Hepimizin hayatında anlar olur. Unuturuz yaşamayı, gülmeyi. Bazen bir yağmur götürür tüm yanlışları bazen bir fırtınaya kapılır gider.Insan hayatına gelen tüm acıları hataları yanlışları yadırgasa da yeni günler yeni başlangıçlar getirir.
Bir şairin devamını getiremediği mısralar gibiydi ikiside yarım yamalak çaresiz.
Baran oturduğu hastane koltuğunda çaresizce bekliyordu. Kaçıp gitmek her şeyi unutmak istiyordu. Yapayalnız tüm acıları sırtlandığını hissediyordu. Çok zaman sonra gelen bir sevdalı yağmur gibi yağmıştı Sıla gönlüne, hayali her daim kalbinde olan kadın şimdi görmek istemeyeceği kadar düşmandı kendisine.
Karşısında bebekli aileye baktı. Kahkahaları, sevgileri, mutlulukları doldurdu gözlerini
-İnsanlar ne kadar mutlular. Sanki acı hiç onlara uğramamış gibi.
Kapattı gözlerini dün geceyi iliklerine kadar hissediyordu. Ardını dönüp gitmişti ona dönmeye korktuğu gerçeklerin arasında onun hareketsiz bedenini görmüştü. Bir veda gibiydi onunla yaşadıkları. Şimdi korkular içinde beklediği bu hastane koltuğunda onu bir daha göremeyeceğini hissediyordu.
Sılanın yatırıldığı odanın kapısı açılınca ayağa kalktı.
-Doktor.
-Sakin olun beyefendi. Eşinize müdahale edildi. Şuan durumu daha iyi soğuktan güçsüz düşmüş bir nevi hiporetmi gibi bir şey işte.
-İyi değil mi?
-Hayati tehlikesi yok. Uyuyor uyanınca yanına gidebilirsiniz.
Doktor yanından uzaklaşınca arkasını dönüp etrafına baktı hiç kimsesi yoktu. Ailesi durumu bilsede ne arayıp ne de sormuşlardı. Kimsesiz bir nefretin içinde kalmıştı.
-İki yanımda yalanlarla dolu bir tarafımda o bir tarafımda bana sırt dönen ailem.Sıla hastaneden taburcu olmuş eve dönmüşlerdi. Tek kelime dahi etmemislerdi birbirlerine yaşadıkları yaşamamaları gerektiği kadar yanlıştı onlar için. Sıla yatağa uzandı, Baran yüzüne dahi bakmadan üzerini örtüp yanından uzaklaştı.
Sıla anlam veremiyordu yaptığı bu oyun işe yaramamıştı.
-Baran.
Baran sırtı dönük bir şekilde camın önünde duruyordu.
-Baran.
-Ne var?
Yüzüne dönüp bakmadı.
-Neyin var senin?
-Yok bir şey.
-Ben dün gece...
-Dün gece bir şey olduğu yok sus uyu bir yerde.
-Nasıl bir şey olmadı. Bizim yaşadıklarımız.
-Hataydı.
Sıla yattığı yerden kalkıp yanına gitti.
Koluna dokundu.
-Ne oluyor sana her şeyi yalanlayacak mısın.
Baran cevap vermedi. Sıla ona yaklaşmak zorundaydı. Kaçmak için onu kullanmaktan başka çaresi yoktu.
-Benim için yalan değildi.
Baran kollarından tutup cama yasladı.
-Kes sesini sen kendini ne sanıyorsun geçmişte yaşanan saçma sapan şeyler yüzünden seni sevdigi mi sandın?
-Ben... Ben düşündüm ki.
-Hiç bir şey geçmesin o aklında bir anlık boşluğuma gelen bir şeydi. Bir daha yaşanmayacak.
Sıla dolan gözleriyle baktı yüzüne pişmandı yüzü.
Kendisi de bunu ne kadar bilerek yapmış olsada canını yakmıştı söyledikleri.
-Sen iğrenç birisin.
-Evet, bana bak benim ve kendin için hayaller dönmesin o kafanda ben ve sen diye bir şey yok ben... Ben senden nefret ediyorum.
-Biliyorum. Ama sana tek kelime edeceğim. Pişman olacaksın ve ben sadece senin pişman olmanı izliyeceğim. Çek şimdi ellerini üzerimden.
Baran kendisini itip odadan çıktı.
Sıla hareketsizce kaldı dün yaptıkları oyundu ama bir an olsun gerçek sanmıştı.
-Annemin yanına gitmeliyim buna daha fazla devam edemem.
Kapı çaldı.
- Gir.
Zeynep kucağındaki bebekle içeriye girdi.
-Gelin hanım onu getirdim.
Sıla yaklaşıp bebeği aldı kucağından.
-Bir şeye ihtiyacın var mı?
-Yok abla.
-Ben gideyim öyleyse.
-Abla bir dakika sana bir şey söyleyeceğim.
-Buyur kızım.
-Onun artık bir ismi var.
Kadın parlayan gözlerle baktı Sılaya.
-Maşallah nedir?
-Alaz.
-Alaz mı çok farklı çok güzelmiş. Sen mi buldun.
Dün gece gözünde canlandı. Yutkundu.
-Hayır, Baran koydu.
-Tekrar maşallah artık ona ismiyle seslenebileceğiz. Hadi sen yat kızım.
Sıla kafasıyla onayladı. Kadın odadan çıktı. Sıla Alazın yanağına bir öpücük kondurdu.
-Merhaba Alaz. Ben Sıla halan.
Onun annesi olmadığı gerçeği Sıla için hep aynı kalacaktı.
-Buradan kaçmak zorundayım canım ve tek gitmeyeceğim sende benimle olacaksın seni bu insanların arasında bırakamam.Sıla Alazı yatırmış yorgunluktan kendisi de uyuya kalmıştı. Odanın kapısı açıldı içeriye giren kişi sessiz adımlarla sılanın yanına yürüdü elindeki su dolu bardağı sılanın yüzüne fırlattı.
Sıla yüzüne yediği su ile havaya sıçradı. Ne olduğunu anlamadan karşısında duran kadına baktı.
-Sen... Sen ne yaptığını sanıyorsun.
Burcu bir hışımla sılanın saçlarından tutup çekiştirmeye başladı. Yataktan yere düşen Sıla onun arkasından sürüklenmeye başladı.
-Bırak beni! Napiyorsun sen.
Burcu daha sert çekiştirip odadan çıkıp merdivenlerden sürükledi. Salonda oturan ev halkı ayağa kalkıp merdivenlere koştu. Baranin annesi ne olduğunu anlamadan bağırdı.
-Burcu napiyorsun?
-Sen karışma yenge.
Dış kapıyı açıp Sılayıda çekerek dışarıya çıktılar. Annesi:
-Burcu kızım napiyorsun sen Baran bunu görürse öldürür seni.
Burcu arabanin kapısını açıp sılayı içine attı.
Üzerine kapıyı kilitledi.
-Bu pislikten ben kurtulacağım belliki ne siz ne de Baran onu kabulleniyorsunuz buna izin vermeyeceğim o hayatımı, hayatımızı çaldı.
Hiç kimse sılaya yardım etmeden öylece durdular.
Sıla kapının camına vurdu.
-Yardım edin niye öyle bakıyorsunuz bir şey yapsanıza.
Baranın annesi burcuya yaklaşınca Burcu koşarak arabaya binip sürdü.
-Burcu! Burcu! Ona bir şey yapma.
-Zeynep koş telefonumu getir hemen.
Burcunun annesi Melda hanım ağlayarak tuttu Armağan hanımın kolundan.
-Yenge barana mi söyleyeceksin.
-Evet.
-Yapma nolursun öldürür onu.
-Sus Melda eğer ki soylemezsek hepimizi öldürür.
Zeynep telefonu getirip kendisine verdi.
-Alo Baranım.
-Ne oldu anne.
-Burcu.
-Ne oldu burcuya.
-Kızı alıp götürdü şimdi.
-Hangi kızı, kimi anne konuşsana!
-Gelini aldı götürdü oğlun ne yapsak da durduramadik.
-Ne demek götürdü ne oluyor orda.
-Oğlum...
Baran üstüne telefonu kapatıp burcuyu aradı.Burcu Baranın aradığını görünce üzerine kapatıp telefonunu da tamamen kapattı.
-Bugün bu iş bitecek.
Sıla hala anlam veremediği şekilde ona bakıyordu.
-Ne bakıyorsun?
Gülümsedi Sıla
-Anlam veremiyorum gerçekten size siz nasıl insanlarsınız ya gerçekten şimdi sen mi öldüreceksin beni. Tamam öldür bakalım.
-Kes sesini hayatımı çaldın sen.
-Meraklı değilim be senin hayatına falan sanki bilerek yapmışım. Hiçbir suçum olmadigi gibi bu da benim suçum değil.
-Sus!
-Yine ben susayım da yanacaknolan sensin o beni tekrar eve götürecek sende öyle bakacaksın.
Burcu arabayı bir yol kenarında durdurup arka koltuğa döndü.
-Zorluk çıkartma bana seni burada öldürürüm.
-Hanımefendi beni öldürmene gerek yok benden kurtulman için ben sana yardım edicem zaten.
-Ne. Ne saçmalıyorsun?
-Şimdi beni öldüreceğini falan sanıyorsan o zor, daha önce birini öldürdün mü?
-Hayır!
-Tahmin ettiğim gibi şimdi beni dinle ki ikimizde kârlı çıkalım bu işten.
-Nasıl olacak o?
-Beni konakdan çıkarıp buraya kadar getirdin bundan sonrasını da hallediceksin ben kaçıp gidicem sende istediğin hayatı yaşayacaksın. Önce bana bir uçak bileti al her hangi bir Avrupa ülkesine.
-Eeee.
-Eee si Baran beni ararken sen idare edecekmissin sanki bir yerde sallıyormuş gibi bende o sırada ülkeden çıkacam sonrası belli işte.
-Niye güveneyim sana.
-Öldürebileceksen güvenme sen bilirsin.
Ama şunu söylemek istiyorum ki benim Baranla da bu aileylede bi işim yok istemiyorum abi yinede sana kalmış.
Düşündü Burcu mantıklıydı.
-Tamam en erken uçak biletini alacam defolup gideceksin.
-Önce bileti al sonra da telefonunu bir yol kenarına at ormana falan Baran izini sürerken bende gitmiş olurum.
Burcu telefonunu açtığı gibi Baranın tekrar araması düştü.
Burcu Sıla' ya baktı.
-Aç telefonu ve çok sinirliyimis gibi konuşup kapat o şuan senin izini sürmek için arıyor. Bırak bulsun telefonu bir köşeye atacaz zaten.
Burcu dediği gibi telefonu açıp hoparlöre aldı.
-Ne var Baran!
-Burcu salak mısın sen eve dön hemen napıyorsun.
-Sen buna mecbur bıraktın beni bu iş bitecek .
-Burcu bak saçma sapan konuşma neredeyseniz söyle gelip alayım.
-Hayır yapmicam.
-Tamam. Bak beni dinle bi Sıla iyi mi ona bir şey yapmadın dimi. Sesi niye gelmiyor.
-Uzatma Baran bitecek dedim.
-Burcu!
Sesi çok sinirliydi ki hem Sılayı hemde burcuyu yerinde titretecek kadar.
-Eğer ona dokunursan seni mahvederim.
-O benim hayatımı çaldı bende onunkini çalacam.
-Burcu sen şuan bunları kimin karısı için söylediğinin farkındasın değil mi? Karıma dokunma!
Burcu üstüne telefonu kapattı.
Sıla son söylenen sözlerin yüreğini ısıttığını hissetti.
Burcu Barandan korkmuş bir şekilde konuştu.
-Eğer bizi yakalarsa öldürür.
Sıla kafasını toparlayıp araban inip on koltuğa bindi.
-Sür arabayı. İkimizde hayatımızı kurtarmak zorundayız.S.B.
( Yorum bırakmayı unutmayın canlarım)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
ChickLitAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.