49. Bölüm

32 3 0
                                    

Yatakta uzanmış tavanı izliyor, düşünüyordum. Kapımın çalmasıyla endişeli bakışlarım oraya döndü.

Umursamadım, tekrar çaldı. Tekrar ve tekrar...

Kızıl kafa olmalıydı. Kilidi açtığımda o adamı görmemle nefesimin kesileceğini sandım.

Hızlıca kapıyı kapatmaya çalıştığımda son anda kolunu uzatmasıyla kapatamamıştım. Kendini içeri atıp kapıyı çarptı ve elini ağzıma bastırarak çığlık atmamı engelledi.

"Tik tak tik tak. Şimdi benimle geliyorsun canım oğlum. Buradan kaçacağız."

Başımı hızla iki yana sallayıp çırpındığımda tabiki kurtulamadım.

"Ama sana hiç yakışmıyor böyle hareketler. Eğer biraz daha çırpınırsan" diyerek elindeki telefonu gözüme doğru uzattı.

Burası hastanenin bodrumuydu ve o oradaydı. Lavinya...

"O küçük manyağın sonu olur."

Sandalyeye bağlı, ağzındaki bantla kameraya çaresiz bakışlar atıyordu. Çaresizce inlediğimde nefesimi verdim ve başımı salladım. Bu seninle geleceğim demekti.

"Güzel." dediğinde elini yavaşça ağızımdan çekti. Bağırmazdım, biliyordum o bunu yapardı. Lavinya'ya zarar verirdi.

"Gittiğimizde onu bırakacaksın pislik!" bu cesareti nereden buluyordum bilmiyordum fakat bir gün bu yürek yemiş hareketlerim bana zarar olarak dönecekti.

"Hı hı, evet. Şimdi, canım oğlum. Her ihtimale karşı bunu yapmalıyım."

Son hatırladığım boynuma sapladığı şırınganın küçük acısıyla hafif inlediğimde gözlerimin kararmasıydı.

OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin