Bölüm 7

640 18 0
                                    

Bir dünya dolusu hasret sığdırdım yüreğime. Bir kaç papatya taktım cebime  düştüm amansız yollara nice fırtınalar geçtim nice senelere direndim şimdi olduğum yer hak ettiğim yer değil. Bana reva görülen bu kader görmem gereken gerçek değil.

Sıla gelinliğin iki ucundan tutup ardına bakmadan çıktı merdivenlerden arkasında bir dünya dolusu yıkım bırakmıştı.
Odanın içinde ufak adımlarla yaklaştı beşikte ki bebeğin yanına elini minik  bedenin göğsüne koydu.
-Tüm acılarımı tam olarak buradan hissediyorum. Sende hissediyor musun küçüğüm.
Baktı gözlerinin içine gülümsedi.
-Ben senin annenim.
Okşadı göğsünü.
-Bu yalan ikimizede yapılan en büyük haksızlık. Seni annenden koparan hayat şimdi de beni annemden kopardı. Bu mahpusta ebediyen acılar içerisinde kalacağız ve ben senin yaralarını saramayacak kadar aciz ve çaresizim. Bütün bu olanlar yalan olmalı.

Baran konağın verandasın da dakikalarca turladıktan sonra mutfağa girdi.
-Zeynep Abla.
-Buyur beyim.
-Kazım efendiyi gönder ona üst baş alsın. Gelince götür ver çıkarsın o gelinliği ilgilen kendisiyle.
Kadın onayladı kafasıyla.
Mutfaktan çıktığı sırada halası tuttu kolundan.
-Konuşalım mı biraz Baranım.
-Olur hala.
Birlikte salona geçtiler.
-Bana gelip Burcu ile evlenicem hala dediğinde çok şaşırdım biliyordum onu sevmediğini. Sende gizlemedin hiçbir zamana her zaman doğru oldun. Bu evliliğin amacını bilsemde Burcu seni seviyor diye sesimi çıkarmadım sende biliyordun onun duygularını.
-Hala...
-Dinle oğlum kardeşimin emanetine sahip çıkacam dedin Burcum ile evlenseydin eğer o yılandan daha iyi annesi olacaktı. İntikam alacam dedin sesimi çıkarmadım. Bu muydu intikamın onu bu ailenin gelini yaparak mı aldın bu intikamı sen intikamını benim kızımdan aldın. Çok ayıp ettin.
-Hala dinle beni biliyorum kırgınsın kızgınsın ama ben doğru bildiğimi yaparım bilirsin beni doğru olan buydu. Burcu ona annelik yapmak zorunda değil umarım o da yolunu çizer.
Halasının cevap vermesine izin vermeden arkasını dönüp uzaklaştı.
Ikisini dinleyen Burcu saklandığı duvarın arkasından çıkıp annesinin yanına geldi.
-Annecim bak bana hiç üzülüyor muyum? Sende üzülme ne olursa olsun Baran ile ben evlenicem.
Kadın kızını tanıyordu. Çok da iyi biri değildi, endişeli gözlerle baktı yüzüne.

Zeynep, endişeli bir şekilde Baranın odasına girdi.
-Zeynep Abla noldu?
Kadın nefes nefese kalmış bir sekilde:
-Baran beyim saatlerdir gelin hanımın kapısının önündeyiz hiç bir şekilde ne ses var nede başka bir şey yok endişelendim.
Baran oturduğu yerden kalktı.
-Sakin ol bakarız şimdi.
Hızlı adımlarla odadan çıkıp yatak odasına gitti.
-Sıla! Sıla! Aç kapıyı.
Defalarca kez zorlasa da kilitliydi.
Ev halkı çıkan sesten dolayı odanın önüne toplandılar. Baranin annesi Armağan hanım endişeli bir ses tonuyla konuştu:
-Oğlum ne oluyor burda?
-Hanımım saatlerdir gelin hanımdan haber alamıyoruz.
-Ne demek saatlerdir gelin hanımdan haber alamıyoruz? Torunum nerede?
-Oda içeride.
-İçeride mi? Baran ya o da abisi gibi torunuma zarar verdiyse. Açın çabuk kapıyı.
Baran kulağını koydu kapıya çıt bile yoktu.
-Bak kapıyı kıracam aç şu kapıyı.
Hala bir ses gelmeyince. Tekmesini geçirdi kapıya. Herkes Baranın ardından meraklı bir şekilde içeri girdi.
Sıla gelinliği ile beşiğin yanında oturmuş bebek de beşikte uyuyordu.
Baran sertçe tuttu Sıla'nın kolundan.
-Sen napiyorsun burada?
Elini bebeğin göğsüne koydu nefes alıyordu.
O da derin bir nefes aldı.
Tekrar dönüp Sılanın kolundan tutup havaya kaldırdı.
-Bana bak seni öldürürüm ben sizi...
Sıla konuşmaktan aciz bir şekilde baktı Baranın yüzüne:
-Onu öldürdüğümü mü sandın.
Göz yaşları her defasında aktığı gibi süzüldü yanaklarından.
-Ben senin gözünde gerçekten böyle birimiyim?
Baran cevap vermedi.
-Beni hiç tanıyamamışsın tanısaydın bunların hiçbirini yaşatmazdın bana, onu öldürüceğime inanmazdın.
Ev halkı daha önce tanışıyorlarmış gibi konuşmalarına anlam veremiyordu.
Sıla elini koydu Baranın göğsüne
-Eğer buradan inansaydın bana o zaman kalırdım seninle.Ben seni hiç tanıyamamışım, yazık bana.
Baran daha çok sıktı kolunu.
-Canımı ne kadar yakarsan yak yüreğimden daha fazla yanmıyor. Bugün bana giydirdiğin bu gelinlik benim kefenim ve sen benimle birlikte bende olan senide öldürdün. Anlam veremiyordum ta ki şimdiye kadar bunlar bir kabus diye düşündüm ama gördüm sen aşağılık bir insansın Baran Keskiner. Bende senin gibi sana zindan olacağım.
Baran bıraktı kollarını.
-Herkes dışarı çıksın.
Halası atladı:
-oğlum Baran ama...
-Hala! Dışarı.
Herkes odadan çıktı.
-Ne yapacaksın dövecek misin beni? Umrumda değil şaşırmam.
-Kes sesini Sıla!
Öfkesini kusmuştu.
Sıla ondan korkmadan devam etti:
-Burada kalacağımı sanma eger ki kalıp ona annelik sana kadınlık yapacaksam ölürüm daha iyi.
Baran şaşkındı.
-Sen nasıl bir insansın o seninde yeğenin o seninde emanetin ona iyi bakman gerekirken yaptığın bütün bu olaylara anlam veremiyorum.
-Bunların hiçbiri benim isteğim ile olmadı Baran.
Sesleri gittikçe yükseliyordu.
-Sen bir pisliksin Baran Keskiner sen bir canavarsın!
-Sıla!
Gitmek zorundaydı hicbir şeyi görmüyordu Sılanın gözleri. Soyledi her söz binlerce yara aciyordu Baranın bedeninde.
Baran kollarından tutup fırlattı yatağa.
-Beni yapmayacağım şeylere zorlama dedim sana!
-Ne yapacaksın beni koynuna alarak burada tutacağını mı sanıyorsun.
Baran sıkıca çenesinden tuttu:
-Sen benim karım ve onun annesi olarak yaşayacaksın.
Üzerindeki ceketi çıkarıp fırlattı.
Sıla hala korkmadan yüzüne bakıyordu.
Yeleğinin düğmelerini açtı yavaş yavaş her geçen dakika Sıla için gittikçe korkunçlaşıyordu.
Sılanın kulağına eğildi:
-Bu evlilik sahte değil bu yatak da olduğumuz kadar gerçek. Ne sandın?
-Bana dokunamazsın.
-Karım isen sorumluluğunu yerine getireceksin.
Sılayı kolundan tutup yatak da oturttu. Kendine çekip sarıldı ardından gelinliğin iplerini çözmeye başladı.
-Baran...
Ürküyordu.
-Çek ellerini.
-Şşhhh onu uyandıracaksın.
Sıla kollarının arasında çırpınmaya başladı.
-Bırak beni! Baran bırak!
Baran iki bileğinden tutup kendinden uzaklaştırdı.
-Bana bak bi daha sesinin bana yükseldiğini görmeyeceğim beni olmadığım birine dönüştürme senin için hiç iyi olmaz.
Sıla yüzüne bakmıyordu.
Kolundan tutup arkasından sürüklemeye başladı.
Banyonun kapısını açıp içine attı. Yerde duran pijamaları da attı içeriye
-üstünü değiştirip odaya gel bekliyorum seni .
Kapıyı kapattı yüzüne.

Sıla üstündeki siyah pijamalarla titreye titreye döndü odaya.
Baran durduğu camın önünden arkasını dönüp kendisine yürüdü.
Kolundan tutup arkasından sürükleyip yatağın sol köşesine getirip oturttu.
Ardından beşikten bebeği alıp tekrar yatağa döndü. Sıla kendisini anlam veremeyen gözlerle izliyordu. Bebeği yatağın ortasına yatırdı.
-Uzan yanına.
Sıla yüzüne baka kaldı.
-Yanına uzan dedim.
Sıla ikiletmeden yorganın altına girip bebeğin yaninda uzandı.
Baran hiçbir şey demeden banyoya girdi. Sıla hala titriyordu. Ona karşı gelwmeyeceğini anlamıştı.
Baran tekrar dönünce gözlerini hemen kapattı. Baran odanın ışığını kapatıp yatağa doğru yürümeye başladı.
Her adım attıkça Sıla nefes sesini daha da kısıyordu.
Yatağın sağ tarafına geçip yorganın altına girdi. Bebeğin alnına bir öpücük kondurup sırtını döndü onlara.
Sıla anlam veremiyordu.
Baran sırtı dönük bir şekilde konuştu:
-Ona aile olacağız, karı koca olacağız bu evlilik sahte değil her gece böyle uyuyacağız tek bir şeye dahi karşı çıkmaya kalkma bedelini ödersin.

Bir şehir dolusu kalabalık anılarının arasında artık sadece iki yalnız düşmandılar. Frida Kahlo’nun da dediği gibi: Onları anlayamayanlar bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemeyeceklerdi"











S.B.

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin