Bölüm 4

783 18 0
                                    

Delicesine bir rüzgara kapılır insan savrulup kavrulur. Yönü belli olan rüzgara karşı yerimizi ere bilecekmiyiz?

Sıla abisinin mezarında ki toprağı sıktı avuç içinde acısını dahi dindirecek kimsesi yoktu. Dün ölümü görmüş bugün görmüş ve yarında görmeye hazırdı.
-Abim şimdi sende yoksun başına ne geldiğini bile bilmiyorum çaresizce sadece burada duruyorum. Nereye gideceğimi dahi bilmiyorum.
Gözyaşlarını silip kafasını mezara koydu.
-Kalk lütfen geçeceğini bu acıların dineceğini söyle yardım et bana.
Birden kolundan tutup havaya savrulunca korkudan çığlık attı.
Karşısında duran iki adam kollarından tutup çekiştirmeyebaşladı.
-Siz kimsiniz. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz bırakın beni.
Adam tok bir sesle
-Yürü.
Sürükleyerek çığlıklarının arasında arabaya bindirdiler.
Defalarca kez sorup bağirmasina rağmen iki adamda hiçbir şekilde konuşmadılar.

Bir deponun önünde durup tekrar kolundan tutarak sürüklemeye başladılar.
Kapıdan geçip ışık vuran bir bölüme doğru tekrar sürükleyip fırlattılar.
Korkusundan canının acısını bile hissetmeden olduğu yerden doğrulmaya çalıştı.
Üzerine fırlatılan bir zarf ile o yöne döndü.
Karşısındaki Barandı. Şaşkın gözlerle yüzüne baktı en son bir kaç gün önce onu hastanede görmüştü şimdi tekrar burda bu halde olmak onu şaşırtmıştı.
Titreyen bir sesle fısıldadı ismini.
-Ba ba baran
Baran içindeki nefretinin yüzüne yansımasıyla bakıyordu ona.
Ürkütüyordu sılayı hemde en derinden.
-Aç oku o zarfı!
Sesindeki keskinlik Sılanın iliklerine kadar sokuldu.
Titreyen Elleriyle açıp okumaya başladı zarfın içindeki mektubu.
Abi Ben son kez olsun Serkan ile tekrar konuşmak için yanına gidiyorum biliyorum bunu okurken kızacaksın bana ama kızımı babasız büyütemem onun annesi olarak ona bir aile vermek zorundayım onunda kızı kabul edecek sonunda. Yinede ne olur olmaz kızım sana emanet bana bir şey olursa senden tek isteğim ona aile olman sıcak bir yuva vermen onu annesiz babasız büyütme.
Kardeşin Tanem.
Mektubu oldu yerde bıraktı ne olduğuna anlam veremiyordu.
-Bu ne ?
Baran bir hışımla kolundan tutup sıktı.
-Bu kardeşimin şerefsiz abinin yanına gitmeden önce bıraktıgğı mektup.
Sıla gözlerinden akan yaşların arasından
-Niye bana okutturuyorsun ne demek istiyorsun.
-Abin öldürdü kız kardeşimi.
Sıla şok içinde kaskatı kesildi.
-Ne! Abim kimseyi öldürmez. Bırak kolumu ne saçmalıyorsun.
Baran daha çok sıkarak yüzüne nefretini kustu.
-Abin kardesimi hamile bırakıp kaçtı. Sonra bebeği istemediğini söyledi. Kardeşim sadece kızına bir aile vermek istedi ama abin onu öldürdü.
-Abim bir kaza sonucu öldü.
-Evet! Kardesiminde içinde olduğu arabayı uçuruma sürerek öldü.
-Ne?
Kolunu iterek yere savurdu Sılayı.
Titreyen bir sesle konuştu.
-Benden ne istiyorsun. Niye getirdin beni buraya benim ne suçum var.
Baran önünde duran bir varile tekme atarak döndü Sıla'ya
-Senin Abin benim kardeşimin canını yaktı onu öldürdü. Sende bunun bedelini vereceksin.
Sıla'nın o pisliğin kardeşi olması canını o kadar yakıyordu nefes bile alamiyordu. Ama kardeşinin kanını yerde bırakmayacaktı.
-Bundan daha saçma bir şey duymadım ne yapacaksın öldürecek misin sende beni abimden ne farkın var ki seninde.
-Kes sesini!
-Bırak gitmem gerekiyor benim, ödeyeceğim bir bedelim yok hiçbir şeyin sorumlusu ben değilim.
Baran derin bir nefes aldı.
-Mahmut! Mahmut!
Sıla'yı sürükleyip getiren iri yarı adam koşarak yanlarına yaklaştı.
-buyrun efendim.
-Onu bağlayın dikkat edin kaçmasın ben emir vermedikçe bağlı kalacak.
Arkasını dönüp gitti.
-Baran! Baran! Bana bunu yapamazsın Bırak beni gideyim Baran benim ne suçum var Bırak gideyim nolursun.
Kapı kapandı yüzüne.

Konağın girişinden giren siyah jipi gören orta yaşlardaki hizmetli kadın koşarak salona girdi.
-Hanımım Baran beyim geldiler.
Orta yaşlardaki siyah elbiseli kadın oturduğu koltuktan kalktı.
Baran salona girince bir diğer kanepede oturan sözlüsü ve halasıda meraklı gözlerle ayağa kalktılar.
Orta yaşlardaki kızının yasında olan kadın 
oğluna doğru yürüdü.
-Nerelerdesin oğlum sen kardeşinden sonra başka hiçbir şeyi kaldıracak durumda değilim.
Annesinin moralin göz altlarına baktı hepsinin intikamını alacaktı. Kolundan tutup kanepeye oturtup ellerini avuçlarının arasına aldı.
-Anne sana söyleyeceklerim var.
-Dinliyorum oğlum.
Gelen ayak sesiyle koridora döndü. Gelen amcası ve halasının eşiydi. Onlarda meraklı gözlerle kendisini dinlemeye başladılar.
-Herkes beni dinlesin bugün bir karar aldım. Kardeşimin canını yakan o şerefsizin yanına hiçbir şey kalmayacak.
-Ama oğlum öldü o  nasıl intikam alacaksın.
-Bir kız kardeşi varmış.
-kız kardeşi mi ?
- Evet yurt dışında yaşıyormuş şimdi Türkiyede kardeşi kardeşimin bedelini ödeyecek.
Annesi tedirgin ürkek bir sesle konuştu.
-Hayır oğlum Baranım izin vermem elini kana bulamayacaksın.
-Anne...
-Hayır hayır kattiyen izin vermiyorum. Biz ne olacaz kardeşinin emaneti ne olacak.
-Anne sakin ol kimseyi öldürmeyeceğim.
Herkes şaşkın bir şekilde onu dinlemeye devam etti.
-Onunla evlenicem abisinin köşe bucak kaçtıgı yeğenime annelik yapacak. Nasıl ki bu hayat kardeşime zindan olduysa onada olacak.
Herkes duyduğu bu sözler karşısında dönüp kalmıştı. Baran'nın sözlüsü Burcu vardı. Halasının kızıydı kardeşinin kaza haberini aldığı gün nişanlanacaklardı.
Burcu dengesini kaybedip koltuğa düştü.
-Baran ben ne olacağım.
Baran burcuyu sevmiyordu. Ailesinin ortaklığı için bu durumu kabul etmişti.
Oturduğu yerden kalktı.
-Burcu bu evliliğin sadece iş ortaklığı  için
olduğunu biliyorsun. Sende yoluna bak ben yeğenim için buna mecburum kardeşimin sözünü tutup ona bir aile kurucam ve o pisliğin kardeşi benim kadar mecbur bu hayata.
Hızlı adımlarla oradan uzaklaşıp odasına çıktı.
Üstündeki ceketi çıkarıp Odanın bir köşesine fırlattı. Yıllar önce aşkından yanıp tutuşturulan kadın şimdi en büyük düşmanıydı ve onunla evlenmek zorundaydı. Herkes hüküm kessede onun içindeki acı bambaşkaydı bir yanda birtanecik kardeşi bir yanda Sıla vardı.
Telefonunu çıkardı cebinden. Bir numara çevirip kulağına koydu.
-Alo Selim.
-Buyrun Baran Bey.
-Sana bir kimlik gönderdim. Onu al ve evlilik işlemlerini başlat.
-Burcu hanımın kimliği mi efendim.
-Soru sorma dediğimi yap.
Telefonu adamın üzerine kapattı.
Tekrardan bir numara çevirip aradı.
-Buyrun Baran beyim.
-Kız nasıl?
-Emrettiginiz gibi bağladık. Kontrol ediyoruz.
-Dikkat edin kaçmasın gözünüz üzerinde olsun. Ben gelicem.

Sıla saatlerce çözmeye çalıştığı  iplerle artık uğraşmayı bırakmış bir şekilde duvara yaslanmış düşünüyordu. Baranın söylediği hiçbir cümleyi anlamamış suçu olmayan bu olayın neden bedelini vermek zorunda olduğunu kendine sorup duruyordu.
-Hayır ben ölemem gitmem lazım buradan kaçmalıyım.
Diye mırıldanıp duruyordu.
Baran gerçekten ona bunu yapar mıydı öldürür müydü onu tanidigi Baran karıncayı bile incitmezdi kendisinden bu kadar çok mu nefret ediyordu.
-Ya beni öldürürse anneme ne olacak onun bana ihtiyacı var. Onun için çıktım ben bu yola ölemem.
Kapının açılmasıyla kafasını o yöne çevirdi gelen Barandı.
Olduğu yerde çırpınmaya başladı.
-Baran! Baran bırak beni ne olursun ben gitmek zorundayım.
Baran hızlı adımlarla yanına gelip önünde çöktü.
-Hiçbir yere gitmeyeceksin.
-Bu olanların hiçbiri umrumda değil. Ben gitmek zorundayım burada kalamam.
Baran sinirle çenesini sıktı.
-Kes sesini hiçbir şeyin umrumda değil burada kalıp ömrünün sonuna kadar acı çekeceksin.
-Öldürmeyecek misin beni?
-Öyle kolay mı kurtulmak ölen öldü sende onun yerine benim gibi bedelini vereceksin.
-Anlamıyorum.
-2 gün sonra evleniyoruz. Kardeşimin emanetine sahip çıkıp annelik yapacaksın bende babası olacağım o küçük meleğe bir aile vericez.
Sıla duyduklarının karşısında şaşkınlıktan konuşamadı.
- Ne evlenmesi benim umrunda değil dedim sana git evlen ve kardeşinin sözünü tut.
Baran şaşkındı tanıdığı sevdiği kadın bu değildi o bambaşka bir kişiydi. Nasıl bu kadar gaddar olabilirdi. Neden gitmek bu kadar önemliydi. Gözleri doldu.
-Ben seninle evlenemem,evlenmek falan  istemiyorum. Bırak gideyim.

4 yıl önce
-Eveeet! Şimdi mikrofonu Sıla Batur'a uzatacagiz.
Enes elindeki kurşun kalemini Sılanın ağzına doğru uzattı.
-Bize en büyük hayalinizden bahseder misiniz?
Baran meraklı gözlerle sevgilisini izliyordu.
Sıla boğazını temizleyip kocaman gülümsedi.
-En büyük hayalim mi? Baran Keskiner ile evlenip evimin hanımı çocuklarımızın annesi olmak.
Herkes bu cevabı defalarca kez duymuş olacak ki aynı anda sızlandılar.
Baran ise sevgilisinin her seferinde ağzından defalarca kez duyduğu bu sözler karşısında tekrar büyülenip ona aşık oluyordu.
Sıla dürttü eliyle, kulağına eğilip fısıldadı:
-Evleneceksin değil mi benimle?
Gülümsedi Baran:
-Ne olursa olsun evlenicem seninle birtanem.















S.B.
(Beğenip yorum yapmayı unutmayın canlarım ♡)

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin