32. Bölüm

47 6 2
                                    

Kuşların sesi dört bir yanı sarmıştı. Cıvıldayan kuşlar ve rüzgarın tatlı meltemi bana huzur veriyordu.

Sahil kenarındaydım. Benim burada ne işim vardı? O sırada yüksek sesli bir haykırış duydum. Denize baktım. O adam ordaydı. Boğuluyordu.

"Oğuz! Canım oğlum, buraya gel ve beni kurtar! Hadi Oğuz, buraya gel!"

Beni çağırıyordu. Onu kurtarmamı istiyordu. Yapabilirdim. Hayatımı mahveden bu adamı neden kurtarmak istiyordum, bilmiyordum. Fakat yapabilirdim.

Ayakkabılarımın kuma basma sesi duyulurken Denize doğru yürüdüm.

Art arda kumlara basarken Denize oldukça yaklaşmışım.

Kulağımın arkamdan gelen bir sesle dolmasıyla durdum. "Hayır! Hayır Oğuz sakın gitme!"

Peri kızım...

"Peri kızım." titreyen sesimle konuştuğumda başını salladı. "Gitmemelisin Oğuz! Sakın yapma."

"Ama... Ölecek" dediğimde nefesini vererek "Gidersen o kurtulacak, sen öleceksin Oğuz."

Kaşlarımı çattım. İyide ben zaten ölmek istiyordum. İntihar etmiştim.

"İyide ben zaten yaşamak istemiyorum ki."

"Oğuz hayır, yaşamalısın. Seni seven onca insanı arkanda böyle bırakamazsın. Güçlü ol Oğuz. Güçlü ol ve hayata dön. Bana gel, onu bırak ve bana gel."

Yaklaşık 20 metre kadar uzağımdaydı. Nefesimi verdim. Ne yapmalıydım?

"Oğuz! Kurtarsana beni! Çabuk ol, çabuk ol!"

Ellerimi başımın arasına aldım. O anda gözümün önüne Atlas, Rasim amca, Yağız abi ve Beren geldi. Beni sevenleri bırakamazdım. Bu bencillik olurdu.

Gözümün önüne kalbim geldi. Cam sağladığım kalbim. Yara bianda gözümün önüne gelince acıdı kalbim. Bunu kendime ben mi yapmıştım. Başımı iki yana sallayarak görüntüleri yok ettim.

Peri kızıma doğru yürüdüğüm sırada o gülümsüyordu.

Bianda boğuk sesler duymamla gerçek hayata döndüm.

"Hocam nabız 120, stabil oldu."

Doktorumun sesini duydum. "Başardın oğlum, başardın."

Başardım.

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin