Yeni Gelen🕊️

5.2K 177 60
                                    

"Baba, ben okula gitmek istemiyorum."

Ağlarken kendimi sıktığım için dudaklarım kanadı. Tadını almaktan sakındığım kanı ara ara elimde tuttuğum peçete ile siliyordum. Ağlamaktan başım ağrıyor ve ben babamı üzdüğüm için kendimden nefret ediyordum.

Babam, elindeki kitabı sehpaya bırakıp yerinden kalktı. Bakarken yüreğimden dualar dökülen gözleri tedirgindi ve hüzün perdesini çekmişti. Özür dilerim, baba.

Yanıma geldiğinde beni kolları arasına aldı. Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Yanaklarımdan süzülen yaşlarla kendimi bıraktım. Sarsıla sarsıla ağlıyorum.

"Papatyam..."

Saçlarımı okşuyordu. Sesi, sanki dünyanın bütün yüklerini omuzlarında taşıyor gibi yorgun ve kederliydi. Yerimde kıpırdanıp başımı kaldırdım. Islak kirpiklerini kırpıştırıp elinin içiyle yanağını sildi. Dolan gözlerimle burnumu çektim.

"Özür dilerim, babacığım. Okulda olduğum her vakit seni özlüyorum. İnsanlar çok kötü ve acımasız. Acımı bile bile annemi hatırlatıyorlar bana. Annemin dünyada olmaması, yanımda olmadığı anlamına gelmez ki."

Yüzümü avuçlayıp merhamet dokunuşlu parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. Yanaklarından yaşlar süzülüyordu babamın. Fiziksel özelliklerimle anneme benzediğim gibi her fırsatta babama annemi hatırlatıyordum. Anneme olan aşkı gün geçtikçe alevlenirken yüreğini yangın yerine çevirmeye hakkım var mıydı?

"Özür dileme, kızım. Annen yanımızda." deyip gözlerime baktı. Gülümsüyordu. Huzurlu hissediyordum babamın yanında kendimi. Babam, onlar yanlış konuşuyorlar demedi. İki cümlesiyle yanımda olduğunu ve konuşmaların ne kadar değersiz olduğunu fısıldadı bana. Yüreğim bir kez daha ferahlarken dudaklarıma gülümseme yerleştirdim.

Benim annem ve babam var. Biz üç kişilik aileyiz.

...

Okulun merdiven basamaklarını çıkarken kendime telkinler veriyordum. Bu sene, derslerimden başka hiçbir şey duymayacağım. Sıra arkadaşım annem ve babam olacak. Onlar hep yanımda olacak. Sınıfta sadece üç kişi olacak. Annem, babam ve ben-

"Dikkat et!"

Başımı kaldırdığımda bana doğru kontrolsüz hızla gelen erkeklerle yutkundum. Korkudan duvara tutunurken bir elin kolumu tutup çekmesiyle sendeledim. Kocaman açtığı kahverengi gözleriyle bana bakıyordu. Bir eli kolumu sıkı sıkıya tutarken diğer eli merdiven demirlerine sarılıydı. Beni kolları arasına hapsetmişti. Sertçe yutkundum.

"Özür dilerim." deyip gözlerini kaçırdı. Kolumu bırakıp merdiven demirlerden elini çektiğinde benden uzaklaştı. Özensiz saçları ve uykusuzluktan morarmış göz altları bana yabancı gelmiyordu. Lakin ben karşımdaki kişiyi tanımıyorum.

"12-A sınıfına yeni kaydoldum. Yeni öğrenciyim yani. Sınıfı ararken az önce gelenleri görünce seni uyarmak istedim. Özür dilerim tekrardan. Seni üzmek istemezdim."

Tek koluna taktığı çantasını eline alıp yanımdan geçti. Arada bir mahcup bakışlarını bana çevirip yürümeye devam ediyordu. Aklım yeni yeni yerine gelirken merdiven demirlerinden tutundum. Benim sınıfıma gidiyordu.

Derin nefes alıp verdikten sonra dikkatli bir şekilde merdiven basamaklarını bitirdim. Elim dokunduğu koluma gidip duruyordu. Yardımına karşılık teşekkür edememiştim bile.

Sınıfa doğru ilerlerken Gülden hocanın sınıfa girdiğini fark ettim. Adımlarımı hızlandırıp kapının önüne geldim. Kapıyı tıklattım çabucak. İçeriden gelen "Gel." komutuyla içeriye geçtim.

Sınıf çok dağınık duruyordu. Gözlerimi Gülden hocaya çevirdiğimde ciddi çehresi biraz çekindirse de boğazımı temizleyip dudaklarımı araladım.

"Hocam geçebilir miyim?"

Eliyle geçmem için işaret verdiğinde gözüme takılan kişiyle duraksadım birkaç saniye. Tahtanın önünde çatılı kaşlarıyla karşısına bakıyordu. Yerime geçtim.

"Tatil hakkında konuşmadan önce sınıfa yeni öğrenci katıldı. Kendini tanıt bakalım."

Yerinde dikleşip gözlerini sınıfta gezdirdi. Çok özgüvenli birine benziyor. Ben tahtanın önünde olsam elim ayağıma dolaşır, doğru düzgün konuşamam bile.

"Ben Çağan Özdemir. Bazı özel sebeplerden dolayı ailemle İstanbul'a geldik ve son senemi bu okulda okumaya karar verdim. Umarım iyi anlaşırız."

Başını Gülden hocaya çevirdiğinde sınıftan bir ses yükseldi. Sesin geldiği yöne döndüm.

"Kaç yaşındasın?" dedi Doğa, yeni geleni gözleriyle süzerken. Önüme dönüp çantamı kucağıma aldım. Kalan testlerim vardı.

"30."

Başımı dalgınca kaldırdığımda bana döndü. Sınıfta yükselen uğultularla birlikte gülüşmeler de vardı. Gözlerini benden çekip sınıfa döndü tekrar. Yaşına 30 mu dedi?

"30 olmadığımı söylememe gerek yok herhalde." dedi alayla. "Anladığım kadarıyla sınıfımda her şey çok hızlı ilerliyor. Hatta bir grup okul içinde bahçedeymiş gibi koşturuyor. Umarım hızınız bir yerlerinizi sakatlamaz. Hocam oturabilir miyim?"

Gülden hoca başını dalgınca salladı. Yeni gelen kapı tarafındaki en ön sıraya oturdu. Yanında Muzaffer vardı. Sınıf ile fazla ilgisi olmayan biri, Muzaffer.

Sınıfa göz gezdirdiğimde kavga ortamı gibi hareketlenmeler vardı. Bizim sınıftan kavgacı bir erkek grubu yeni geleni hedef almıştı. Bana doğru gelenlerin onlar olduğunu anladım.

Gözlerim yeni gelene gittiğinde yerinde dikleşip Muzaffer'e bir şeyler dedi. Sonra beklemediğim bir anda bana döndü. Ona dikkatle baktığımın farkına vardığımda yanaklarım ısınırken yüzündeki gülümseme eşliğinde bana baş selamı verip önüne döndü. Dişlerimi dudağıma geçirip önüme döndüm. Dalgınlığımın gitmesi için kitap okumalarımı arttırmalıyım belki de.

🕊️

Birkaç Cennet okurlarım Behice'nin hikayesini istemişti. Başlarda denedim, yazmak istedim ama olmadı. Sonra bir okurumun çok istemesi üzerine kurgu üzerine tekrar düşünmek istedim ve karşınızdayım. Cennet'te olduğu gibi çok ayrı bir yeri olacak bu çalışmanın benim için, hissediyorum. Umarım güzel vakitler geçiririz. Bismillah diyelim, hayırlı bir çalışma olur inşallah hepimiz için. Sizi seviyorum. En güzele emanetsiniz. Selamün Aleyküm 🕊️🤍




BehiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin