41. Bölüm

37 4 0
                                    

Gözlerimi yüzüme vuran ışıkla açtığımda geri kapattım. Çok uykum vardı. Tüm gece uyumazsam böyle olurdu tabii!

Saate baktığımda 09:46'yı gösteriyordu. Erkendi. En azından benim içim. Yan tarafıma eğilip dün doldurduğum sürahiden bardağa çokça doldurup içtiğimde bir oh çekerek yatakta doğruldum.

Gözlerimi ovuşturarak lavaboya girdiğimde karışmış saçlarıma baktım. Bakım istiyorlardı. Hızlıca bir duşun ardından saç bakım kremimi sürdüm.

Aynaya baktığımda siyah saçlarım daha iyi görünüyordu. Stresten yüzümde fazla belli olmasada sivilceler vardı. Ben bir ergendim, bu normaldi.

19'uma girmeme birkaç ay kalmıştı.

12 Kasım. Doğum günümdü.

Altıma siyah bir eşofman ve üstüme siyahın aksine beyaz bir t-shirt giydiğimde aşağıya indim. Burada kahvaltı saati falan yoktu. İsteyen istediği zaman gidip yiyebiliyordu. Bu iyi bir şeydi.

Aç değildim. Hiç değildim. Kahve alabilirdim, pek kahve içen biri olmasamda ayılmama yardımcı olurdu.

Karton bir bardak alıp kahve makinesinden kahve aldım. Türk kahvesi değildi, sevmezdim. Fazla acı gelirdi.

Masalara baktığımda köşedeki boş bir masaya gidip oturdum. Yavaşça kahvemi yudumlarken etrafı inceliyorum.

Cebimden telefonumu çıkarıp sosyal medyada gezinirken karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle bakışlarım oraya döndü.

Hadi ama! Gerçekten mi?

"Kızıl kafa?" dedim anlamazca. Kaşlarını yukarı kaldırdı ona kızıl kafa dememle.

"Kızıl kafa mı?" dedi hafif şaşkın, hafif gülerek.

"Kızıl kafa işte. Kızıl kafa değil misin?"

"Öyleyim de, biraz fazla açık sözlü değil misin?"

"Bir şey demedim ki. Kızılsın işte." dediğimde güldü ve bir şey demedi. Garip kız.

"Ee neden buraya oturdun kızıl kafa? Başka yer mi yok?"

"Yok" dediğinde etrafa bakındım. Gerçekten yoktu. Başımı salladım ve kahvemi içmeye devam ettim.

O da kendi halinde takılırken telefonumu kapatıp masaya koydum.

Etrafa bakarken herkesin kendi halinde takıldığını gördüm.

Bir adam çekmişti dikkatimi. Siyah sweatinin kapşonu takılıydı ve saçlarından yüzü görünmüyordu. Yaşlı duruyordu.

En az kırklarında vardı. 40 yaşından üstünde bir adamın burda ne işi vardı?

Takmayıp önüme, kızıl kafaya döndüm.

O da telefonuyla ilgileniyordu. Telefonunu bıraktığında o da bana döndü.

"Neden buradasın?" dediğinde gözlerimi kıstım. "Hiç" dediğimde o da gözlerini kıstı.

Başımı yana yatırdım, aynısını yaptı. Kaşlarımı çattım, o da çattı. Gülmeye başladığımda kendini tutamamış olacak ki o da güldü.

"Sen neden geldin?" dediğimde nefesini verdi.

"Ben... Bazen öfkemi kontrol edemiyorum. Bağırıp çağırıyorum, etrafımda ne varsa dağıtıyorum kırıyorum. Kırdığım tek şey eşyalar değil, kalpler de oluyo bazen. Hatta çevremdekilere fiziksel zarar verdiğim bile oluyor. Kendime, öfkeme engel olabilmek için de buraya geldim." dediğinde kendinden utandığını anladım. Bu duyguyu biliyordum, çok kez yaşamıştım.

"Sen peki?" dediğinde kısa bir süre düşündüm. Benim gelme sebebim onunkinden daha ağırdı. Ona güvenmeli miydim? Hadi ama, kaybedecek bir şeyim yoktu.

Nefesimi verdim bende. "Ben... Kötü şeyler yaşadım. Çok kötü. Bunlar yüzünden de intihara teşebbüs ettim. Bunun yanında bir kız sevdim. Peri kızı. Fakat... Beynimdeki tümör yüzünden onun bir hayal olduğunu anladım. Onun var oluşu sadece tümörden değildi. Bu şizofreniydi. Akıl hastanesine yatırılacağımı öğrendiğimde tekrar intihara teşebbüs ettim. Fakat gördüğün gibi ölmedim. Tümör de o ameliyatta temizlendi ama intihara teşebbüs ve şizofreniden dolayı burdayım."

Dediklerim tamamen doğruydu. Tümör ameliyatını intihar ettiğimde yapmışlardı. Hayati tehlikem bittikten sonra.

Yutkunduğunu duydum.

"İki kere intihara teşebbüs eden, artı olarak şizofren olan biriyle konuşmak istemezsen seni anlarım." dedim burukça gülümseyerek.

Aynı şekilde gülümsedi. "Bunları isteyerek yapmadın. İntihar istenilen bir şey olsada seni buna yaşadıkların sürükledi. Hiçbir şey senin suçun değildi."

Sözleri beni rahatlattı. "Yani arkadaş mıyız?" dediğimde "Evet, ismini bilmediğim arkadaşım." dedi.

Gülerek elimi uzattım. "Ben Oğuz kızıl kafa. Ya sen?"

Aynı şekilde elini uzatıp elimi sıktı.

"Lavinya"

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin