Rahat ve umursamaz🕊️

665 62 25
                                    

Behice🕊️

"Böyle renkli şallarının olduğunu bilmiyordum."

Doğa, taktığım yeşil şalımın dağılmış iplerini düzelttiğinde gülümsedim. Dün pembe, bugün yeşil şal taktım. Farklılık olsun istedim. Kafamı dağıtmak istiyorum. Üzülmek istemiyorum.

"Behice..."

Başımı kaldırdığımda Doğa'yı bulanık gördüm. Gözlerimi kırpıştırdım hemen. Yanağımdan süzülen yaşı elimin tersiyle silip burnumu çektim. Doğa hüzünle bana bakıyordu. Önüme döndüm.

Sınıfa giren çıkanlar vardı. Gözlerimi sınıfta gezdirdiğimde Kutay dikkatimi çekti. Öğretmen masasına oturmuş hâlde test çözüyordu. Arada başını kapıya çeviriyor olması tuhafıma gitse de önemsemedim. Kutay'ı gördükçe aklıma Çağan'ın söyledikleri geliyor. Çağan'ın bizden vazgeçişi...

"Sınıfı bulmak zor oldu."

Bir kız sınıfa girdiğinde duraksadım. Başında siyah şal vardı. Kutay'ın yanına geldiğinde konuşmaya başladılar. Kız heyecanla ellerini hareket ettiriyordu konuşurken. Kutay dikkatle onu dinliyor ve ara ara gülüyordu. Sonra Kutay, başını sırasına doğru çevirip bir şeyler söyledi. Kız, sıraya ilerleyip sıranın altından poşet aldı. Başını kaldırdığında göz göze geldik. Huzursuzca yerimde kıpırdandım. Kıza bakmayı sürdürdüğümde elini kaldırdı ve gülümsedi. Elini salladığında tepki vermezken Kutay'a döndü ve bir şeyler deyip çıktı sınıftan.

Başımı dalgınca çevirdiğimde Kutay ile göz göze geldim. Yerinde dikleşti. Ona bakmayı sürdürdüğümde gülmeye başladı birden. İrkildim. Başımı Doğa'ya çevirdim hemen. Gözleri sırada, gülmemek için kendini zor tutuyordu. O sırada Kutay'ın sesini duydum.

"Kuzenim... Yeni geldi bu okula. Çok sıcakkanlıdır."

"Açıklama yapmana gerek yok. Yeni birini görünce gözüm dalmış." dedim umursamazca. Yanıma döndüm. Doğa düzgün saçını düzeltmeye çalışıyordu. O nasıl oluyor?

"Anladım." dedi Kutay ciddiyetle. Önüme döndüm. "Güldüğüme karşılık söylemek istedim. Yoksa durup dururken neden güleyim?" dediğinde başımı salladım.

"Doğru. Düşünebiliyorsun sonuçta."

Başını salladı benim gibi. Doğa'ya döndüğümde bana baktığını fark ettim. Gülümsedi.

"Ben biraz test çözeceğim. Görüşürüz." dediğinde başımı sallayıp gülümsedim. Sırasına geçti. Önüme döndüm. Kutay test kitabına odaklanmıştı. Çok çalışıyor. Bu gidişle tıp bile kazanır. Neden bir amacı yok ki? Amacı yoksa neden bu kadar çalışıyor?

"Seçeceğin mesleği merak ediyorum." dedim birden. Başını dalgınca kaldırdığında göz göze geldik. "Ne?" dedi dalgın dalgın. Boğazımı temizledim. Ne yapıyorum ben? Canım çok mu sıkıldı da böyle davranıyorum? İşim yok mu benim?

"Hangi mesleği seçeceğini merak ediyorum, dedim. Tıp kazanmak ister gibi çalışıyorsun." dedim umursamazca. Kutay'ın bana ilgisi olduğunu biliyorken beni yanlış anlamasını istemem.

Güldü. "Bence tıp kazanmak isteyenler bu kadar da çalışmıyordur." dedi burukça. Duraksadım. "Nasıl yani?"

"Hiç." deyip kestirip attı. Üzerine düşmedim. Düşünceli bir hâli vardı. Sonra başını kaldırıp bana baktı. "Gözüm yükseklerde benim. İş adamı olacağım." dedi umursamazca. Başımı salladım sadece.

"İyi..." dedim onu çok iyi anlıyormuş gibi. "İşsiz kalmazsın." dediğimde güldü. Bunda gülünecek ne var, anlamıyorum.

"İş adamları işsiz kalmaz çünkü." dedi gülerek. Kaşlarımı çattım.

"Ama iflas edebilirler, çok kötü." deyip yüzümü buruşturdum. Gülümsedi.

"Onun için çalışıyorum ya. Tıp okumaya benzemez o işler."

Elimi yanağıma getirip test kitabına işaret ettim. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.

"Sen yanlış yoldasın. Bu dersler pek yol göstermez sana." dediğimde benim gibi elini yanağına getirdi ve benden farklı olarak gözlerini kıstı.

"Üniversite?"

Aklım yeni yeni kendine gelirken sertçe yutkundum. Yerimde dikleştim hemen. Beni taklit ediyormuş gibi o da aynısını yaptı. Bana küçük bir bakış atıp test kitabına döndü. Sanırım davranışlar bulaşıcı.

Kutay'a benzedim az önce.

Rahat ve umursamaz.

...

Sınıfa doğru yürürken sınıftan çıkan kişiyle adımlarım yavaşladı. Çağan, elindeki kağıda bir süre bakıp başını kaldırdı. Beni fark ettiğinde yutkundum. Yüzünü çevirip yanımdan geçti. Konuşmasını beklemiyordum lakin bana yabancı gibi davranması canımı acıtıyordu. Bu kadar çabuk mu bizden vazgeçti?

"Behice!"

Duyduğum sesle başımı kaldırdım hemen. Muzaffer bana doğru geliyordu. Kaşlarımı çattım. Ne oluyor?

"Seni bulmuşken kaçırmayım elimden." dedi gülerek. Karşımda duruyordu.

"Anlamadım?" deyip ciddiyetimi koruduğumda elini ensesine atıp gülümsedi.

"Kantine inelim mi? Birlikte çay içeriz."

"Hayır." deyip kaşlarımı çattım. Elini ensesinden indirip yerinde dikleşti. Yanından geçeceğim vakit sesiyle duraksadım.

"Yeşil..."

Durdu. Ona bakmayı sürdürdüğümde genişçe gülümsedi. "Yeşil çok yakışmış."

Sana ilgi duyuyorum, demenin farkı yollarını deniyor. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabiliyor? Kendisine saygısı yoksa da bana da mı saygısı yok? Ben kendimi toparlamaya çalıştıkça bana böyle gelmesi. Anlamıyorum, böyle yaparak hemen kabul edeceğimi mi düşünüyor?

"Behice?"

Duyduğum sesle başımı çevirdim. Kutay, ciddiyetle bana bakıyordu. O sırada Muzaffer'in sesini duydum.

"İstersen başka zaman içeriz. Neyse görüşürüz."

Yerinde hareketlendiğinde atıldım. Herkes yerini bilsin.

"Bir daha ders dışında benimle konuşmaya gelme. Çok çay içmek istiyorsan kendin iç."

Yüzündeki şaşkınlıkla bana döndü. Kaşlarımı çattım.

"Bu kadar sinirlenmene gerek yok, Behice. Seni başkaları gibi ağlatmıyorum sonuçta. Teklif sundum sana, istemedin. Anladım. Sinirlenme hemen."

Sertçe yutkundum. Gözlerini Kutay'a çevirip hızlı adımlarla gitti. O sırada Kutay'ın kısık sesini duydum. "Şerefsiz."

Başımı çevirdiğimde bana döndü. Sert çehresi normal hâline dönerken kaşlarımı çattım. "Ne var?" dedim sinirle. Canım acıyor. Ben çok mu şey istiyorum? Sadece anlayış bekliyorum insanlardan.

"Bir şey olduğu yok." deyip elinde tuttuğu çayı gösterdi. Çayın üstünde buharlar çıkıyor. Çayın kokusunu almak istesem de Kutay'ın parfümü daha ağır basıyordu. Parfümlü çay?

"Başkalarının ne düşündüğü önemli değil. Boş boş konuşurlar." dedi ciddiyetle. Elindeki çaya uzandığımda duraksadı. "Verir misin?" dediğimde parmaklarını bardağın alt kısmına getirip bana uzattı. Elinden aldım. Çayı burnuma yaklaştırıp kokladım. Yeni demlenmiş. Mis gibi kokuyor.

Başımı kaldırdım. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. "İçtin mi? Doğruyu söyle." deyip kaşlarımı çattım. "Hayır." dedi gülerek. Başımı salladım.

"İstersen-"

"Teşekkür ederim." deyip çayı gösterdim. Arkamı dönüp sınıfa doğru ilerledim. Gülüşleri geliyordu kulağıma. Birkaç yudum içtim çaydan. Çok güzel.

🕊️

Düşünceleriniz?

Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz. Selamün Aleyküm🕊️🤍

BehiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin