Ölümden bir kaç adım önde,
Ecelin yakasından düşmez hayat.
Gecelerim uzun, sırtımda tonlarca yükle.
Arada bir aklıma düşüyorsun sende.Bir daha kimseyi sevmeyeceğime yeminimle,
Rahatlasın için, yasla sırtını ay dönümüne.
Senden nankörünü görmedi dünya.
Yarın ölümüne bir kırmızı karanfille.Artık senden başkasına yanılmam.
Defalarca kırsalar da sen gibi, darılmam.
Lakin sanada sözcükleri anlamlı kılmam.
Beni sevmeyen yüreğinin ihtimaline sarılmamMeyhanenin duvarına çarpan bira şişe ile herkesin gözlerine kırık cam şişeleri yansıdı.
Gözler kalabalığın ortasında duran Barana döndü. Baran kimseyi görmüyormuş gibi kalabalıktan sıyrılıp barın sahnesine çıkıp mikrofonu aldı eline,
-Bugün güzel bir şarkı yok bugün güzellikte yok.
Barani tanıyan barmenlerden biri Selimin numarasını çevirip aradı...
Baran hiç ağzına alkol surmedigi için bir o yana sallanıyor bir diğer tarafa sendeliyordu.
Mikrofonu yerine takıp dengesini kurunca gözlerini sıkıca kapatıp Sıla'nın o güzel gözlerini sonra okyanus kokusunu getiren saçlarını animsadı.
Boğazında ki sert yumruğu yuttu.
Meyhaneler Sen
Şarkısı döküldü dudaklarının arasından.
Kirpigini ıslatan yaşları görüyor, ağzından çıkan acıyı hissediyordu herkes bu bir haykırıştı bu çaresizliğin verdiği yenilgiydi.Şarkı bitip gözlerini açınca karşısında duran Selim'e bakıp kırık bir gülüş attı:
-Kaybettim.
Selim gözleri onaylar gibi yapıp yanına gidip koluna girdikten sonra bardan alıp çıktı.
Arabaya oturtup kendiside şoför koltuğuna oturdu.
Selim endişeli bir ses ile konuştu:
-Ne oldu? Sen içtin mi yoksa?
-Beni bir deniz kenarına götür. Artık nefes alamıyorum.
Selim istediği gibi arabayı çalıştırıp sahile sürdü.Arabayı durdurunca torpidodaki peceteyi çıkarıp barana uzattı.
-Terini sil.
Baran peceteyi alıp elinde sıkıca tuttu.
-Ne oldu.
-Ne acı Selim gün aymiyor gece hiç güneşe doğmuyor. Kocaman karanlığın ortasındayım duyan gören bilen kimse yok. Ömrüme sığdırdığım bunca anı yalanmış. Yalandan gülmeyi bile unuttuğum bir yerdeyim, yanıyorum ve canım artık dayanmıyor.
-Sıla mı?
Baran Ah edip gözlerini sıkıca kapattı.
-Nasıl onun günahını ödeyeceğiz, ona yaptıklarımızı nasıl düzelteceğiz.
-Ne olduğunu anlatacak mısın?
Baran derin bir nefes alıp başını koltuğa yaslayıp denizin dalgalarını izledi:
-İnsan bazen sevdiğini bırakır Selim.
Selim de tıpkı Baran gibi gözlerini çevirdi usul yıldızlara eşlik eden dalagalara:
-İnsan sevdiğini ne olursa olsun bırakmaz Baran. Hep tutar elini.
-Ya mecbursan?
-Değilsindir, eğer ki mecbursan orayı duzeltmelisin eğer bir şey bitiyorsa baştan başlatmalı bazı şeyler yanlış ise dogrultmalısın yapmalısın ama seviyorsan tabi. Yoksa bırakmak herkese kafi olan bir şey birtek sana yazılmadı. Önemli olan sınavı nasıl geçtiğin.
Baran kafasını çevirip Selime baktı.
-Ona mı gitmeliyim?
Selim hayır anlamında başını salladı.
-Geç kaldın. Asıl şimdi ondan gitme zamanı ancak bu saatten sonra onu bu şekilde mutlu edersin yüreğin varsa eğer...Sıla lavabonun içine dökülen saçlarına uzun uzun baktı sonra elindeki makası dolabın içine koyup aynadan kendisine baktı. Hiç acımadan kestiği onca saçtan sonra başka birine dönüşmüştü. Gerçi isteği buydu ya geçmişi saç tellerinin arasından çekip atmak. Başka birine dönüşüp başka bir hayat olmak için vazgecmisti saçlarından.
Artık geçmişi bırakmanın tam yeriydi.Duştan soran kafasına sardigi havlu ile salona gelip koltuğa oturduğu sırada beline saplanan acı ile yerinde zıpladı. Gün içinde Ömer ile yaşadıkları geldi hatırına
-Onu daha önce tanıyormuş gibiyim neden böyle hissediyorum ki.
Ömer Sılanın son sorduğu soruyu cevaplamadan dükkandan ayrılıp gitmişti. Sıla ne olduğunu anlamasa da bir şeyler olduğunu biliyordu. Omerin sıradan biri olmadığını da biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
Literatura KobiecaAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.