31. Bölüm

46 6 0
                                    

"18 yaşında, kalbinin yakınlarına büyük bir cam parçası saplanmış. Hayati tehlikesi çok yüksek çabuk olun!"

Bu sesi tanıyordum. Melek hemşire. Bir ağlama sesi duyuyordum. Atlas.

Hızlıca ameliyata alındığımı hatırlıyorum. Sonrası koca bir boşluk...

___

Küf kokusunu alıyordum. Çatıdan yere damlayan yağmur damlalarının ve dışarıdaki şiddetli yağmur sesi birbirine karışuyordu.

Oradaydım. Bodruma. Bana gülümsüyordu.

"Korkaksın." dedi yüzündeki sadist sırıtma sönmezken. "O kadar korkaksım ki yaşamaktan korkuyorsun."

Haklıydı. Ama bilmiyordu bana ölmem için cesaret veren oydu.

Gülümsedim onun gibi. "Öleceğim, kurtulacağım. Daha fazla seninle uğraşmayacağım. Her şey son bulacak anlıyor musun?

Annem göründü kapıdan. Yüzünden hiç eksik olmayan tiksinmeyle bana döndü.

"Yaşamayı haketmiyorsun, kimseyi, hiçbir şeyi haketmiyorsun. Zaten ölmelisin. İşleri kolaylaştırdın. Babanın düşünceleri benimkiyle çelişiyor. Cesaretlisin. O kadar cesaretlisin ki ölmekten korkmuyorsun."

Hangisi haklıydı? Bilmiyordum. Önemi yoktu. Ölecektim, kendi ellerimle bunu kendime yapmıştım.

Bana cesaret veren annem, baba denilen adamla.

Sakindim, çok sakindim.

Boğuk boğuk sesler duyduğumda bodrumda değildim. Bunlar doktorların sesiydi.

"Hasta sakin, kasları gevşek. Bu işimizi kolaylaştırıyor. Nabız kaç?"

"120 hocam."

"Güzel, stabil olması lazım."

Tekrar bir karanlığın içine düştüğümde bu sefer yine bodrumdaydım.

Ama uzaktan kendimi izliyordum. Bir hayalet gibi.

Önce kelepçeleri alıyordum. Bileklerime sürtüyordum. Hayır, hayır, hayır! İntihar edecektim. Yapmamalıydım, pişman olacaktım.

Bileklerimdeki izlerden dolayı çok pişman olacaktım. "Yapma" diye fısıldadım. Yapacaktı. Yanına gitmek, engel olmak istedim. Yapamadım. 

"Hocam nabız 150!"

"Yapma oğlum, sakin ol. Her ne görüyosan sakinleş. Nabzının stabil olması lazım."

Kanları yere damlarken yavaşça bilinci gidiyordu. Başımı iki yana salladım hızlıca. Engel olmamıştım, yapamamıştım. Kendi öyle gördükçe gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Kalbim acıyordu, nefes alamıyordum.

"Hocam nabız 170!"

"Hayır, hayır, hayır! Kalbi, kalbi!"

"Hocam kalbi duracak, bir şeyler yapmamız gerek!"

Son hatırladığım doktorların kalbimi tekrar hayata döndürme çabalarından ibaretti.

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin