Bölüm 14

436 12 1
                                    

Vücudumuza batan her acı görünmeden, üzülen kırılan da hep kalır tüm suç. Vicdanın muhasebesin de çığlık çığlık geçen karanlıklar da yaşanmışlıkları unutmak için yaşamak gerekir. Yüzümüzdeki zaman izi, gitmekten daha yalan. Çarpan yüreklerde kalan sadece  unutulamayan bir kaç hüsran.

Sıla gözlerini açınca yanın da uyuyan Baranı gördü. Kızgın kırgın olsa da onunla uyanmak İstanbulun ıssız bir sokağında son bahara yakalanmak gibiydi.
Parmak uçlarını dokundurdu Baranın sakallarına.
-Sen ne olursa olsun beni anlamayacak kadar uzaksın bana ve ben kendimi anlatamayacak kadar acizim karşında.
Senin için nice gecelerde döktüğüm göz yaşlarını görseydin yanan o yüreğinin ateşini söndürürdü. Ben senin bilmediğin bir yalnızdım. Ama sana dönemem,bir gün karşıma çıkarsan ne yapardım diye çok sordum kendime şimdi baş ucumda sen ve  ben sana çok uzak bir yerdeyim. Böyle mi olacaktık seninle?  Baran hala suçlusu benim değil mi her şeyin çok şeyi hak ettigimi mi düşünüyorsun? Umarım gittikten sonra bir daha çıkmam karşına.

Baranın kıpraşan gözlerini görünce kapattı gözlerini.
Baran güneşin vurduğu gözlerini açıp yaninda aslında onu yakan kadına baktı.
Kırık bir gülümsemeyle izledi.
-Her defasında da sonkez yanımdasın gibi. Hayatımın kısa bir döneminde vardın lakin ben her gün kırılıp dökülüyorum. Sanki sen olmadan hep yarım bir yanım. Döndün fakat şimdi rahmetli kardeşimin künyesi boynumda.
Yanından kalkıp banyoya girdi.
Sıla bu söylediklerini duymustu. Olmayacak olduramayacak çok şey vardı. İkisi de iki yabancıydı.
Baran banyodan çıkınca sılanın uyandığını gördü.
-Günaydın.
-Günaydın.
-Bugün bir yere gideceğiz.
-Nereye?
-Yazlığa.
-Yorgunum.
-Biraz hava alırsın. İyi gelir.
-Tamam.
-Çıkarız kahvaltını yaptıktan sonra.
-Baran.
-Hı.
-Bi kere telefonunu verir misin ?
-Neden?
-Şey bugün Almanya dan beklediğim bir mail vardı önemli.
-Nasıl göreceksin ki?
-Instagram'dan.
Baran şüphelensede sesini çıkarmadan telefonu verdi.
-5 dakika sadece.
-Tamam.
Sıla telefonu alıp siteye girip Enesin hesabını yazıp buldu.
Mesaj bölümden ona ulasmaktan başka çaresi yoktu.
Merhaba Enes. Ben Sıla. Şuan Türkiyedeyim uzun zaman oldu biliyorum her şeyi anlaticam sana şuan yardımın lazım. Baranin yazlığını hatırlıyor musun? Bugün orada olacağım. Beni gelip alman gerekiyor. Lütfen yardımına ihtiyacım var gece yarısından sonra orada olur musun? Evin yanında da bir kulübe var beni orada bekle eğer gelmezsem içeriye gelme sadece sana tekrar haber vermemi bekle ayrıca sakın bana geri mesaj atma. Lütfen yardım et.
Sıla mesaji attıktan sonra sildi. Ardından hesabından çıkıp telefonu barana verdi.
-Teşekkürler.
-Kısa sürdü.
-Bir şey gönderilmemişti.
-Anladım. Zeynep Abla gelip üstünü giydirsin çıkalım.
-Tamam.
-Mutlu gözüküyorsun.
-Bilmem özledim galiba.
-Güzel.
Odadan çıktı.

Kahya Sılaya yardım ederek arabaya bindirdi.
Baran da konaktan çıkıp arabaya bindi.
-Gidelim.
Baran yolda Sıla mutlu olur diye bir şarkı acti.Sila kafasını çevirmiş camdan dışarıyı izliyor planlar kuruyordu.
Baranın kafasın da ise ona nazaran güzel hayaller vardı.
-Az kaldı.
-Biliyorum.
-Sıla.
-Hı.
-Bir kaç... yok bir şey.
-Söylesene.
-önemli değil.
-İyi sen bilirsin.
Baran ona geçmişi hatırlatmak istiyor fakat içinde bir huzursuzluk vardı sanki kendini ona kaptırmasın da bir yanlış vardı.
-Geldik.
Baran arabadan inip Sılanın kapısını açıp arabadan inmesine yardım etti.
Kolundan tutup eve girmesine yardım ettikten sonra koltuğa oturttu.
-Yemek yiyelim mi?
-Aç değilim sonra yesek.
-Sen bilirsin. Ben şömineyi yakmak için odun getirim.
-Olur.
Baran bahçeye çıkıp odun kırmaya başladı. Sıla onu izlerken göz yaşlarını tutamadı.
-Özür dilerim. Buranın senin için ne kadar önemli olduğunu buranın anılarımız ile dolu olduğunu biliyorum canını ne kadar yaktığımı da biliyorum. Affet beni.
Baran içeriye girince ağlayan Sılayı gördü.
-Ne oldu bir yerin mi ağrıyor?
-Hayır.
-Burası mı kötü geldi sana gidelim mi?
-Hayır.
-Ne oldu o zaman?
-Yok bir şey ben bi anda oldu bilmiyorum.
-Eger ağlamak istiyorsan devam et rahatla.
Sıla gülümsedi.
-Beni hiçbir zaman avutamadın.
-Nasıl yani?
-Eskiden de her ağladığım da ya da canım sıkkın olunca öyle kalmama izin veriyordun.
Hala aynısın.
-Çoğu şey değişmiyor tıpkı benim seni hiçbir zaman anlayamadığım gibi. Sana sormak istediğim binlerce soru varken soramadığım gibi.
-Sorma. Be..ben cevaplayamam.
-Niye gittin Sıla.
Sıla susup tek cevap vermedi.
-Bana tek kelime dahi etmeden tek bir mesajla veda ettin. Beni bu kadarına mi layık gördün. Elbette insanlar ayrılır elbette her şey olur hayatta ama ben bu kadarını mı hak ediyordum?
-Söyleyeceklerimi yazdım sana.
-Hayır yüzüme konuşacak cesaretin yoktu.
Sıla sen beni hiçbir zaman sevmedin değil mi?
Canı yanıyordu yıllarca yandığı bu ateş ağzından çıkan her kelime ile alevleniyordu.
Sıla ise sadece ağlıyordu.
-Sen, Baran Keskinerdin ben ise sadece Sıla sadece Sıla.
-Ne fark eder Hı ne fark eder?
Sesleri yükseliyordu.
-Eder Tamam mı sen anlayamazsın.
-Ben zaten seni anlamiyorum ki defolup gittin şimdi sadece açıklaman bu mu ben bir açıklama duymak için ne kadar bekledim haberin var mı senin?
-Yapacak bi açıklamam yok benim eskiden yaşandı...
-Eskiden mi? Öyle mi?
-Baran ben konuşmak istemiyorum.
Sıla koltuktan kalkıp gitmeye çalıştı.
Baran kolundan tutup kendine çekti.
-Bu yere 4 yıldır gelmedim, gelemedim sen vardın her yanında senin izlerin senin kokun sen sen sen!
-Bende mutlu değildim. Dönemedim bir kere olsun buraya seninle bir sokak başında karşılaşırız diye korkumdan dönemedim. Her defasında onu bi daha görürsem ne olur diye tutuştum. Bir tek senin mi canın yandı  sanki?
-Ben her sokak başında bir daha seni görmek için bekledim.
-Ben her gece çığlık çığlık geçen karanlıklardan uyandım. Sen benim neler yaşadığımı bile bilmiyorsun.
-Anlatsaydın kalmak varken kaçtın.
-Baran bırak kolumu.
-Kaçmak yok tamam mı anlatacaksın.
-Benim anlatacak hiçbir şeyim yok. Benimde canım yandı Tamam mı bende nefes alamadım nerede acaba nasıl acaba yaşıyor mu acaba iyi mi acaba birini aldı mı hayatına ya da bir gün olsun beni hatırlıyor mu diye düşündüm her gün. Ama yaşamak zorundaydım bende yaşadım!
-Bir gün bile çıkmadın aklımdan bir gün bile!
-Bitti artık benim yapacağım bir şey yok.
-Bu kadar mı?
-Ne duymak istiyorsun ki ha ne duymak biz iki düşmanız sen beni esir aldın ben ise bu esaretten kurtulmak için çırpınan bir mahkum. Baran geçmişi konuşmak bugünü duzeltmiyecek o yüzden bırak kolumu!
-Sıla!
Sesi o kadar siddetliydi ki Sıla olduğu yerde korkusundan büzüldü.
-Bana bak!
İki kolundan tutup sarsmaya başladı.
Sıla daha fazla dayanamayıp yere yığıldı.
-Sıla. İyi misin?
Kucaklayıp kanepeye yatırdı.
-Sıla bana bak.
-Ben yoruldum.
-Tamam uyu sen.
Baran yanından kalkıp koltuğun üzerindeki pikeyi örttü üzerine.
-Özür dilerim.
-Baran,üzgünüm.
Baran kafasıyla onayladı. Sıla gözlerini kapattı. Çaresizlik bir deli gibi sarmıştı bedenlerini.
Yanından uzaklaşıp dışarıya çıktı.

Saat gece yarısını geçmişti. Sıla gözlerini açıp etrafına baktı Baran yoktu. Duvarda ki saate baktı Enese söylediği saat gelmişti. Yukari kata çıkıp Baranin odasının kapısını araladı uyuyordu. Aşağıya inip bahçeye çıktı. Ardına dönüp baktı bir kaça dakika gelen yoktu. Koşarak bahce kapısından çıkıp kulübeye gitti. Enes gelmemişti.
-Nerdesin ya offf!
Bir yandan koştuğu için yaralari sızlıyor bir yandan da barana yakalanma korkusuyla başı dönüyordu.
-Enes hadi ya bana bunu yapma.
Duvarın dibine çöküp beklemeye başladı.
-Eğer beni yakalarsa öldürür.
Bir el dokundu omuzuna. Korkudan ayağa fırladı. Karşısında Enesin olduğunu görünce şaşırıp boynuna sarıldı.
-Ohhh! geldin sonunda.
-Sıla.
Boynundan ayrıldı.
-Biliyorum her şeyi merak ediyorsun biliyorum soracak çok sorun var ama önce beni buradan götürmen lazım. Sonra lütfen sonra.
-Tamam gel benimle.
-araban var mı?
-Var diğer sokağa bıraktım anladım bir şey döndüğünü bilerek getirmedim.
-Tamam. Hadi.
Enes sılayı çok iyi tanıyordu. Bu yüzden Sıla ona çok güveniyordu.
Koşarak yazlıktan uzaklastilar. Arabanın yanına yaklaşınca durup nefeslendiler.
-Sıla.
-Hı.
-kazağın kan olmuş.
Dikişleri patlamıştı.
-Önemli değil önce gitmeliyiz.
-Peki. Hadi bin.
Arabaya yonelince Sıla birden durdu. Bu kendi isteğiyle olmamıştı. Kalbi gitmemek için direniyordu. Bir daha onu yüz üstü bırakacaktı.Bir daha göremeyecek, dokunamayacaktı. Kalbi onu
-Sıla hadi.
Göz yaşları aktı. Arabaya geçip bindi. Sonra uzaklaştılar.
Baran sokağın köşesinden  giden arabaya bakıyordu.
Koşarak ondan kaçan kadını artık tutmayacak kadar anlamıştı gerçekleri.
Onlar hiçbir zaman birbirine ait değillerdi. Baran ne kadar tutsa da o her defasında gidecekti. Bu onlar için yazılmıştı.
Elini sızlayan kalbine koydu.
-Git. Seninde dediğin gibi eskiden her şey çok güzeldi. Ya da nasıl desem ben öyle zannediyordum. Sen artık sen değilsin benim sevip kokladığım o kadından eser yok her şey çok değişmiş. Bize doğmayacak olan bu güneşe serzeniş olmak anlamsız.
Baran onun gideceğini bildiği için bugün onu yazlığa getirmişti. Gitmeden önce hesap sormuştu. Bir ümit gitmez onunla kalırsa eğer sımsıkı sarıp sarmalayacaktı. Fakat tahmin ettiği gibi gitmişti.
-Mutlu ol.
Parmağındaki evlilik yüzüğünü çıkarıp çaresizce yere bıraktı.













S.B.

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin