53. Bölüm

31 2 0
                                    

Yerde yatan adama baktım. Ağzından kan gelirken baygın gözlerle doğrulmaya çalışıyodu.

Onunla baya oynamıştık. Adamları aptal olmalıydı. Biri bile içeri girmemişti.

"Orospu çocuğu" diye mırıldandı Lavinya ağzının içinde.

En sonunda Rasim amcayı aramıştım. Gelecekler, onu alacaklardı. Biz ise hastaneye geri dönecektik.

O adamın öldüğünü sanmıştık fakat o kadar aptal değildi. Öldü göstermişti kendini sırf oradan kaçabilmek için. Bir şekilde de hastaneye sızıp beni izlemişti ve doğru anı kollamıştı.

Dışarda silah sesleri duyunca gözlerimiz kesişti Lavinya ile. Hızla yanına gittiğimde elini tutup yavaşça arkama doğru çektim. İçimde ona karşı inanılmaz bir koruma hissi vardı.

Ellerimiz birbirine değince güm güm atan kalbimi susturmaya çalıştım.

En sonunda kapı açılınca Atlası görmemle rahatladım. Lavinya'nın elini bıraktığımda Atlas çoktan yanıma gelip bana sarılmıştı. Sarılmasına karşılık verdiğimde "Ne zaman bitecek bu artık. Ne zaman rahat edeceksin. Ne zaman Oğuz ne zaman." diye mırılandı.

"Neredeyse bitti kardeşim. Neredeyse."

Ayrıldığımızda Lavinya'ya kısa bir baş selamı verdi. Lavinya da ona.

Rasim amca yanımıza geldiğinde o da kısaca sarıldı bana. Artık içim rahattı çünkü o adamı ayrı bir hücrede tutacaklardı. Kaçması imkansızdı.

Dışarı çıktığımızda Yağız abiyi ve Melek hemşireyi beklemiyordum.

İkisi de yanıma gelip bana sarıldıklarında Beren'i de gördüm. Yağız abinin elinden tutmuş bana gülümsüyordu. Bu arbedede onu unutmuştum. Saçları uzamış, eski sağlığına kavuşmuş görünüyordu.

Eğilip ona da sarıldığımda "Benim küçük Hera'm" dedim bana anlattığı masala atıfta bulunarak.

Kıkırdadı.

Onlarla kısaca sohbet ettiğimde Yağız abinin ve Melek hemşirenin evleneceğini öğrendim. Yakında nikahları varmış. Beni de davet etmişlerdi tabiki.

Lavinya'ya baktıklarında Melek hemşire imayla "Arkadaş kim?" demişti.

Gülümsedim. "Lavinya, o benim... Yakın bir arkadaşım." dedim. Lavinya da onlarla tanıştığında Rasim amca ve Atlas bizi hastaneye bırakmıştı.

Akşam saatleriydi. Odama geçecekken Lavinya'nın kahve teklifi kabul edip onunla beraber kafeteryaya indik.

Bir masaya oturup kahvelerimizi yudumlarken o başladı söze.

"Aileme... Senden bahsettim. Buraya geldiğimden beri tek arkadaşımsın. Haliyle seni merak ettiler. Seninle tanışmak istiyorlar. Kabul eder misin?"

Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Kızıl kafamın ailesiyle tanışacaktım. Sevgilim bile değildi fakat panik olmuştum. Yutkundum.

"Olur, tabii."

Gülümsedi ve başını salladı.

Sıradan sohbetler ettik ve sonunda odalarımıza gitmek için yukarı çıktık.

"İyi geceler Oğuz." diye mırıldandı yollarımız ayrılırken.

"İyi geceler Lavinya." dedim en içten sıcaklığımla. Bu sefer kırılmadı bana, gördü gözlerimdeki samimiliği.

Gülümsedi. Gülümsedim.

Odaya girdiğimde yatağa uzandım ve onu düşündüğümü fark ettim.

"Siktir." diye mırıldandım içimden. Aşk denen bataklığa ilk adımlarımı attığımın farkına vardığım için.

Yazardan...

Lavinya Oğuz'a iyi geceler dedikten sonra odaya atmıştı kendisini.

Yatağa yattı. Kocaman sırıtması yüzünden asla eksik olmuyordu.

Oğuz'un yüzü düştü birden aklına. Siyah saçları, ela gözleri, kavisli burnu...

Gözleri ilk defa bir erkeğe bakarken bu duyguyla doldu taştı. Bu duygu aşktı. Bu duygu sevgiydi.

Lavinya bunu fark ettiğinde hafifçe mırıldandı.

"Siktir."

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin