3 hafta sonra...
"Artık çıkabilir miyim bu lanet yerden?"
Sitemim Melek hemşireyi güldürürken başını salladı. "Her şey tamam. Bugün çıkabilirsin fakat... Biliyorsun. Eve gitmeyeceksin."
Başımı salladım. "Hastaneden çıkıp deli hastanesine gideceğim." dedim bıkkın bir nefesle.
"Abartma! Psikolojik destek merkezi." diyerek beni düzelttiğinde gülerek başımı iki yana salladım. "Orası deli hastanesi. Bende bir deliyim."
Ters ters baksada gülüyordu. Öz ablam olsa Melek hemşire gibi olamazdı. Onu çok seviyordum.
Sonunda Melek hemşireyle veda edip dışarı çıktığımda derin bir nefes alarak Atlasla beraber Rasim amcanın arabasına bindik.
"Oğuz, eminsin değil mi?" Atlasın yüzüncü kez aynı şeyi demesine göz devirerek "Evet!" dedim e harfini uzatarak.
Sonunda vardığımızda nefes verdim. Kocaman bina mavi yeşil karışımıydı. Bahçede öyle filmlerdeki gibi deliler yoktu. Herkes gayet normaldi. Fakat gözlerindeki hissizlik beni ürpertmeye yetmişti.
İçeri girdiğimizde danışmadan işlemleri hallettik. Oda numaram 009'du. Atlasla beraber yukarı çıktığımızda Rasim amca danışmayla konuşuyordu.
Odaya baktım. Gri tonlarında sade bir odaydı.
Yatak, dolap ve çalışma masasından oluşuyordu.
"Güzelmiş." diye hüzünle mırıldandığımda Atlas başını salladı. Ona baktığımda hızlıca kollarını bana dolayarak "Geçicek... Beraber yapacağız asla yalnız değilsin. Sakın korkma tamam mı?"
Sarılırken başımı salladım hızlıca. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra ayrıldık. Birkaç veda cümlesinden sonra Rasim amcayla da vedalaştığımda gittiler. Yatağıma uzandım ve telefonumu kurcalamaya başladım.
Burası kötü durmuyordu, umarım içi de dışı kadar iyi olurdu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğuz
Historia Corta[TAMAMLANDI] Psikopat bir baba oğlunun ölümünün sorumlusunun diğer oğlu olan Oğuz olduğunu düşünürse ne olur?