Bölüm 41

85 4 2
                                    

Ah,seni unuttun mu sanıyorsun?
Ah, bitti mi sanıyorsun savaşım?
Ah, uzak bir diyarda bekliyorum hala seni.
Gözlerine hasret gözlerimden öpmeyecek misin?
Verdiğin sözlerle ellerimi tutamaz mısın?
Biraz naz yaptım, gururuna ağır mı geldi?
Ah,kendi kendime yetiyormuş gibiyim.
Ah, bir bilsen sensiz yarım yamalak gülüşlerim.
Odanın mayhoş ışıltısın da  sakla kalbimi.
Boş duvarlarıma çizerim resmini.

Baran kollarının arasındaki Sılayı bir hayat kırıklığı ile bıraktı. Tenine başka tenlerin dokunduğunu bilen yüreği ona nefretlenmek istede becemeyeceğini biliyordu. Gözlerini onun gözlerinden kaçırıp bir  kaç adım geriye attı. Elleri sımsıkı yumruk olmuş boğazı bir çöl bedevisi gibi kuruyup kalmıştı. Gerçekten de Sıla artık sadece ona ait değildi bunu anlamış ve hüznün kollarına bırakmıştı kendini.
Sıla sesini çıkarmadan yan tarafa çekilip Barana yol verdi. Baran öylece mıh gibi kalakalmış duruyordu. Hayır gitmek istemiyordu, ama sığınacak rıhtımı da yoktu.
-Sen...
Aslında dudaklarından dökülen bu kelime Bir şey söyleyeceği için çıkmamıştı sadece artık yüreği dilini tutamıyordu.
Sıla kafasını çevirip barana  göz ucuyla baktı.
Baran etraftaki çalışanlar da gezdirdi gözlerini herkes gözlerini onlara dikmiş bakıyordu. Baran biliyordu herhangi biri annesine haber verebilirdi. Kimse onu tam tanıyamadan götürmeliydi.
Birden kolundan tutup çekip arkasından götürüp dışarıya çıkardı.
Sıla bir anlık şok ile arkasından sürüklenirken sesini çıkarmadı. Baran onu şirketin önünden uzaklastirdiktan sonra bir duvara yaslayıp kolunu bıraktı.
Ikiside sesini çıkarmadan öylece duruyor ne gidiyor ne de konuşuyorlardı.
Baran sessizliği bozdu.
-Bir daha gelme buraya.
Sıla tek bir cevap vermedi. Oysaki yüreği nasılda yanıyordu kor ateşler de bir kez olsun ona sıkıca sarılıp söndürmek istiyordu canını.
Baran gözlerini çevirip sılaya gizlice baktı. 2 ay içinde çok zayıflamış, güneşten teni kararmış, yüzünün feri gitmişti. Sonra saçlarına takıldı gozleri o an nefes alamadığını hissetti gözleri doldu. Saçlarını kesmişti, baranin bakmaya koklamaya kıyamadığı saçları kesip atmıştı. Bu bir darbe daha olarak indi göğsüne. Gözlerini sıkıca kapatıp bir derin nefes alsada kendinj sakinleştiremedigi için sılanın kolundan sıkıca tutup sırtını duvara sert bir şekilde yasladi.
-Niye yaptın bunu?
Sıla gözlerine bakmiyordu.
-Sıla!
Sılanın gözleri dolmaya başladı.
-Niye kestin saçlarını.
Sıla bir an duraksadi. Sonra hüznünün yerini alan öfke ile o da durmadı.
-Ne saçmalıyorsun be sen?
Kafasını kaldırıp dik dik baktı barana.
-Sen kim oluyorsun da benim vücudum hayatım yaptıklarım hakkında beni sorguya çekiyorsun. Onca yaşanandan onca pisliğinden sonra konumuz bu mu yani?
Kendisi istemesede gözleri durmadan akitti yaşlarını. Düğüm düğüm olan kelimelerini çıkardı göz yaşlarının arasından.
-İstediğimi yaparım, istediğim yere giderim bunların hiç biri seni alakadar etmez. Senin benim hayatımda tek bir söz hakkın yok sadece benim için eski bir deftersin o kadar.
-Öyle mi?
-Öyle.
Baran Sılanın kolunu bırakıp bir adım geriledi.
-İyi Öyle diyorsan öyle olsun.
Sıla bu saçmalığa daha fazla anlam veremiyordu.
-Ne saçmalıyorsun sen ya bunların hepsinin sorumlusu senken şimdi bide bana sen ne istiyorsan o mu olsun diyorsun manyağın tekisin sen iyiki kurtuldum senden.
Bunu soylemeyecekti böyle bir şeyi asla düşünmemişti fakat olan olmuş ağızdan sözler bir kez olsun dökülmüştü.
Baran bu sözlerin hiç birine kizmamisti evet belkide bir yanı kırılıyor darılıyordu da onun ne kadar haklı olduğunu çok iyi biliyordu.
-Seni öpmek istiyorum. Dedi Baran.
Sılanın yanına yaklaşıp onu duvara sıkıştırdı.
Sıla gözlerini kocaman açmış ona bakıyordu. Gerçekten aklı artık ermiyordu bu olanlara bin yerinden kırıp bir başına onu bırakmış bunlarında hiç biri olmamış gibi bugün burada duruyordu.
Sıla tokat atmak için elini kaldırdığı sırada Baran elinden tutup diğer eliylede onun ensesini kavrayıp kendisine çekip öptü dudaklarından.
Sıla akan gözyaşları arasından bakıyordu ona. Baran dudağına kondurdugu öpücükten sonra ayrıldı dudaklarından.
-Çok bile dayandım.
Sonra sılanın elini bırakıp onun başının diğer tarafını da avuçlarının arasına kavrayıp kendisinden bir parça ondaymış gibi aldı dudaklarını dudaklarının arasına. Sıla gözlerini kapatıp ellerini öylece bıraktı. Öpüştükten bir kaç dakika sonra Baranin aklına annesinin ona yaşattıkları geldi. Ondan uzak durması gerektiğini haykırdı beyni, gitmek istemiyordu fakat ondan uzak olmak onu korumaktı. Bir daha ümitlerimezdi Sılayı bu onun ölümü olurdu.
Baran kendini çekip aldı sılanın dudaklarından. Sıla gözlerini açıp baktı onun yüzüne. Baran ellerini çekip geriye doğru adimlayinca Sıla ellerini onun yanaklarına koyup dudaklarına yapışıp bir anlık manevra ile ters dönüp Baranı duvara yapıştırdı. Bunları yaptığının farkında bile değildi sadece ona olan şevki ile hareket ediyordu.
Baran kollarını sılanın naif beline sarıp kendine bastırdı, Sıla ellerini ensesinde sonra saçlarının arasında, omuzlarinda gezdirip büyük bir heyecanla öpüyordu. Baran kontrolü kendisine almak istercesine ellerini Sılanın saçlarının arasına daldırıp geriye ittikten sonra dudaklarından ayrılıp boynu ile buluştu.
Sıla baranin omuzlarına sıkıca sarılıp başını koydu omuzlarına. Baran elini Sılanın başının arkasına koyup çevirip sırtını duvara yaslayıp elini beline kavrayıp kendisine bastırıp elini teni ile buluşturmak için bluzunun altından koyup vücudunda gezdirmeye başladı ellerini.
-Seni çok özledim.
-Seni istiyorum.
İrade zayıflığı taşıyan kalpler her daim gerçekleri es geçerek bir birlerine dayanamadan hareket ederler. Sonu nerede biterse bitsin o anın hazzını tatmak onlar için geçmiş ya da gelecekten önemlidir. Lakin en büyük mesafenin uzaklık olmadığı aslında başka hayatlarda yaşayan iki farklı ruh olduğu anlaşılınca tekrardan yıkıma mahkum kalınacaktır.

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin