Bölüm 6

700 19 1
                                    

Hayatlarımız hayallerimiz kadar toz pembe olmasa da ilerlemek için önce kendi ayaklarımıza vurduğumuz prangları çözmekten başlamalıyız. Peki ya özgür yaşamayı hiç öğrenmediysek o zaman nasıl hayatta kalırız?

Baran Sıla'yı kolundan sürükleyerek kendi odasına fırlattı.
-Eğer ki buradan çıkmaya kalkışırsan sana gösterdiğim tüm bu müsamahaları ödetirim beni bir canavara dönüştürme.
Yerde kıvranan Sıla doğrularak derin bir nefes aldı.
Kafasını kaldırıp hiç olmadığı kadar dik başlı bir şekilde baktı yüzüne.
-Sen zaten bir canavarsın. Buraya beni hapis ederek neyin adaletinden bahsediyorsun. Sende birgun tüm bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin ödeticem sana.
Baran kolundan tutarak yatağa savurdu.
- Kes! Sesini.
-Baran Beyim.
Gelen sesle arkasını dönüp kapıya baktı gelen hizmetli Zeynep'ti.
-Ne oldu Zeynep Abla.
- Ben iyi misiniz diye bakmak istedim.
- yok bir şey ona göz kulak ol nikaha kadar  bu odadan çıkmayacak.
Sılanın kolunu bırakıp kapıya yöneldi. Temiz kıyafetler getir yıkanıp giyinsin. Ayrıca annemin odasından kardeşimin emanetini de bu odaya taşıyın bundan sonra o bakacak.
-Peki beyim sen nasıl istersen.
Kadın odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Baran sılaya dönüp baktı. Sıla konuşmayınca odadan çıktı.

Hizmetli kadın kapıyı açınca Sıla oturduğu yatağın köşesinden ayağa kalktı.
-Korkma kızım benim.
Sıla cevap vermedi.
Elindeki elbiseleri yatağın üstüne koydu.
- bunlar temiz kıyafetler hadi kalk yıkan üstünü değiştir. Bende küçük hanımı getireyim.
Sıla yine cevap vermeyince kadın odadan çıktı.
Artık konuşacak mecali bile yoktu. İçinde olduğu bu durum zindandan farksızdı. Hükümsüzce infazı kesilmiş mahpus kalmıştı. Annesinden tek bir haber bile alamıyordu. İyidir umarım diye geçirdi çaresizce içinden.
Tekrardan kapi açıldı.
Kahya elindeki beşiği Odanın bir köşesine indirip bir kaç dakika izledi sessizce duran Sılayı. Ardından hizmetli kadın kucağında bebekle girince çıktı odadan. Kadın kucağındaki bebeğin belini sivazlayıp oturdu Sılanın yanına.
- Bak ona ne kadar güzel. Tıpkı senin kadar masum.
Sıla dolan gözleriyle kafasını çevirip baktı o masum bedene. Eşsizdi, bu evdeki tek gerçekti. Ellerini uzatarak aldı onu kadının kucağından sıkıca sarıldı.
-Abim kokuyor.
Tebessüm etti kadın.
-Tabi kokar. Kızım o Baran beyime emanet olduğu kadar emanet sana ona iyi bak sen onun annesi olacaksın.
Duraksadı Sıla
- Bu yalana hepiniz ne kadar da inanıyorsunuz. Ben onun annesi değilim olamam da.
-Zaman gösterir tüm olacakları. Ben çıkıyorum şimdi.
Kadın odadan çıkıp örttü kapıyı. Kapının önünde duran Barana baktı.
- Beyim alışacaktır yabancılık çekiyor şimdilik.
Baran onaylar şekilde yumdu gözlerini.
Kadın uzaklaşınca kapıyı aralayıp içeriye baktı.
Sıla bebeği yatağa yatırıp saçlarını okşadı.
-Seni istemediğimi düşünme sen benim canımdan bir parçasın ama kalamam burada.

Baran saatlerce odasında oturup olanları düşündü. Doğruyu mu yapıyordu onu bile bilmiyordu.
Kapı çaldı.
-Gel.
Burcu girdi kapıdan.
Baran bir iç çekti.
- Gel burcu.
-Biraz konuşalım mı?
-Olur gel otur.
Kadın geçip Baranın karşısına oturdu.
-Biliyorum kızgın ve kızgınsın bana ama anlaman lazım beni kardeşimin sözünü tutatacağım.
-Baran ben o kadından daha iyi bakarım ona neden onunla evlendiğini anlamıyorum.
-Abisi çok kaçtı yegenimdem o da tıpkı abisi gibi kaçıyor ama ona taviz vermeyeceğim benim gibi o da bu bedeli ödeyecek.
-Baran..
-Burcu ben hayatına bakmanı istiyorum. Ben yarın evli olacağım bu konu hiç açılmayacak bir şekilde kapansın bugün.
Burcu göz yaşlarını silip çıktı odadan.

Sıla bebeği saatlerce salladiktan sonra uyutmuştu. Ne Baran nede bir başkası gelmemişti odaya bir kaç dakikalığına kafasını koltuğa koyup gözlerini kapattı.
Birden açılan kapıyla irkilip ayağa kalktı.
Gelen Burcuydu.
Sıla onu tanimiyordu.
Hızlı adımlarla gelip durdu sılanın karşısında.
-Sen!
Ürküttü ses tonuyla Sılayı
-Sen kimsin?
-Kim miyim ben Baranın sözlüsüyüm ben.
Sıla birden nedensizce canının yandığını hissetti.
-Ne istiyorsun?
-Sen ve o lanet olası abin eğer bunları yapmasaydınız yarın ben ve Baran evlenecektik.
-Bundan banane neden bana anlatıyorsun seninle evlenmeyen adama söyle bu sözleri.
-O seninle isteyerek evlenmiyor. Senin gibi birine mi bakacak ne sandın kendini.
-Çık bu odadan.
Burcu sinirle parmağındaki söz yüzüğünü çıkarıp sılanın yüzüne fırlattı.
-Bütün bunların bedelini ödeyeceksin seni öl...
-Burcu!
Gelen ses Baranındı.
Ikiside kafasını çevirip kapıya baktı.
Burcu korkar bir şekilde Baranin kendilerine yürüyüşünü izledi.
-Ne arıyorsun sen burada. Ona yaklaşmayacaksın.
-Ama Baran...
-Tamam çık dışarı bi daha seni burada görmeyeceğim.
Burcu hızlı adımlarla çıktı odadan.
Baran dönüp  Sılanın kolundan tutup sıktı.
-Sen niye hala üzerini degistirmedin.
-Neden onunla evlenmiyorsun.
Baran hissetti Sıla buna kırılmış gibiydi.
-Sanane. Bir daha ona cevap verdiğini görmeyeceğim. Ben söylemedikçe bu ailede kimseyle muhattap olmayacaksın. Şimdi git ve üzerini değiştir.
Sıla yatağın üzerine duran elbiseleri alıp banyoya girdi.
Baran ceketini çıkarıp yatağın köşesine oturdu. Çok yorgundu bedeninden daha çok gönlü yorulmuştu. Kardeşinin yasını dahi tutmadan bütün bunlarla uğraşıyordu. Kapattı gözlerini.

Sıla banyodan çıkıp yatakta uyuya kalan Baranı görünce irkilip yavaşça yürüdü odanın içinde.
Beşikte uyuyan küçük kıza baktı mışıl mışıl uyuyorduk. Üzerini örtüp koltuğa geçip oturdu. Duş aldıktan sonra vücudundaki tüm yaraların acısı nüksetmeye başlamıştı fark etmediği ne kadar çok yara açmıştı Baran vücuduna. Anımsadı eski yıllarını Baranın ona bir buzdan insanmış gibi narince dokunduğunu hatta dokunmaya kıyamadığını.
Geçirdi içinden:
- Bu hale mi düşecektik bu halde mi tekrar karşılaşacaktık. Hepsi bir kabus gibi ve sen artık bu kabusların prensi değilsin.
Islak saçına takılan tarak kolundaki yaraya denk gelince acıdan inledi. İnleme sesi Baranın da uyanmasına sebep oldu.
Araladı gözlerini karşısında pijamalarla oturan ıslak saçlı olan Sıla'yı görünce bir anlık kendini kaybetti.
Doğrulup izledi onu giydiği kısa kolundan görünüyordu kollarındaki yaralar. Ona gerçekten bu kadar zarar verdiğinden haberi yoktu.
Yataktan kalkıp yanına doğru yürüdü.
Elini çenesine koyup havaya kaldırdı yüzünü. Sıla ne olduğuna anlam veremeden yüzüne  baktı . Önünde diz çöküp kanayan kolunu tutup çevirdi kendine.
-Derin görünüyor.
Koluna göz gezdirirken bıraktığı tüm morluklar birer birer çarptı gözüne.
Komidinin altından sağlık çantasını alıp yanına geçip oturdu.
-Uzat kolunu.
Sıla sesini çıkarmadan dediğini yaptı.
Baran biraz pamuk alıp ilaç döktükten sonra kanayan yarasına bastırdı.
Sıla o acıyla elini Baranın bacağına atıp pantolonunu sımsıkı tuttu.
Baran sesini çıkarmadan devam etti.
Kolunu ve diğer yaralarını sandıktan sonra yanından kalktı.
-Yatağa geçip uyu.
-Burada iyiyim.
-Dediğimi yap.
Sıla oturduğu yerden kalkıp yatağa geçti. İnlemeleriyle kapattı gözlerini.

-Gelin hanım. Gelin hanım. Sıla kızım.
Başında gelen sesle açtı gözlerini gün çoktan doğmuştu.
-Uyan hadi kızım nikaha bir saat kaldı.
Kadının yüzüne baktı anlamsızca en dibe vurmuştu.
Yerinden kalkıp karşısında duran gelinliğe baktı.
Bütün bu olanlar gerçekti o asla bu kabustan uyanamayacaktı.
-Hadi kalk bakalım. Herkes seni bekliyor.
Sıla biliyordu artık söyleyeceği yapacağı tek bir şeyin anlamı bile yoktu sadece günün sonunda kendi canı yanacaktı. Kurbanlık koyun gibi kalkıp gelinliği alıp banyoya girdi.
-Ben kendim hazırlanırım siz çıkın.
Kadın odadan çıkıp aşağıya indi.
Baran soran gözlerle baktı kadının yüzüne
-Kendisi hazırlanmak istedi Beyim.
Baran merdivenleri çıkıp kapının önünde durdu. Onun kaçmasına bir daha tahammül edecek halde değildi.

Dakikalar sonra ses gelmeyince daha fazla durmayıp dalıp girdi içeriye. Gelinlikle Odanın ortasında duran Sılayı görünce
nefes bile almayı unutacak kadar büyülenmişti. Bir kuğudan farksız eşsiz güzelliğiyle duruyordu. Yaklaştı yanına dakikalarca baktı yüzüne Sılanın ise gözlerinden sadece yaşlar akıyordu.
-Seninle böyle mi olacaktık.
-Seni böyle mi karşılayacaktım.
Bu isyanlar sadece içlerinden geçiyordu.
Baran elini cebine koyup yüzük kutusunu çıkardı Sılanın yüzüğünü alıp elini tutup parmağına geçirdi. Ardından kendi yüzüğünü de çıkarıp taktı.
-Hadi.
Sıla sesini çıkarmadı.
Baran bileğinden tutup arkasından çekiştirdi.
Salonda duran aile fertlerinin arasına indiklerinde Sıla insanların yüzündeki tüm nefreti hissediyordu. Oradaki herkes sadece bir katilin kardeşine bakıyor acılarını onds nefrete dönüştürüyorlardı.
Baran kendisini masaya oturtup yerine geçti.
Dönüşü olmayan bu yol onun içindeki boşluğu gittikçe büyütmüştü.
Nikah memuru gereken sözleri söyledikten sonra ona sihirli cümleleri söyledi:
-Sayın Sıla Batur Baran Keskineri kocanız olarak kabul ediyor musunuz?
Duraksadı defalarca kez provasını yapmışlardı bu sahnenin. Baranın sözleri doldu kulaklarına

4 yıl önce
-Sıla.
-Hı.
-Düşünsene sen bir kuğu gibi kolumdasın ben senin beğendiğin damatlıklayım. Davetlilerin arasından yürüyüp mutluluğumuza gidiyoruz.
Sıla heyecanlı bir şekilde kafasını Baranın dizinden kaldırıp dogruldu.
-Sizinkiler çok mutlu. Annemler çok mutlu annem beni verecek diye biraz hüzünlü sizinkilerde gelin alıyor diye kocaman bir tebessüm ile bize bakıyorlar. Herkes her şey çok güzel ve en çok da sen ve ben mutluyuz.
Baran atladı:
-Sonra nikah memuru o sihirli sözcükleri söylüyor.
Aynı anda heyecanla tekrarladilar kelimeleri.
-Sayın Sıla Batur Baran Keskineri eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?

Sıla derin bir nefes alıp herkesin yüzüne baktı herkes mutsuzdu tebessüm eden tek bir kişi bile yoktu, annesi ailesi yanında yoktu , en çok da Baran ve kendisi mutsuzdu. Nikah memuru soruyu tekrarlayınca titreyen bir sesle cevapladı:
-Evet.















S.B.

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin