Bölüm 11

528 15 0
                                        

Her sonun bir başlangıcı her başlangıcın içinde bir veda yatar. Dün güne dize gelip yürek acılara dayanınca bugün acıya duvar gibi durmayı öğreniriz. Vazgeçişlerin içinde sağanak yağmurlar yatar. Vazgeçişler ansızın olmaz öğrenilir. Sonra köksüz bağsız bir dilin kaybolan sözcükleri gibi kalır gün.

Burcu arabayı hava alanında durdurunca Sıla yıllar önceki gibi gitmek istemediği hissine kapıldı. İçinde bir şeyler borçlu kalmış gibi eksikti.
-Uçak saat 5'te Fransaya kalkacak.
Sıla kafasını onaylar gibi salladı.
-Teşekkür ederim Burcu.
-Arkana bakmadan git. Baranın seni bulamayacağı kadar uzağa.
-Gidicem.
-Bende teşekkür ederim.
-Umarım mutlu olursun Baran sanada kızacak.
-Sorun değil o bana kizacak evet ama geçecek ve ben tekrar bizi toparlayacağım.
-Hıhı. Alaz sana emanet.
-Alaz mı?
-Bebeğin ismi yeni koyduk.
-Anladım. Merak etme sende kendine iyi bak.
Sıla kafasını sallayıp arabadan indi.
Burcu plana sadık kalmak için yanından uzaklaşınca Sıla da kapıya yöneldi. Attığı her adım geriledi. Direndi bacaklarına gitmek zorundaydı. Şimdi dönerse bi daha gidemezdi.
-Baran. Bakma böyle hevesli gittiğime ben sadece acıya duvar olmayı çok önceden öğrendim. Yine tıpkı o gün ki gibi seni kendimle götürüyorum sen her daim benimle olacaksın. Evet nefret edeceksin benden evet lanet edeceksin tanıdığına dünümüze bugünümüze ama gitmek zorundayım zorunda olmak nedir sen bilmezsin sana veda edemeden gitmek defalarca gitmek ya da gidememek ne demek sen bilmezsin kendimi duygularımı hayatımı yok saymayı ben çok önceden öğrendim hoşcakal.
Son sozleriydi hava alanın kapısından içeriye girdi.

Baran sürdüğü telefon izinden sonra sonunda ormanlık alanın içinde ki depoya gelmişti. Arabadan inip koşarak deponun içine girdi.
Burcu deponun bir köşesinde oturmuş Baranın gelmesini bekliyordu. Baran etrafa bakıp koşarak Burcunun yanına gitti.
-Nerde o?
Burcu Baranı görünce ayağa kalktı.
-O gitti.
-Ne demek gitti.
-Bilmiyorum o...
Baran kolundan tutup sıktı.
-Ne yaptın ona Burcu!
-Sana gitti diyorum Baran buraya başlamıştım Dışarıdaydim geldiğimde yoktu.
-Yalan söyleme.
-Yemin ederim.
-Nereye gider?
-Bilmiyorum. Her yere baktım yok.
Baran hızla deponun önüne çıktı. Burcu da arkasından.
-Baran nereye gidiyorsun.
-Eve git sen.
-Baran birlikte gidelim.
-Derdin ne senin Burcu eve git gelince hesaplaşacağız, önce onu bulayım bi görüşürüz seninle.

-Bir haber aldın mı Selim?
-Evet abi tahmin ettiğin gibi hava alanında görülmüş.
-Ahhh! Kactaymış uçağı?
-Beş.
Batan saate baktı 7'ye geliyordu.
-Gitti yani.
-Büyük ihtimal.
Baran yüreğine Batan sancıyla arabayı sağa çekti.
-Ben adamları gönderdim kontrol edecekler.
-Tamam. Gidiyorum bende.

Baran hava alanına girip etrafa bakılarak danışmaya gitti.
-Bugün saat 5 uçağına Sıla Keskiner adlı yolcu bindi mi bi bakar mısınız?
-Siz kimsiniz?
-Eşiyim.
Kadın tanıyormuş gibi baktı Barana.
-Ne oldu?
Çekmeceden çıkardığı yüzüğü uzattı Barana.
-Eşiniz bunu bıraktı. Eger gelirseniz size vermemi istedi. Ayrıca özür dilediğini söyledi.
Baran yüzüğü alıp avucunda sımsıkı tuttu.
-Siz yinede bakın binmiş mi uçağa?
Kadın kontrol etti bilgisayardan.
-Binmemiş.
Baran derin bir nefes aldı.
-Fakat uçağa doğru gitti. Nasıl binmemiş ?
-Ben... Ben onu bulamıyorum kameralara bakma şansım var mı?
- müdürüm ile konuşmalısınız.

Baran saatlerce uğraştıktan sonra kameralara bakmak icin odaya geldiler.
Dakikalarca baktıktan sonra sılayı sonunda buldular.
-Bu o.
Adam yakınlaştırıp izledi.
-Evet uçağa doğru gidiyor. Fakat binmemiş. Uçağın önünde arkasını dönüyor biri sesleniyor galiba. Fakat gözükmüyor. Sonra dönüyor tekrar içeriye sonrası yok hava alanından çıkmış.
Baran yumruğunu sertçe masaya vurdu.
-Kim ki o onu çeviren kim?
Telefonu çıkarıp selimi aradı.
-Gitmemiş istanbulda arayın bulun hemen.
Kendiside hava alanından çıkıp gitti.

Çoktan üzerinden bir gece geçmişti fakat hiçbir haber yoktu.
Baran moraran göz altlari çatlayan baş ağrılarıyla tüm yolları didik arıyordu. Tek iz yoktu.
Sahilin köşesine çekip elini kanatana kadar direksiyona vurdu.
-Nerdesin sen? Kim götürdü seni?
Telefonu çalmaya başladı. Arayan amcasının oğlu kuzeni Bekirdi. Şaşırdı kendisi kız kardeşinin ölümünden sonra yurt dışına gitmişti.
-Alo.
-Efendim Bekir.
-Amca oğlu bizim yarım kalan işi halledicem bugün için rahat olsun.
-Ne işi olum.
-O şerefsizin kardeşi elimde kaçacaktı. Yakaladım öldürecem amca oğlu kanımız yerde kalmayacak.
-Ne Sıla mı?
-Hee O sende mi biliyorsun? Araştırdım baktım buradaymış bindim uçağa geldim. Alacam intikamımızı.
-Bekir beni dinle oğlum dokunma ona.
-Ne diyorsun amca oğlu bitti artık.
-Ne bitti öldürdün mü onu?
-Yok daha değil şuan hali itten beter zaten birazdan da ölür.
-Bekir nerdesin sen?
-Niye soruyorsun sen bulama elini ben halledicem.
-Bekir nerdesin beni bekle.
-Bizim eski geminin olduğu limanın yakinalrindayim amca oğlu....
Baran telefonunu kapatıp hızla arabayı sürmeye başladı.
-Hey allahim hepsi mi manyak olur tek dertleri kızı öldürmek. Şerefsiz Allah bilir ne yaptı kıza delirtecek bunlar beni.

Baran arabayı durdurup içinden fırladı.
-Bekir! Bekir!
Bekir kulübeden çıkıp barana doğru yürüdü.
-Oooo amca oğlum gel buradayım.
-Kız nerde?
-Merak etme hallettim.
-Ne yaptın?
-Ölmüştür çoktan kimse bilmeyecek merak etme başımız rahat olacak.
Baran yakasından tutup sardı.
-Eğer ona bir şey olursa seni öldürürüm. Şimdi söyle nerede o?
-Ne oluyor lan sana kardeşinin intikamını aldım diyorum.
-Lan it sana mı kaldı. O benim karım. Sen kimsin ha kimsin olum sen ki karıma dokunuyorsun nerde dedim sana?
-Karın mı?
-Lan nerde diyorum?
-Mezarda.
Baranin gözleri doldu.
-Ne mezarı?
-Arka bahçede Baran Bey gömdüm onu ölmüştür.
Baran Bekiri yere itip araka bahçeye koştu.
-Sıla!
Mezarın başına geldi.
-Sıla burdayım dayan korkma. Napti sana böyle Allahım.
Elleriyle kazmaya başladı.
-Burdayım. Dayan!
Yanda duran küreği alıp kazımaya devam etti.
Tabuta kadar açınca eliyle toprağı itip tabutun kapağını kaldırdı.
Gözlerini kapattı onu cansız görmek bir daha nefes alamamak demekdi. Ona veda etmek demekti.
Gözlerini açtı.
Tabutun içinde nefessizdi Sıla. Yüzü gözü kan içinde belliki onu fazlasıyla dövmüştü. Göz yaşları akmaya başladı. Bedenini kucaklayıp dışarıya çıkardı.
-Sıla!
-Si.. Sıla aç gözlerini nolursun geldim burdayım aç gözlerini yalvarırım.
Hareketsizdi.
Kalp masajı yapmaya başladı.
Her geçen dakika delicesine masaj yapıyor göz yaşları durmaksızın akıyordu.
Dizlerinin üzerine çöküp aldı Sılanın bedenini kollarının arasına sımsıkı sarıldı.
-Özür dilerim.
Saçlarının kokusunu çekti içine. Öptü alnından.
-Sana hep geç kaldığım için özür dilerim. Ben güçlüyüm sandım ama çok güçsüzdüm sen vardın nefretimi sana kustum. Sıla ben seni çok özledim onu bile söyleyemedim. Birgun hiç bilmediğim bir sokak da karşılarız diye gitmediğim sokak kalmadı diyemedim. Sen hep içimdesin, sandım ki döndün sandım ki gitmeyeceksin sandım ki sana yaslanırsam her şey geçecek. Üzgünüm ben sana yine geç kaldım biz yine yarım kaldık. Her seyin suçlusu benim fakat sen bunu duyamamak kadar uzaktasın. Şimdi hayatını elinden almama rağmen bir mahkuma üzülen cellat gibiyim. Özür dilerim, hoşçakal diğer yanım.












S.B.
(Beğenip yorum yapmayı unutmayın canlarım

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin