Bunca günden sonra bir gün,
Beni bu şehrin sokaklarında göremezsen,
Bil ki sana çok önceden küsmüşüm.Bu bedenimin seni terk edişi,
Saf ruhumla örtülüdür.Ruhum yalnızca saf aşkın arayışında,
Beni,senin kasvetli aşkının özlemi mahvediyor.Kalbimin dünyasını yerle bir ettin,
Seni bu şekilde anımsayarak
mahvoluyorum.Gizli saklı dillendiriyorum,
Orada, burada senin arayışın içinde,
Senin adını anımsatıyorum.Kalbimde sadece senin örtün,
Seninle başlayıp seninle bitiyorum.Şimdi hayattan bu şekilde ayrılıyorum,
Üzülme seni mezarımdaki çiçeklere anlatıyorum.
Mahşerin neresinde seni bekleyeyim,
Rızan var mı, seni affetmeyi seçiyorum.
Sıla kafasını kaldırıp önünde durduğu 5 katlı koca binaya baktı. Sonra elindeki küçük not kağıdında ki adresi tekrar kontrol edince doğru yere geldiğini var sayarak binanın itmeli kapısını açtı. Bir kaç merdiven çıktıktan sonra tekrar karşısına çıkan kapıyı açıp içeriye girdi. Burası bir binadan ziyade eğitim kurumuna çevrilmiş bir yerdi, genişçe olan alanın içinde durup etrafına bakındı. Sağ tarafında duran bir merdiven ve karşısında iki odalı iki kapı duruyordu.
-Buyrun!
Gelen ses ile kafasını sol tarafa çevirdi. Duvar dibinde bir masada oturmuş olan kadın ona merak dolusu gözler ile bakıyordu. Sıla kadının danışma olduğunu var sayarak yanına yaklaştı.
-Merhaba.
-Merhaba buyrun.
-Ben birini soracaktım da şey...
Kadın hemen lafını böldü bilmiş bir edayla.
-Tabi ben yardımcı olayım kimi arıyordunuz.
-Ömeri yani Ömer beyi kendisi burada öğretmen.
-Ne için sormuştunuz kendisini?
Sıla elindeki paketi kaldırarak
-Kendisine vermem gereken bir paket var.
-Ömer Aslan değil mi rehberlik hocası.
-Evet.
-Ben kendisine bir sorayım müsait mi diye?
-Tabi.
Kadın masanın üzerinde duran siyah telefonu alıp numarayı çevirdikten sonra kulağına koydu. Telefon çalarken Kadın göz ucuyla Sılayı suzuyor bir hallere girip burnunu kaldiriyordu. Sıla kadını ilk defa gördüğüne emin olasada niye kendisine karşı böyle hareketler yaptığına anlam veremedi.
-Alo, merhaba Ömer hocam.
Kadın karşıdan aldığı cevap ile,
-Hocam müsait misiniz bir hanım geldi paketiniz varmış.... Anladım bir dakika sorayım.
Eli ile telefonu örtüp
-Pardon isminiz nedir acaba.
Sıla, sıkılan bir şekilde derin nefes aldı.
-Paketi annesinin gönderdiğini iletin.
Kadın tekrar telefona dönünce Sıla mırıldanarak,
-Sanki cumhurbaşkanı hey allahim ya.
Kadın telefonu kapattı.
Elini merdivenlere uzatarak:
-Bu merdivenlerden çıkınca ilk kattaki 3. Oda.
Sıla başı ile onayalyip merdivenlere yönelip çıktı.Sıla iki odayı da geçtikten sonra kadının tarif ettiği gibi üçüncü odanın önüne gelince aralık olan kapıyı tıklattı.
-Gir!
Sıla kapıyı açınca karşısında bilgisayara bakan Ömeri gördü. Gözlerini dikkatlice bilgisayara dikmiş bir şey okuyor gibi asla kapıya bakmıyordu.
Sıla yanına yaklaşıp masanın önünde durdu.
Dikkat çekmek için boğazını temizlemiş gibi sesler çıkarsa da Ömer yine kafasını kaldırıp bakmayınca elindeki paketi masaya koyup geriye doğru çekildi.
-Anneniz acil olduğunu söyledi.
Dedikten sonra arkasını dönüp kapıya doğru yöneldiği sırada omerin sesi duyuldu.
-Bir dakika.
Sıla arkasını dönüp Ömere bakınca Ömer telaşlı bir şekilde sandalyesinden kalkıp sılaya baktı.
-Sen?
Sıla ne olduğunu anlamaz bir şekilde baktı yüzüne
-Bu niye heyecanlandı ki şimdi daha az önceye kadar bilgisayara taciz ediyordu, diye düşündü.
-Senin ne işin var burda.
-Hadi bakalım bir bu eksikti, diye mırıldandı.
-Anneniz gönderdi acil olduğunu iletmemi söyledi.
Ömer masanın üzerindeki paketi önce eline alıp bir sağlı sollu baktıktan sonra önemsemez bir şekilde tekrar yerine koydu.
-Gel otur.
Sila gözlerini açıp baktı.
- Ne için?
Ömer afalladi.
-Şey dinlen diye.
-Hı. Yok iyi günler işlerim var benim.
Ömer Sılanın bu kadar resmi olmasına anlam verememişti.
-Benim de anneme göndermem gereken bir belge var o yüzden gel otur diyorum.
Sıla sesini çıkarmadan geçip masanın önünde duran sandalyelerden birine oturdu.
Ömer onun bu kadar huysuz olmasından hoşlanır bir şekilde bıyık altından gülümseyip tekrar yerine oturdu.
Sağ tarafında duran dershane telefonunu alıp kantinin numarasını çevirdi.
-Levent abi odama iki Türk kahvesi gönder.
... sade olsun ikiside.
Telefonu kapatıp koseye koydu.
İki elini masada birleştirip bir psikolog edası ile Sılaya baktı.
Sıla bir anlık refleks ile ne var anlamında başını salladı.
Ömer gülümsedi.
-Seni burada görmek şaşırttı.
-Annen gönderdi dedim ya.
-Anladım canım onu sadece hoşuma gitti.
-Ne?
-Hiç, uzun zaman oldu seni görmeyeli.
-Sadece bir kaç hafta.
-İşi bıraktın sandım.
-islerim vardi döndüm bugün.
Ömer haberi yokmuş gibi davransa da Sıla da bir şeylerin değiştiğinin ve ne kadar yorgun olduğunu gorebiliyordu.
-İyi yapmışsın.
Kapının açılması ile Ömer kafasını o tarafa çevirdi.
İçeriye giren genç çocuk ikisine yaklaşıp kahveleri masalarına koydu.
-Eyüp?
Çocuk bir pic gülüşü ile
-Hocam?
-Sen hayırdır niye derste değilsin?
-Hocam valla bağırmadan önce bir dinleyin şimdi ben teneffüste baktım ki levent abi hasta görünüyor Tabi kırmızı cizgim kendisi biliyorsunuz bari yardım edeyim dedim.
Ömer çocuğun kolunu tutup etlerini sıktı.
-Sana mi kaldı kantine yardım etmek babanı arayayım mı Hı onada anlatırsın.
-Tövbe Hocam bir daha asla sadece ders çok boştu bende çıktım.
-Cabuk derse çık geliyorum senin arkandan bakacam hemen.
Çocuk hızla kapıya yöneldi.
-Beş dakikaya geliyorum gebertirim seni!
Çocuk odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Ömer ensesini kaşıyarak sılaya baktı.
-Oluyor böyle şeyler.
Sıla başını salladı.
-İşiniz ne zaman biter dükkana dönmem lazım.
-Şey...
Ömer önünde duran boş kağıtları karıştırdı.
-... Sen kahveni içene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
ChickLitAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.