Bölüm 42

83 3 3
                                    

Bizimde ay yüzlü sevgilimiz karanlık gecede gönlümüze doğunca,
Uyku,güneşin önünden kaçıp giden gölge gibi kaçtı gitti.
Aşk, uykuya bir soru sordu fakat uyku bu ince soruya cevap veremedi.
Aciz kaldi da kaçtı gitti..

Ömer, Sılanın çantasından aldığı anahtar ile evin kapısını açıp kucağında ki Sıla ile iceri girdi. Sıla yarı baygın bir şekilde -açelya- diye sayıklıyor ve ağlıyordu.
Ömer salonun ortasında duran koltuğa sılayı yatırıp yastığı başının altına koydu. Sonra baş ucuna geçip yanında diz çöktü. Sıla sayıklıyor yerinde kıvranıyordu.
Ömer elini ona uzatacağı sırada,
-Baran, ismi döküldü Sılanın dudaklarından.
Ömer çaresizce gülümseyip elini çekti.
Sırtını sılaya dönüp koltuğa yaslanıp öylece durdu. Ona dokunmak ateş gibiydi. Ellerini açıp avuç içlerine baktı. Onun bedenine dokunan elleri yüreğinde bir lütuf etmiş gibi özenle izliyordu.
-Biz insan oğlu Sıla maddeden yaratıldık ve maddelerden aliriz gücümüzü. Lakin bunca zıtlık mıdır beni sana  bu kadar çeken, iki farklı kutup muyuz? geceyle gündüz, sağ ve sol gibi en acınası ne biliyor musun?
Sırtını koltuğa bastırdı.
- en acınası ise senin beni bir zıtlık olarak dahi görmemen. Göremezsin nasıl göresin hiç göstermedim ki sana kendimi. Niye bunca sene sonra karşıma çıkıp da bozdun dengemi. Bunca yakınlığın içinde uzağız seni suclamiyorum ki kader mi diyelim?
Birkaç dakika sanki Sılanın cevap vermesini beklemis gibi sustu.
-O kadar yoksun ki beni duymuyorsun bile.
Kafasını cama çevirip mavi gökyüzüne baktı.
-Şimdi evinin önüne bir ağaç diksem nice zaman sonra acaba büyüyüp de yapraklarinin arasından rüzgarı sürdürür tenine belki o zaman animsarsin beni eger ki bir parça o günü hissediyorsa ruhun hatırına düşerim değil mi?

Elindeki ıslak bez ile Sılanın elinin üzerindeki kan damlalarını sildi.
-Kalmasın bu lekeler o güzel teninde, sanırım hatıralar böyle silinmiyor zihnimizden. Tene dokunup iz bırakmak lazım.
Elindeki bezi sehpanın yanına koyup koltuğun köşesine oturdu. Sılanın yüzüne  düşen saçlarını geriye doğru itip yüzünü açtı bir berraklık ile. Sonra tüm yüz hatlarını utanır bir ifade ile izledi.
-Benimde yüreğimde bir dolunayın ay parçasından farksız yüzün. Gözlerin geceye selam duruyorda al yanaklarından güller düşüyor rüyalarıma. Seni unutmak imkansız seni unutmak bunu hiç deneyimlemedim bilmiyorum.
Elini uzatıp parmak uçlarını Sılanın uzun kirpiklerine sonra kaslarina dokundurdu.
-Gözlerin kapalı iken bile güzel.
Sanki geceye müsade etmişsin de güneşin dünyayı korunmasına izin veriyorsun.
Açmasan mı gözlerini Dünyamı karanlığa gömüyorsun ya da baksan mı bana öyle toprak toprak yeşerse içimdeki umutlar. Şu canımın suyu sende azat lakin  göremezsin canım. Yüreğimde bir sır senin aşkın veremezmisin bana o güzel yüce yüreğini?

Kapının çalma sesi ile Sıla yattığı yerde kıvranarak araladı gözlerini sanki yıllarca dünyaya kapalıymış gibi yapışmıştı kirpikleri birbirine
Elleri ile gözlerini oluşturup yattığı yerden kalktı. Yüreğinin acısını hissediyordu içinde tarifsiz bir acı barındırıyor sanki en yakınını kaybetmiş gibi bir boslugun ortasindaydi.
-Rüya mıydı yoksa?
Gözlerini duvardaki saate çevirdi sonra diger koltukta olan çantasına uzanıp telefonu çıkarıp tarihe baktı. Beyninden vurulmuş bir şekilde baka kaldı ekrana.
-Gerçekmiş. Elini kalbine koyup ovuşturdu sanki sızısını dindirebileceğine inanıyordu. Tekrar kapı zilinin çalması ile ayağa kalkıp kapıya sendelyerek koştu. Kapıyı açıp karşısında duran Baranı görünce sanki yıllar sonra evine varmış gibi derin bir nefes aldı.
Baran,Sılayı dikkatlice süzdü.
-Sen...
Sila baranin sözünü bitirmesine izin vermeden boynuna sarıldı.
Derin derin nefes alınca Baran onun korktuğunu anlamış bir şekilde sırtını ovaladı.
-Geçti, burdayım korkma.
Sıla gözlerini baranin omuzunda kapatıp gittikçe sokuldu.
Baran poşetler olan elini çekip boş eli ile Sılanın bedenini sarıp havaya kaldırıp içeriye koyup kapıyı ayağı ile kapattı.
Sıla barandan ayrılıp geriye doğru çekildi.
-Ne oldu?
-Anlatıcam.
Baranin elinden tutup salona çekti.
-Gel.
Baran Sılanın arkasından yürürken gözleri ile evi seyrediyor nasıl bir düzen kurduğuna bakıyordu.- demek ki bizim bir evimiz olsaydı böyle dizayn ederdi- diye geçirdi zihninden. Sonra sılanın gösterdiği koltuğa oturdu. Silada geçip karşısına oturunca Baran tekrar evin her detayını görmek istemişcesine baktı. Ferah, hayat dolu olduğu kadar soluk ve renksizdi sanki bahara hazırda kıştan sıyrılamamiş gibiydi evin havasi. Sakindi Sılanın yüreği gibi yani sıra hırçındı  duyguları gibi evin duvarları sanki söyleyip haykırmak istedikleri varda konuşursa bir şeyleri mahveder ve kendisi de kalamazmış gibi. Gözlerini evin karmaşık dünyasından çekip karşısında sığınma ihtiyacı olan kadına çevirdi. İstiyordu ki yıkılsın dünya da onun yüzü böyle hayal kırıklıkları ile dolmasın.

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin