34. Bölüm

53 6 4
                                        

Yazardan...

"Abi! Oğuz abiyi ziyarete gidebilir miyiz? Hem ben özledim ki onu."

Yağız dudaklarını birbirine bastırıp kardeşine baktı. Ne demesi gerekiyordu, bilmiyordu.

"Abicim... O şu an, pek müsait değil." Beren dudaklarını üzgünce büzdüğünde başını salladı. "Peki ne zaman müsait olur." tatlı tatlı konuştuğunda yüzüne acı bir gülümseme yayıldı Yağız'ın.

"Birkaç güne olur sanırım." Dua etti içinden umarım olur diye. Umarım hayata tutunur Oğuz diye.

Hala ameliyattaydı. Bir haber yoktu. Oğuz ameliyata gireli hemen hemen 7 saat olmuştu. Çok, çok zor bir ameliyattı.

Melek. Yağız'ın Meleği. O ise çok kötüydü. Fazlaca ağladığı için gözleri kan çanağı gibiydi.

Ama hâlâ çok güzeldi. Yağız'ı kendine hayran bırakacak kadar çok güzel.

Yağız Beren uyuduktan sonra Meleğini görmek umuduyla koridorlarda dolaşıyordu.

Oysaki Melek Atlas'ın yanındaydı.

Atlas...

Çok kötüydü. Sürekli uyutuluyordu. Sürekli kabuslar görüyor, sayıklıyordu.

"Oğuz." kurumuş dudaklarının arasından yine Oğuz'un ismini mırıldamıştı rüyasında.

Oğuz'a bir şey olduğunu görüyordu rüyasında.

"Oğuz!"  bu sefer daha yüksek sesle haykırdığında korkuyla doğruldu. Melek hemşire hemen onun yanına gittiğinde elini omzuna koydu Atlas'ın.

"Şşt tamam geçti sorun yok, sorun yok..."

Atlas'ın gözleri o kadar şişmişti ki etrafı bulanık görüyordu.  Melek hemşire bir sakinleştirici daha vurduğunda Atlas tekrar derin bir uykuya dalmıştı.

Melek hemşire nefesini verdiğinde beyaz önlüğünü düzelterek çıktı odadan.

Bir haber bekliyordu hâlâ. Tam o sırada istediği oldu. Oğuz'un içeride olduğu ameliyat kapısı açılıp ve içeriden Oğuz'un doktoru çıkmıştı.

Melek hemşire koşarak oraya vardığında alacağı cevabın kötü olmasından korksada sordu o soruyu.

"Durumu nasıl?"

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin