Bırak sende sevme beni.
Yüreğini al terk et, yüreğimi.
Yollar seni bana getirirse,
Kuşları takip et, terk et beni.Bir bir yalanlarınla avut beni.
Senin yokluğuna alıştır tenimi.
Aşkımı sana göstermedim mi?
Niye,sarıp sarmalamadın beni?Öyle bir yerdeyim ki sana bağım var.
Sana meyilli ayağımdaki prangalar.
Senin yerinde, seninle doymak istedim.
Şimdi kalbinde özgürlüğe bir doğuş var.Turan, kucağında uyuttugu yavru kedinin başından öpüp, oturduğu çadırın penceresinden mavi gökyüzüne kaldırdı başını.
İçinde gökyüzüne dahi sığmayacak bir acı hissediyordu. Sılanın gittiği o gecenin sabahında yatağın diğer yanının boş olduğunu gördükten sonra evsiz kalmış gibi dolaşıyordu. Sığacak yeri gidecek limanı yoktu. Sanki bir kadın ansızın yakmisti limanları ve onu koca bir okyanusun ortasında amansızca bırakmıştı.
Pencerenin fermuarını çekip ormanın derinliklerinden sızan papatya kokularını çekti ciğerlerine.
-Sana benziyor bu koku. Nasıl da güzel.
Gözlerini sıkıca kapatıp yavru kediyi bastı yüreğine.
-Kimsesizim, tıpkı sen gibi. Gidecek yolumuz varacak evimiz yok.Bir yudum sevgiye hasret çocuklar anlar bugün yüreğimizi. Hiç bitmeyecek bu kırgınlıklarım hiç sevilmeyeceğim.
Aylardır içinde tuttuğu öfkeyi daha fazla yutamıyordu. Sılaya aşık olsa bile kendisine yapılan bu yanlış içindeki acıyı da aşkı da öfkeden ve intikamdan başka bir şeye evirmemişti.
-Ona gitmeliyim, ona gitmeliyim ve bunun sebebini sormaliyim daha fazla duramam böyle.Sıla odasının camına konan kuş sesleri ile açtı gözlerini gün ışığına. Yastığının altındaki telefonu alıp ekranına baktı hiçbir şey yoktu.
Yatağından kalkıp salona geçip koltuğa oturduktan sonra mutfağa geçip bir bardak su doldurup içmeye başladığı anda dün gece olanlar aklına geldiği gibi ağzındaki suyu püskürterek çığlık attı.
Önce ne olduğunu anımsamak için bir kaç dakika öylece baka kaldı.
-Rüya mı gördüm?
Tekrar sağına soluna baktı.
-Gerçekti.
Derin bir nefes alıp mutfak dolabına yaslandi.
-Ne oldu dün gece öyle o kimdi.
Dün geceyi animsamaya başladı. Biri arkasından gelmiş gözlerini kapatıp dudaklarını öpmüş ve sonra koşarak uzaklaşmıştı. Sonrası yoktu zaten karanlığa karışıp giden bir adamdan başka.
Ellerini dudaklarına götürdü.
-Baran...
Kalbi hızlanmaya başladı. Elini kalbine koydu.
-Hayır. O olsaydı anlardım. Yoksa Turan mı?
Ellerini saçlarının arasına daldırdı.
-Hayır ya sadece rüyaydı.
Gerçek olduğunu bilsede artık taşıyacak bir ruhu yoktu bu yüzden bir rüyadan farksızmış gibi davranıp geçti.
Telefonun çalma sesini duyunca mutfaktan çıkıp yatak odasına gitti. Arayan kişi Enes idi .
-Alo.
-Günaydın ortak.
-Günaydın.
-Ne örüyon?
Sıla gülümsedi.
-Zıkkım sen.
-Aynısından yavrum.
-Noldu?
-Şey için aradim la iş bulacaktin naptin?
-Bakiyorum hala.
-Ohooo aylardır aynı hikaye, olum iki gram paran var bitince yersin boku.
-Yav napim benlik bir şey değil ki kimse ise almıyor
-Eee tabi ben olsam bende almam sen hiçbir şeyden anlamazsın ki.
Enes kahkayi patlatınca Sıla da gülmeye başladı.
-Eee ağanın karisiydim olur öyle.
-Napsak kuma olarak geri mi dönsen iyiydi sanki öyle Keskiner olmak falan.
-Sorma, daha iyisini görmedim.
-Neyse napcan?
-Mahallede mi baksam bakkal falan.
-Nasıl geçinicen ki öyle.
-Bilmiyom, bir iş bulana kadar elimde bir şeyler olsun diye dedim.
-Olur ortak valla sen bak bugün öyleyse.
-He aynen bakarım. Sen napiyorsun?
-Aynı işe gidicem birazdan.
-İyi. La Enes.
-Ha.
-Sen ne iş yapiyon ki ben hiç sormadım ha.
-Anlatırım bi ara şimdi uğraşmam.
-O ne be öyle.
-Neyde yavrum kapatıyorum haberleşiriz.
-İyi görüşürüz.Sıla telefonu kapatınca Enes dikildigi aynanın karşısında yatağına oturdu. Boş boş aynaya bakti.
-Şimdi boku yemedin mi? Ondan önce sen kendine iş bulmalısın.
Kravatını biraz genişletip hızlı hızlı nefes aldı.
-Baranin şirketinde çalıştığımı duyunca yüzüme tükürmez umarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
ChickLitAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.