Peri Kızı & Oğuz

61 8 0
                                    

Hafifçe aralandı kızarık gözlerim. Görüş açıma ilk giren kumral saçlar olurken yemyeşil ormanlarının içinde gördüklerimle şaşkınlığım arttı.

Buradaydı. Hastane koltuğunda oturuyordu. İki yanında olan gamzelerini bana bahşederken doğruldum. Kalkmaya çalıştığımda kolumdaki serum buna engel oldu.

Şizofreninin başındaydım. Bunun haberi ile bayılmıştım. Bu.. Çok ağırdı.

Titreyen çenemi durduramazken kekelemiştim istemsizce.

"Bur... Buradasın.."

Daha ne isterdim. Benim masallarımı süsleyen Peri kızımdan başka ne isterdim?

Hafifçe doğrulmuştum yatakta. Titreyen nefesim sesimi de titretirken konuştum.

"Geldin Peri kızım. Geldin, gitmedin. Gittiğine inanmamıştım ki zaten, niye inanayım. Sen bana hep gelirsin."

Yavaşça soldu gülümsemesi. Çukurlarına gömülüp bir daha asla çıkmak istemeyeceğim gamzelerini soldurdu.

Ne olduğunu anlayamazken konuşmasını bekledim. İnce ve narin ellerini kaldırmasını, işaret diliyle benimle konuşmasını bekledim.

Fakat o bunu yapmadı. Normalde pembeleşen ama şuan sürekli dişlediği için kırmızıya dönen dudaklarını araladı.

Kalbim göğüs kafesimi delecek kadar hızlı atarken dudaklarının ardından çıkan ismimi bir daha duymak için feda edebileceklerimin sayısının çok fazla olduğunu fark ettim.

"Oğuz."

Oğuz demişti. Bana demişti. Benim ismimi söylemişti. Konuşmuştu. Peri kızım.. Konuşmuştu.

Dudaklarım şaşkınlıktan aralanırken gözlerimi kırpıştırdım. Sesi... Sesi o kadar güzeldi ki.

Onsuzluk bir ses olsaydı sessizlik olacağını söylemiştim. Hala aynı fikirdeydim fakat sadece sessizliği için değil, ismimi söyleyen o narin sesi için de canımı verebileceğimi fark etmiştim.

"Se...Sen konuşuyorsun?"

Başını salladı. Kumral saçlarından birkaç tutamı öne doğru düştü.

"Konuşuyorum." dediğinde sorgulamak istemedim. Neden konuşmadığı sorgulamadığım gibi bunu da sorgulamayacaktım. O konuşuyordu. Önemli olan buydu.

"Bir daha gitmeyeceksin değil mi?"

Hiçbir şey demedi. Aslında bu bile gideceğim demekti. Gözleri bunu yansıtıyordu.

Anlamıştım, bu sondu. Son kez yanımdaydı, son kez buradaydı, son kez benimleydi.

Bu anın tadını çıkarmalıydım.

Tekrar gülümsedi, tekrar gösterdi o güzel gamzelerini.

Bir süre sadece bana baktı. Ben ona baktım. Bu bile yetiyordu bana. Ona bakmak, onu görmek...

En sonunda naif sesini duydum tekrar. Sesini duymak için can attığım halde kurduğu cümle içimi yaralayan cinstendi.

"Benim sürem doldu Oğuz. Kendi masalıma dönmeliyim."

Peri kızım kendi masalına dönmeliydi. Gitmesini istemiyordum, ama zorundaydı. Bunu bana bakan gözleri bile anlatıyordu.

Yavaşça üzerime doğru eğildi. Hala yatakta doğrulmuş bir şekildeydim.

Narin elleriyle yavaşça bol olan kısa kollumun sol kolunu sıyırdı. İşaret parmağıyla küçücük de olsa dokundu. Bana olan ilk temasıydı.

"Sana yapabileceğim temas sadece bununla sınırlı Oğuz. Daha fazlasına iznim yok. Üzgünüm." dediğinde hala hafifçe eğik duruyordu.

Kırmızılaşan dudaklarıyla hafifçe alnımı öptü. Öper öpmez gözlerim ağırlaşmıştı.

"Uyu Oğuz. Uyandığında ben olmayacağım. Ama hep şuranda..." diyerek kalbimi gösterdi ve bitirdi sözünü.

"olacağım. Beni asla unutma olur mu? Peri kızın seni seviyor..."

Son kez gördüm, asla ama asla unutamayacağım Peri kızımı...

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin