10. Bölüm

120 18 0
                                    

1 ay sonra...

2 ay. Tam 2 ay olmuştu hastaneye geleli. Buraya alışmıştım.

O adam hala hapisteydi. Aynı zamanda da rüyalarımda. Daha doğrusu kabuslarımda.

Her gece olmasada çoğu geceler giriyordu rüyalarıma. Yine o izbe bodrumda uyanıyordum. O adam geliyordu. Sadist sırıtmalarından birini dudaklarına yerleştirip bedenimin baştan sona titremesine neden oluyordu.

Artık hastane içinde gezinebiliyordum. Sırtımdaki yaralar iyice azalmıştı fakat izleri hâlâ duruyordu.

Bileklerim...

Çoğu zaman bileğimi örtecek şekilde eldivenler, daha doğrusu kolluklar takıyordum. Onlara alışmıştım ve görmemek daha iyi hissettiriyodu.

Hastane kafetaryasında otururken sıcak kahvemden bir yudum aldım. Atlas evine sadece duş almak gibi ihtiyaçlar için gidiyordu. Hep yanımdaydı. Şuan ise zorla eve göndermiş ve duş alıp biraz dinlenmesini söylemiştim. Israrlarımla beraber gitmişti.

Siyah saçlarımı geriye atıp arkama yaslandım. Atlatmam zordu, ama bir şekilde yaşıyordum.

Burdan çıkıncada normal hayatıma dönecektim zaten. Okul'a gidecek, derslerime odaklanacak sınavlarıma çalışacaktım.

Hiç bir şey olmamış gibi.

Atlaslarda kalıcaktım, onlar öyle istemişti. Atlas'ın annesi o çok küçükken onları terk etmişti. Atlas anne yokluğu hisseden bir çocuktu fakat babası onu çok seviyordu, o da babasını.

Birbirlerine yetiyorlardı. Kahvem bittiğinde karton bardağı geri dönüşüm kutusuna atıp odama çıkmaya başladım.

Odamdan içeri girdiğimde pencereleri açarak odayı havalandırdım. İçeri Melek hemşirenin girmesiyle gülümsedim.

Neredeyse tüm bakımımı o yapıyordu. Artık ona Melek abla dememi istiyordu. Bende seslenirken öyle yapıyordum ama o benim için hâlâ Melek hemşireydi. İçimden öyle söylemeye alışmıştım.

"Merhaba Oğuz." dedi her zamanki neşeli sesiyle. "Merhaba." dedim bende onun gibi.

Yatağın yanındaki koltuğa oturduğumuzda "Oğuz sana bir haberim var." dedi gülümseyerek. Anlaşılan kötü bir haber değildi.

"Evet?" dedim sıcak ama meraklı sesimle.

"Biliyorsun tedavin 3 Ay fakat vücudun çok çabuk iyileşiyor. Eğer böyle giderse yaklaşık 2 hafta sonra seni taburcu edebiliriz."

Sevinmem gerekiyordu. Ama bende bir duygu değişimi yoktu çünkü buraya alışmıştım. Ailem yoktu. O adam hapisteydi ve şuan bana bir şey yapamazdı.

Ama ben o adamdan delicesine korkuyordum. Belli etmiyordum ama korkuyordum.

Dışardan gören biri benim güçlü olduğumu düşünebilirdi. Haklı bile olabilirdi ama o adama karşı ben o izbe bodrumdaki aciz Oğuz'a dönüşüyordum.

Bunu benden başkası bilmiyordu. Benim o adamdan ölümüne korktuğumu bir tek ben biliyordum.

Bir tek ben.

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin