eşliğinde gardıroba yöneldim. Teşhirci gibi orada dikilmiş adamı izlediğime inanamıyordum!

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin