Baran ışıltılı sahneye doğru yürüdü solist kadının elindeki mikrofonu aldı. Dönüp kendisine bakan insanlara baktı. Gözlerini kapattı bu ışıltılı dünyayı sadece gözlerini kapatarak karanlığa gömdüğünü anladı. Sonra karanlığın arasından sılanın badem yaşlı gözleri belirdi. Gözlerini aniden açtı. Ne olduğunu anlamadan ona bakan ilayda ve Selime baktı.
Mikrofonu ağzına yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Kahraman Denizden 'Piraye' şarkısı döküldü dudaklarından.
Şarkı bittikten sonra mikrofonu soliste uzatıp masaya döndü. Ne olduğunu merak eden Selim ve İlayda gözlerini ondan ayırmıyordu.
-Ben daha fazla dayanamayıp sorucam ne oluyor Baran bu saatte? Dedi Selim.
Baran kafasını yasladığı koltuktan kaldırıp ikisine baktı.
Ilayda bilen bir tavır ile Selimin sorusunu cevapladı:
-Sence ne olmuş olabilir. Konu Sıla tabikide.
Selim bir of çekti:
-Abi bu siktiri boktan aşkınız ne zaman bitecek boğazımıza kadar battık ya vallahi yeter ya.
-Yok anam bunlar acı çekmese ölürler kaç kere dedim sizden bi halt olmaz diye ama ha duvara demişim ha bunlara. Dedi ilayda.
Selim ağzına bir leblebi attı.
-Baran bence İlayda haklı olmuyorsa neyi zorluyorsun bu kadar eklendiğinden beri hatta onun ile tanıştığından beri bi kere gülmedin lan.
-Kendi arkadaşım diye demiyorum o hep böyledir Baran vallahi billahi gittiği yere karanlıkları götürür.
-Ilayda Kes sesini! Dedi Baran.
Elini masaya vurdu.
-Sıçayım böyle hayata bir kerede olsun bırakmaz mı insan mutlu olsun ya hep bi bok yapışıyor yakamızı. Yemin ederim deliricem artık.
Selim Gözlerini devirip ağzının içinden konuştu:
-Hayır yani senin bok gibi evliliğinin bedelini ben niye bu saatte burada oturarak ödüyorum.
-Ya Selim şimdi senide çekemeyeceğim bir sus. Dedi ilayada.
Barana döndü.
-Anlat ne oldu?
-Abi bana soru sormayın ya vallahi billahi bırakın kafam dağılsın.
İlayda elindeki içkiyi barana uzattı.
-Al iyi gelir dağılır kafan.
Baran ilaydaya ters ters baktı.
Selim güldü.
-Ya ilayda ne zaman içtiğini gördün sende bi değişiksin ha.
-Ne yapayım kafam dağılsın diyor kös kös oturuyor.
-Ya karışma ne yaparsa yapsın.
İlayda omuz silkti.
-Üff alın karışmıyorum size naparsanız yapın.
Baran üzerindeki deri ceketi çıkarıp koltuğa fırlattı. Sonra dirseklerini bacaklarına koyup yüzünü kapattı.
-Ben ne yapacağım biride bana söylesin artık ben ne yapacağım?
Selim içkisini masaya koydu.
-Ben sana söyleyeyim mi ne yapacağını?
Baran Selime baktı.
-Ne?
-Boşan bitsin.
Baran gülümsedi.
-Öyle kolay mı ki ondan geçmek öyle kolay mı ki nefessiz kalmak ondan geçer mi hiç insan bir lütuf gibi gözlerimde.
Selim aslında onların ayrılmasını istemiyordu fakat ikisi içinde en doğrusunun bu olduğunu bilecek olgunluktaydı.
-Baran insan bazen vazgeçer daha iyisi için bu Sıla yerine başkasını sev demek değil. İkiniz için yeni bir yaşam demek temiz bir sayfa ve yeni bir bahar,görmüyor olsanda dibin karanlığında çırpınıyorsunuz.
Baran kafasını masaya koydu.
Ilayda Selime baktı. Selim elinden gelen başka bir şey yokmuş gibi baktı İlaydaya. Aslında tek gayeleri iyi olmasıydı.
Baran tüm sesleri zihninden susturdu. Gözlerini sıkıca kapatıp Sıla ile olan güzel anlarını anımsadı.
Sılanın gülüşü, saçları, gözleri, teni, kokusu her şeyi sardı Baranın etrafını.
Baran gözlerini açıp, ceketini aldığı gibi masadan fırladı.Yatak odasına girince koltukta uyuya kalan Sılayı gördü ceketini askılığa aşıp yanına yürüdü. Önünde eğildi. Sonra başını onun dizlerine koyup gözlerini kapattı.
-Olmam gereken yer burası. Nasıl senden geçerim sen benim yuvamsın.
Dizlerinden öpüp kalkıp koltuğa Sılanın yanına oturdu. Yüzüne düşen saçlarını geriye doğru itip parmakları ile inceden yüzünü okşadı.
-Üzgünüm seni kırıyorum. Bunca parçaya ayrılmışken ben gittikçe seni parçalıyorum.
Affet beni sevgilim.
Sıla elini Baranın eline koyup gözlerini açtı.
-Dönmüşsün..
Baran evet anlamında başını salladı.
Sıla elini çekip koltuktan kalkacakken Baran elini tuttu.
-Nereye?
-Banyoya...
-Gitme.
Sıla Barani affetmek zorunda olmaktan nefret ediyordu. Onu affetmek her defasında kendisine yaptığı haksızlıkları kabullenmek gibiydi.
Sıla elini çekti.
-Bir yere gittiğim yok. Sadece banyoya gidiyorum.
Baran bu sefer kolunu tuttu.
-Sıla..
-Efendim.
Baran tek kelime ermeden gözlerinin içine baktı. Sıla gözlerini kaçırınca Baran çenesinden tutup kendine çevirdi.
-Bana bak gözlerine bakmayı özledim.
-Baran senin bu sözlerin artık hiçbir durumu duzeltmiyor. Beni kırıp sonra böyle konuşamazsın unutamazsın söylediklerini.
-Ben..
-Sen bugün benim buraya ait olmadığımı sen bugün bana yerimi gösterdin Baran Keskiner.
Sıla kolunu çekip ayağa kalktı.
-Benim seninle konuşacak bir şeyim yok. Ceketini alıp nereye gidiyorsan git şimdi umrumda değil. Ben yerimi biliyorum.
Sıla banyoya girip üzerine kapıyı kilitledi.
Baran arkasından sadece baktı sonra Odanın balkonuna çıkıp derin derin nefes aldı.
-Allahim yardım et gücüm kalmadı artık!
Parmaklıkları tutup aşağıya bakınca Bahçede kedi ile oynayan Turanı gördü.-Naber!
Turan duyduğu ses ile arkasına baktı. Canı sıkkın bir şekilde kendine doğru gelen barana baktı.
Baran yanına gelip dikildi.
-Canın sıkkın görünüyor.
-Öyle.
-Otursana.
Baran Turanın yanına geçip oturdu.
Dakikalarca tek kelime etmeden öylece oturdular.
Sessizliği bozan Baran oldu.
-Burası artık bizi koruyacak durumda değil.
-Büyüdük. Dedi Turan.
-Büyüdük çok uzaklarda.
-Öyle.
Turan elindeki kediyi yere bıraktı.
-Tanemi çok özledim ben Baran. Şuradan çıkıp hadi gelin size kahve yaptım dese keşke.
-Sen beğenmesen ben kardeşim üzülmesin diye beğenmiş rolü yapsam.
Turan gülümsedi.
-Tanem bunlara alışık olduğu için artık bizden sıkıldığını söylese.
-Sen gidince görmedin tabi çok güzel kahve yapmaya başlamıştı.
-Yaa aslında her güzel yapıyordu.
-Öyle.
Baran parmağındaki yüzüğü çıkarıp bankın üzerine koydu.
-Şimdi derin bir kuyudayim Turan neye dokunsam yok oluyor. Ben hiçbir şeyi yoluna koyamıyorum.
Turan dolan gözlerini Barandan kaçırarak konuştu.
-Çocukluğumuza dönmek istiyorum ben Baran. Sana sıkı sıkı sarıldığım o günlere simdi sadece iki yabancıyız.
-Kırgınım sana kızgınım.
-Biliyorum.
Baranin göz yaşları süzüldü.
-Turan bana yardım et tutsan elimden sen tutarsın yanımda hep sen vardın beni sen bilirsin. Beni bu girdaptan çıkar.
Turan bankın üzerindeki yüzüğü aldı.
-Eğer ki bunu tamamen çıkarırsan bu savaş biter Baran. Sor kendine bu savaşı bitirmek istiyor musun diye cevabı bulacaksın.
-Onu seviyorum.
-Onun mutlu olmasını sağlamalısın bunu yapmadıkça onu sevmenin bir anlamı yok. Baran o bu mahpus için çok narin. Kurtar onu. O zaman sende kurtuluşa erersin.
-Yapamam o benim her şeyim birakamam onu Sıla olmadan nefes alamam.
-O zaman kardeşim bu dünyaya karşı karının elini tut. Sadece onun yaninda dur işte o zaman kazanırsınız.
Elindeki yüzüğü Barana uzattı.
-Tercihini yap.
Baran derin derin yüzüğe baktı sonra Turanın yüzüne.
-Onu alamam.
Turan şaşkın bir şekilde Barana baktı.
-Yani?
-Sılayı mutlu etmek zorundayım. Onu özgür bırakıp mutlu etmeliyim. Bu yüzden kimse ona dokunamaz onu böyle koruyabilirim.
Baran tekrar Turanin elindeki yüzüğe baktı.
Yumruğunu sıkıca sıkınca elindeki boşluğu hissetti. Eline baktı yüzüğünün eksikliğini yüreğinde hissetti.
Turan tam elini kapatacakken elindeki yüzüğü tutup çekti.
-O olmazsa bende olamam hayatim onsuz olamaz. Onu bırakmayacağım.
-Baran..
Baran ayağa kalkıp hızla Turanın yanından uzaklaştı.Baran yatak odasının kapısını açınca odanın ortasında elindeki havlu ile ıslak saçlarını kurutan Sılayı gördü.
Kapıyı kapatınca Sıla o tarafa döndü.
-Ba..
Baran hızlı adımlara kendisine ilerleyip dudaklarına yapıştı.
Sıla iki eli havada kalmış bir şekilde dondu.
Baran parmaklarını ıslak saçlarında dolandırıp ince belini bedenine bastı.
Sıla elindeki havluyu düşürünce Baran geri çekildi.
Sıla baranin gözlerine baktı.
Baran Sılanın gözlerinden öptü. Sonra yüzünün her yanına öpücükler kondurdu.
-Nasıl bırakırım seni ancak ölürüm. Dedi içinden.
Sıla ellerini Baranın göğsüne koydu.
-Baran sen niye...
Baran konuşmasına fırsat vermeden dudakalri ile mühürledi dudaklarını.
Ellerini Sılanın bedenine sarıp kucakladı.
Sılayı yatağa yatırıp dudaklarından bir daha öptü. Sıla sadece Baranı izliyor sesini çıkarmıyordu.
Baran Sılanın elinden tutup sıkıca yatağa bastırdı. Öpüşmeye ederken Sılanın üzerinde eşofmanın düğmelerini de açmaya başladı.
Sonra boynuna birkaç öpücük ardından göğsüne bir kaç öpücük bıraktı.
Elini eşofmanın altından koyup belinden sıyırdı sonra iç çamaşırının kopçasını açtı.
Sılanın belinden tutup kendine çekip yatakta oturttu. Kalan düğmelerinide açtıktan sonra üzerindeki eşofmanı çıkarıp sıkıca sarılıp omuzlarına öpücükler kondurdu. Kendisinden ayırıp Sılanın yüzünü aldı avuçlarının arasına yüzünü güzel bir şefkat ile okşadı.
Ardından Sıla, Baranın üzerindeki tişörtü sıyırıp çıkardı. Bu hareketi Baranı cesaretlendirmişti.
Sıla ellerini Baranin kollarında gezdirip ensesinde birleştirince dudaklarından öpmeye başladı. Baran Sılanın sırtından tutup kucağına aldı. Sıla gözlerini kapatıp kendini ona teslim etti. Baran ve Sıla dakikalarca hararetli bir şekilde öpüştükten sonra Baran Sılanın iç çamaşırını kollarından sıyırıp çıkardıktan sonra yatağa uzattı. Karnına bıraktığı bir kaç öpücük Sılanın şehvetlenmesini sağlamış olacak ki Sılanın dudaklarından dökülen inleme sesleri Baranı daha da tahrik etti.
Baran tüm bedenine damgalar bırakıp Sılanın dudaklarına tekrar ulaşınca komidinin üzerindeki gece lambasını söndürdü. Sıla kollarını Barana sıkıca sarıp kendine bastırarak beden dili ile onu arzuladığını belli edince Baran elindeki sakinliği bırakıp büyük bir dehşet ile Sılanın canını yakmaya başladı. Sıla hem zevk aldığı için hemde Baranın bu kadar sert olmasından dolayı odayı inlemeleri ile doldurup geceyi bir şölene bıraktı.
Defalarca buluşsa da bedenler, birbirlerine susayan ruhlar daima tazelenme arzusu ile yanarlar.S.B.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
ChickLitAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.