Bölüm 5

724 19 0
                                    

En derinimizde sakladığımız özlemler görülemeyecek güzel günler acısını arttırdıkça yüreğimiz etimize batmaya başlar. Alamadığımız her nefes bir zehir gibi izler yaratır yüreğimizde. Yürek denilen yol gün geldiğinde  çiçekli bahçeleri  karşılar mı?

İki yüreğin acısı hiç dinmeyecekti lakin zamanın sillesi sadece onlara nefret bahşediyordu.
-Benimle evlenmek zorundasın Sıla.
Hiç böyle hayal etmemişti onunla evlenmeyi tıpkı ilk buluşmaları gibi bir sahil köşesinde beyazlar içinde dizlerinin üzerine çökmüş bir Baran'ı her zaman anımsamış içindeki heyecanla evet diyeceği anın mutluluğuyla tutuşmuştu.
Bugün ise karanlık bir deponun ortasında canı yanar şekilde yüzüne nefretle bakan hayallerinde ki adam onunla evlenmek zorunda olduğunu söylüyordu.
Hıçkırıklarını tutamadı, gözlerinden sayısızca damlalar akıyordu tozlu hayallerinin üzerine.
-Yapamam. Gitmem lazım.
Kapattı gözlerini annesi geldi hatırına onun için terk etmişti Baran'ı onun için hayatını elinin tersiyle itip Annesi iyileşsin diye kaçmıştı buradan. Şimdi kalmak bunca acıyla gittiği yolu heba etmek gibiydi bir yanda Annesi bir yanda Baran ve masum o küçük kız vardi. Yapamazdı onlar başının çaresine bakabilirdi lakin Annesi tek başındaydı  ona ihtiyacı vardı.
Baran iki omzundan tutup sertçe duvara yasladı. Üstü başı kan içerisindeydi.
-Sana fikrini soran olmadı. Sen artık bana mahkûmsun.
Cevap vermedi.
-Yüzüme bak.
Kafasını çevirip Baran'nın gözlerine baktı.
Bir an duraksadı. Sanki bir anda söyleyeceği tüm kelimelere zincirler  vurulmuştu. Ne çok özlemişti bu gözleri göz bebeklerinde kaybolmak istiyordu.
Kolundan tutup arkasından sürüklemeye başladı.
-Bin arabaya.
-Nereye gidiyoruz.
Arabanın kapısını açtı. Kolundan tutup içine bindirip kapıyı sertçe kapattı yüzüne.

Konağın  önünde arabayı durdurdu.
-İn aşağıya.
Sıla ürkek bir şekilde indi arabadan.
Konağın duvarlarında gezdirdi gözlerini yıllar önce görmüştü bu evi bir gün onunla birlikte el ele gireceğine umut etmişti şimdi ise zorla sürüklenip getirilmişti. Hayat onu her zaman parçalara bölerek yaşatıyordu.
Zihninde Sezen'den Kaybolan Yıllarım şarkısı çalmaya başladı. Göz yaşları tekrar süzüldü yanaklarından.
Baran kolundan tutup arkasından sürükledi.
İçeriye girdiler. Aile fertleri meraklı gözler ile ayağa kalktılar. Bir anlık öfkeyle Kolundan tuttuğu Sıla'yı herkesin ortasına fırlattı.
-Bu, o şerefsizin kardeşi.
Kimse tek kelime etmeden olanları izliyordu.
-iki gün sonra nikah var. O zamana kadar bodrumda kalacak.
Yumruğunu sıktı.
-Zeynep Abla!
Orta yaşlardaki hizmetli kadın koşarak içeriye girdi.
- buyrun Baran Beyim.
-Kardeşimin emanetini getir.
Kadın kafasını sallayıp koşarak merdivenlerden çıktı.
Herkes gibi Sıla da ne olduğunu bilmiyordu. Göz yaşlarını durduramıyor hiç tanımadığı insanların arasında yerde yatıyordu.
Kadın kucağında bir bebekle aşağıya indi.
-Küçük hanımı getirdim Beyim.
-onun yanına götür.
Kadın kucağındaki bebekle Sıla'nın yanına yaklaştı.
Sıla yattığı yerden doğruldu.
-Tut onu.
Kadın bebeği Sılanın kucağına bıraktı.
Bu kadar küçük olmasına rağmen çok güzeldi sap sarı saçları vardı ansızın Sılanın içine bir huzur getirmişti.
Baran yanlarına yaklaştı.
-Bak ona abinin kabul etmediği o masum beden senin kollarında.
Kolundan tutup sıktı.
-Bak bana o senin ve benim kızım bunu o kafana sok sen onun annesisin anladın mı ?
Yaptığınız her şeyin bedelini ödeyeceksin.
Sıla akan göz yaşlarının arasından sımsıkı sarıp sarmaladı kollarının arasında ki küçük bedeni.
-Ben yapamam Baran. Ben gitmek zorundayım bunu benden isteme yapamam.
Burcu atladı birden:
-Baran...
-Kes sesini burcu.
Gözlerini büyütüp sılaya baktı.
-Sana bir şey soran olmadı. Bende meraklı değilim sana o yüzden keseceksin o sesini.
Kolunu sertçe bırakıp bebeği aldı kollarının arasından.
-Zeynep Abla al onu odasına çıkar.
Kadın bebeği alıp çıktı salondan. Baran tekrar Sılanın kolundan tutup arkasından sürükledi.
Bahçeyi de geçtikten sonra eski köhne bir bodrumun kapısını açıp içine koyup kapıyı üzerine kapattı.
Sıla yumruklarını kapıya vurarak bağırmaya başladı.
-Seninle evlenmeyecegim asla beni bırak gideyim bana bunu yapamazsın hayvan misin sen ?
Baran sesi duymuyor gibi hızlı adımlarla uzaklaştı oradan.

Baran arabasını sahilin kenarında durdurup yan koltuktan ceketini alıp arabadan inip sahile doğru yürüdü.
Nefes alamayacak kadar zifiri karanlık içindeydi yıllar sonra onu bulmuştu lakin sevdiği kadın yerine düşmanıydı. Bu sahildeki o guzel günleri geldi hatırına ona nasıl gülümsediğini anımsadı. Çok beklemişti onu, bir gün tekrar dönerse ona sımsıkı sarılacaktı şimdi ise iki yabancıdan farksızlardı. O hala kendisinden gitmek istediğini söylüyordu. Bitmiş miydi ona olan aşkı yoksa hiç sevmemiş miydi?
İçindeki bu karanlığa tek bir ışık bile sızmıyordu. Bu dipte gittikçe batıyordu.
Sılanın gittiği o gün ki gibi bir soğuk denizden esip üşüttü yüreğini derin bir nefes alıp arabasına geri dönüp oradan uzaklaştı.
Konağın önünde durdu. Gözleri o soğuk bodruma ilişti iyi mi acaba diye geçirdi içinden.
Arabadan inip usulca yanaştı bodruma sesini duyup da umutlanmasın diye nefes dahi almıyordu.
Kulağını kapıya koydu hiç ses yoktu. Uyudu mu acaba diye düşündü. Saatine baktı gecenin üçüydü. Büyük ihtimal uyudu diyerek döndü arkasını. Yinede merakından duramayıp tekrar dönüp kapıyı açtı. Yoktu.
-Kazım! Kazım!
Yaşça büyük adam koşarak bodrumun kapısına geldi.
Baran bağırarak:
-Kız nerede?
-Buradaydı efendim.
-Sence burda mi Kazım.
-Ama efendim...
-Size ona sahip çıkın demedim mi çabuk haber ver diğerlerine etrafa bakın uzaklaşmış olamaz.
Şaşkındı nasıl kaçmıştı.

-Alo Selim bir haber yok mu?
-Efendim araştırıyoruz.
-Saatler geçti hala neyi araştırıyorsun. Bulun onu hemen.
Kapattı telefonu.
Düşündü nereye gitmiş olabilirdi ki.
Kapı çaldı.
-Gel
Kahya içeriye girdi.
-Söyle.
-Efendim konakta ki herkese sordum gören olmamış.
-Koskoca konakda nasıl kimse görmez Kazım. Tamam çık dışarı etrafa bakmaya devam edin.
Telefonu çaldı tekrardan.
-Efendim Selim.
-Efendim bugun saat iki de Almanya'ya uçak bileti varmış büyük ihtimal oraya gidiyor.
-Tamam. Ben hava alanına gidiyorum.
Telefonu kapatıp koşarak çıktı konaktan. Hızla arabaya binip hava alanına sürdü.

Sıla elinde sımsıkı tuttuğu bileti adama uzattı.
-Saat ikiye uçağım vardı.
Adam bileti onaylayıp sılayı içeriye aldı.
Kafasına sardığı şalı büyük bir korkuyla yuzunede örtüp bir koltuk da oturdu.
Eğer bugün gidemezse bir daha asla gidemeyeceğini biliyordu.
Uçağın anons sesini duyunca olduğu yerden kalkıp çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerledi.
Baran koşar adımlarla peşinden ilerleyip kolundan tutup çekti.
Sılanın başındaki şal savrulup yere düştü.
-Baran!
-Nereye kaçtığını saniyorsun.
Kolunu çekmeye başladı.
-Bırak beni bırak kolumu bırak dedim sana!
Baran kolunu kendisine çekip yanaştı.
-Kes sesini benden kaçışın yok şimdi uslu bir şekilde yürü.
Sıla tekrar tutamadı göz yaşlarını.
-Neden yapıyorsun bunu anla beni lütfen yalvarırım gitmem gerekiyor orada beni bekleyen var.
Baran duyduklarının karşısında durakladı.
-Yürü!
Kolundan çekiştirmeye başladı.
Aralarında ki harareti gören güvenlik görevlisi yanlarına gelip önlerini kesti.
-Hanım efendi bir sorun mu var?
Baran kolunu bırakıp bileğinden tuttu.
-Bir şey yok beyefendi.
-Hanımefendiye sordum.
Sıla yutkundu.
-Hanımefendi...
Baran Sılanın elinden tutup gülümsedi. Sıla şaşırmış bir şekile ellerine baktı.
-Kendisi müstakbel karım tartıştık da biraz kendimi affettirmeye çalışıyorum.
Elini bırakıp beline dolayıp yanastirdi kendisine.
-Değil mi canım?
Sıla dolan gözleri titreyen dudaklarıyla konuşmayacak halde onaylar şekilde salladı kafasını.
Güvenlik görevlisi gülümsedi.
-Olur öyle şeyler küçük hanım Allah bir yastıkta kocatsın.
Yanlarından uzaklaştı.
Sıla hala saskin gözlerle izliyordu Baranı.
Baran eğilip kulağına fısıldadı.
-Bunlara alışsan iyi olur karıcım bundan sonra Baran Keskiner'in karısı olarak yaşayacaksın.

4 yıl önce

Baran radyodan bir müzik açıp sılayı oturduğu koltuktan kaldırıp salonun ortasına getirdi. Sıla şaşkın gözlerle izliyordu onu.
-Ne yapıyorsun Baran.
Baran yüzünü okşayarak gülümsedi.
-Dans edicez.
-Dans mı?
-Hıhı
Sılanın ellerini omzuna koyup ellerini sardı beline.
Sıla şaşkın bir mutlulukla eşlik etti kendisine
-Nereden çıktı bu.
-İlk dansımızın provası.
-Ahahhahaha ilk dansımız mı?
-Evet düşündüm de okul bitince hemen mi evlensek yoksa okul bitmeden mi evlensek.
Sıla gittikçe şaşırıyordu.
-İnanamıyorum sana dalga mı geçiyorsun.
-Hayır. İstemiyor musun?
-Ama...
-Aması yok bu işin sen artık müstakbel Keskinersin.



















S.B.
( Yorum bırakmayı unutmayın sizi seviyorum)

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin