Bölüm 48 ❝ UMUDA DOĞRU ❞

28.9K 1.6K 2.3K
                                    


Umuda Doğru
━━━━━━━━━━━━━━━

Gerisin geri adımlarımı hızlandırıp gitmeye devam ederken nefes almaya dahi korkuyordum. Çabuk olmalıydım çünkü köpeğin önündeki tavuk parçaları bittiğinde yine dikkatini çekecektim. Daha fazla dayanamayıp arkamı döndüğümde ses çıkarmamaya özen göstererek hızımı artırdım ve çitlerin yanına vardım. Adımımı tahtanın arasına yerleştirip bacağımı diğer tarafa attığımda ise heyecandan ve korkudan kalbim deli gibi atıyordu.

Çitleri aşıp diğer tarafa geçtiğimde var gücümle koşmaya başladım. Ortalık zifiri karanlıktı ve görüş alanım ayın ışığı sayesinde bir parça netlik kazanıyordu. Otların bulunduğu arazide gündüz gördüğüm yola ulaşmak için durmaksızın koşuyordum. Nefes nefese kalmıştım fakat kurtulma hissi o kadar büyüktü ki ciğerlerim patlayacak dahi olsa durmaya niyetim yoktu.

Yaklaşık on dakika kadar koştuğumda soluk soluğa duraksayıp saçlarımı gözümün önünden çekerek ardımda bıraktığım eve baktım. Kocaman arazinin ortasında bulunan geniş evin etrafında yanan ışıklar çok geride kalmıştı. Yangın ne durumdaydı bilmiyordum çünkü uzaktan doğru düzgün göremiyordum. Genzimi zorlayan soluklarla ve kalbimin gümbürtüleri arasında titreyen bacaklarıma yeniden komutlar vererek Yaman'a kavuşmanın hayalleri arasında yeniden hareket ettim. Boğazım hızlı nefesler alıp vermekten kurumuş her yutkunuşumda zımpara gibi sürtünüyordu ama yapacak bir şey yoktu. Gücümün tükeneceğini bildiğim hâlde adrenalini yanında getiren korku, bacaklarımı hareket ettirmeye yetiyor, vücudumun kontrolünü elimde tutmama yardımcı oluyordu.

Koşmaya devam ederken yolu sürekli kontrol ediyordum fakat ortalıkta tek bir araba bile görünmüyordu. Hoş, bu saatte kimin ne işi olurdu burada, orası da ayrı bir gerçekti ama illaki birileri geçecekti. Geçmek zorundaydı! Benim yapmam gerekense olabildiğince uzağa gitmek ve kendimi kamufle edebileceğim bir yer bulmaktı. Zira evde olmadığım anlaşıldığın da hiç vakit kaybetmeden peşime düşecekleri kesindi.

Tıkanan soluğumu düzene sokabilmek için duraksadım ve hafifçe eğilerek ellerimi dizlerime koydum. Bacaklarım tüm dermanını yitirmiş, bedenimde hâl kalmamıştı. Yorgunluktan ölmek üzereydim fakat duracak zaman değildi. Resmen zamanla yarışıyordum. Birkaç dakikanın ardından yeniden dikildiğimde hareketlenip hızlı adımlarla yürümeye başladım. Tüm kan adeta yüzüme doğru hücum etmiş tenim cayır cayır yanarken enseme saplanan ağrıyla başım adeta zonkluyordu. "Allah'ım!" diye yakardım, nefes nefese. "Lütfen yardım et, lütfen."

Kalbimin atışları belirgin bir hâlde hâlâ atmaya devam ederken feri kesilmiş bacaklarımı tekrar koşmaya zorladım. Önümde görünen uzun ağaçların bulunduğu alana vardığımda kaçma olasılığım bir kat daha artıyordu. Yakalanma ihtimaline karşın tırmanabileceğim bir ağaç var mıydı, karanlıkta göremiyordum ama en azından içerisine girdiğimde görünmeme ihtimalim daha yüksekti.

Ciğerlerim patlayacak duruma gelene kadar koştuğumda nihayet ağaçlık alana yetişebilmiştim. Kırsal araziyle ağaçlık alanı ikiye bölen yol artık ayaklarımın altındaydı. Fakat ben, her ihtimale karşı ağaçların iç tarafına geçip orada yürümeye başladım. Gecenin bir yarısı in cin top oynuyor çekirgelerin ve baykuşların çıkardığı sesler dışında hiçbir şey duyamıyordum. O an tüylerim ürperdi. Vahşi hayvanlara yem olma olasılığım da vardı ama başımda Ekrem belası varken şu an bunları düşünüp kendi kendimi korkutmak istemiyordum. Şu an tek yapmam gereken şey bir araç bulup buradan gitmekti.

Ağaçlık alanın içerisine fazla girmeden yol kenarına yakın bir şekilde dikkatle yürürken hızımı yavaşlatıp vücudumu az da olsa dinlendirmeye çalıştım. Fakat bedenim ne kadar hareketini yavaşlatsa da içimde kıyamet kopuyordu. Başımdan savmaya çalıştığım belânın yanı sıra sanki dalların arasından bir şeyler geçiyor gibi hissettiren yapraklar daha fazla kıpırdanıyor öten baykuş sesleriyle gözlerim korkuyla etrafta geziniyordu. Hayatımın birçok zamanını yalnız geçirmiş her şeyle tek başıma mücadele etmek zorunda kalmıştım ama bu daha ürkütücüydü. Yakalanma ihtimali hepsinden ağır basıyordu, orası ayrı bir gerçekti fakat çocuk kalan bir yanım bulunduğum ortamdan deli gibi korkuyor, geceyi burada geçirmek zorunda kalacağımı düşünmek aklımın sınırlarını zorluyordu. Korkuyordum.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin