11. Bölüm

111 16 0
                                    

Soğuk havayı iliklerime kadar hissederken biraz daha yaslandım arkama.

Günlerden pazardı.

Yaşımdakiler bugün okul olmadığı için seviniyordu muhtemelen.

Veya 12. Sınıf oldukları için kursları vardı. Bunun için üzülüyor, isyan ediyorlardı.

İyileşmeyi iple çekiyordum. İyileştikten sonra başka bir okulda, 12. Sınıfa yeniden başlayacaktım. Çok fazla eksiğim vardı.

Okulların kapanmasına az kalmıştı. Yaz tatilinden sonra yaşımdakiler üniversiteye geçerken ben 12. Sınıfa yeniden başlayacaktım.

Atlas ise sınava tekrar hazırlanmak istiyordu. Bu sene çok boşlamıştı. Hem benim için, hemde konuları tekrar görmek için sınıfta kalmayı tercih ediyordu. Okulun olduğu zamanlar benim yanımdaydı. Bu gidişle zaten devamsızlıktan kalıcaktı.

Terasta oturup soğuk havayı içime çekerken düşünüyordum. Yaz gelmeye başlamıştı ama havalar hâlâ soğuktu.

İklim değişiklikleri.

Yanımda bir hareketlilik hissetmemle yanıma oturmuş benden büyük abiye baktım. Melek hemşirenin yaşlarındaydı.

"Merhaba, oturdum ama sıkıntı olur mu?"

Başımı iki yana sallayarak "Sıkıntı değil." dedim ve elimi uzattım. "Ben Oğuz." Gülümseyerek elimi sıktı ve "Yağız." dedi.

Üzerindeki polis üniformasını yeni fark etmiştim. Hastanenin terasında ne işi vardı ki?

"Kız kardeşim için buradayım. Çok sık hasta olur. Bağışıklığı çok düşük. Serum verdiler uyuyor. Bende buraya çıkmak iyi gelir diye düşündüm. Bu soğukta sen neden burdasın?"

Aklımı mı okuyordu? "Ben... Kendim için buradayım. 3 aylık tedavi sürecimin bitmesini bekliyorum. Soğuğu severim ve terasa sık uğrarım" dediğimde kaşlarının hafiften çatıldığını gördüm fakat sonra hemen düzeldi.

"Anladım.. kız kardeşim uyanmıştır. Ben bir ona bakayım. Sende üşütme, kısa sürede gir içeri." diye mırıldanarak kalktığında "görüşürüz." dedim.

"Görüşürüz." diyerek uzaklaştığında gözlerimi kapatarak soğuğu daha da fazla hissettim.

Yağız'dan...

Bu çocuk oydu. Oğuz Özkaya. Kenan Özkaya'dan şiddet, daha doğrusu işkence gören çocuk.

Adını duymuştum, karakolda ihbar üzerine Kenan Özkaya'yı aramıştık. Ama görme fırsatım hiç olmamıştım.

Konuşurken ki utangaçlığı, O fark etmesede sık sık yutkunması, bakışlarının sıcak ama mesafeli olması...

Kenan Özkaya onda büyük bir travma bırakmıştı. Bariz bir şekilde belliydi.

O pislik şuan hapishanedeydi. Onu ben tutuklamıştım. Kelepçeleyip arabaya götürürken yüzünde olan ifade midemin bulanmasına yetmişti.

6 yaşındaki kız kardeşimin, yani Beren'in odasına doğru yürürken kapısından bir hemşirenin çıktığını gördüm.

Kahverengi saçlarının arasından parlayan, yorgun görünen ama işine aşık olduğu için bunu önemsemediğini belli eden grimsi gözleri vardı.

Üzerine giydiği beyaz sweat, siyah bol pantolonu, beyaz önlüğü ve boynuna doladığı steteskopuyla bana yürürken gözlerinde gördüklerim beni büyülemişti.

Elineki not defteriyle önümde durduğunda "Beren Öztürk'ün yakını?" dedi sorarcasına.

"Benim. Yağız Öztürk." diyerek elimi uzattığımda "Melek, Melek Demir." diyerek elimş sıktı ve gülümsedi.

"Endişelenecek bir şey yok fakat ağır bir soğuk algınlığı geçiriyor. Serum taktım ve ağrı kesici verdim. Bu gece burda kalması iyi olur çünkü gece ateşlenme riski yüksek." dediğinde başımı salladım. "Tamam, teşekkür ederim." diyerek gülümsediğimde yüzündeki tebessümle "rica ederim, geçmiş olsun." dedi ve yürümeye başladı.

Beren'in odasına girdim ve koltuklardan birine oturdum. Beren uyuyordu. Bende koltukta uyuklarken aklımda Melek hemşire vardı...



OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin